Efe Bey, Gelir Yönetimi Başkanlığı ne iş yapar? Burada kaç kişi görev yapar? Genel bir fikir edinebilir miyiz?

Başkanlığımız 14 müdürlükten oluşuyor ve toplam 350 kişilik bir ekip görev yapıyor. Bu birim diğer havayollarındaki gidişatı gözlemler, Türk Hava Yolları içindeki ücretleri belirler ve pazarın dinamiklerine göre her türlü bilgiyi genel müdürlüğe iletir. En temel haliyle böyle özetleyebiliriz.
Bilet fiyatları neden değişir? Biraz mantığını anlatır mısınız?

Bilet fiyatları rezervasyonun tarihine, talebin yoğunluğuna göre değişir. Bu veriler pazar şartları doğrultusunda ilgili analistler tarafından değerlendirilir, ardından belirlenen stratejilere göre bilet fiyatları kesinleşir. Örneğin Bodrum’a giden bir yolcu biletini seyahatinden ortalama 10 gün önce satın alırken Uzak Doğu’ya gidecek bir yolcu planlarını 6-7 ay öncesinden yapar, rezervasyonunu da yine aynı zamanda gerçekleştirir. Bizim talep analizi alanında uzman arkadaşlarımız bu durumu öngörerek bilet fiyatlarını da buna göre belirler.
Havayolu şirketlerinin bilet fiyatını belirleyen tahmin modellemesi hangi kriterlere bağlı?

Her havayolu firmasının kendi gelir yönetimi yaklaşımları farklı olabilir. Genel olarak uçuşların dolulukları, sezonu ve geçmiş dönemlerdeki verilerin analizleri sonrasında tahmin modellemesi oluşturulur.
Havacılıkta temelde taleple şekillenen bir fiyat eğrisi var. Bu hep böyle miymiş? Rekabet arttıkça mı anlık rakam değişikliklerine sık rastlar olduk?

Geçmişte, gelir yönetimi stratejisinin olmadığı dönemlerde sabit bir fiyat vardı ve o sabit fiyatın üzerinden ücretlendirme yapılırdı. Şimdi ise rakip analizleri yapılıyor, doluluk ve envanter kontrolleri yapılıyor, gelir hedefine göre bir strateji izleniyor. Yapı oldukça dinamik, fiyatlandırmalar dakikalar, hatta saniyeler içinde değişebiliyor. Sürekli hareket halinde, oldukça heyecanlı bir süreç olduğunu söyleyebilirim.
Şöyle bir şehir efsanesi var: Web sitesindeki fiyat siteye her tekrar girişte biraz daha yükselir, aynı bilete tarayıcıda gizli modda baktığınızda fiyat düşer. Böyle yaygın bir inanış var, doğru olabilir mi?

Teknik olarak veriler alındığında böyle bir şey mümkün; ancak böyle bir uygulama etik anlayışımıza uygun olmadığı için mevcut tahmin modelimizde yeri yok.
Gelelim kamp meselesine. Bu tutkunuz nasıl başladı, anlatabilir misiniz biraz? Sizi kamp yapmak için ne motive ediyor?

Doğayla iç içe olmak diyebilirim. Modern dünyada insanlar bir günlerini dört duvar dışında geçirmeyi pek de bilmiyorlar. Halbuki bizim atalarımız doğada yetişmiş, mağaralarda büyümüş, mevcut koşullarda biz bunu daha ziyade kendimize vakit ayırmak amaçlı yapıyoruz. Kampta doğaya meydan okuyorsunuz, özellikle soğuk kış günlerinde hayatta kalma savaşı veriyorsunuz. Evinizde, ocağınızda yaptığınız gibi konforlu şartlarda olmuyor. Bunun için bir planlama yapıyorsunuz ve sonunda bir başarı elde ediyorsunuz. Günlük hayatımızda teknolojiyle bu kadar içli dışlı olmanın bize rahatlık sağladığı düşünülse de bunlara fazla zaman ayırmaya başladık. İnsan sağlığına zararı da ortada olan mevcut durum, bizleri doğadan uzaklaştırdı. Bu nedenle hayatın hızlı akışına dur demek ve rahat bir nefes almak için en güzel terapi yöntemi doğayla baş başa kalmak. Bu tür bir iyileşmeye hepimizin ihtiyacı var. Ciğerlerimize dolan temiz hava, hayata karşı motivasyonu da artırıyor.
Doğaya meydan okumak demişken… Son zamanlarda gerçekleşen orman yangınları hepimizi çok üzdü. Bu konuda kampçıların alması gereken önlemler neler?

Profesyonel olsun olmasın, bir kampçının kamp atacağı yerdeki doğal olayları bilmesi gerekiyor. Örneğin kaldığı yerde bir heyelan riski var mı, ağaç yapısı nasıl gibi bilgileri gitmeden önce edinmeli bir kampçı. İyi bir kampçı doğaya zarar vermeden, hayatta kalmak için o ateşi yaktığının bilinciyle hareket etmeli. Ateş yakarken etrafının korunaklı olup olmadığına dikkat edilmelidir. Ateş, taş veya benzeri cisimlerle izole edilerek yayılma riski ortadan kaldırılmalıdır. Aksi halde bilinçsiz yakılan ateşlerin gerçekten büyük bedelleri olabiliyor. Zira ağaçların yanmasının ötesinde, orman içerisindeki ekolojik sistemi de etkileyen bir durumdan söz ediyoruz. Bu nedenle çok dikkatli olunmalı.
Masraflı bir hobi mi kampçılık? Başlangıç seviyesi için neler almak lazım?

Son dönemde kampçılığın popülaritesi artınca biraz pahalandı. Bir öncelik sırası yapmak gerekiyor. Hepsinden önce, nerede, nasıl bir kamp yapmak istediğinize karar vermeli ve ihtiyaçlarınızı buna göre belirlemelisiniz. Örneğin yazın kampa gidecekseniz kışlık bir uyku tulumu almak çok da anlamlı olmayacaktır. Önce kamp yerinin, kamp zamanının belirlenmesi gerekir. Kış kampında daha kaliteli ekipmanlara ihtiyacınız olabilir; havalandırması iyi, yağmura dayanıklı bir çadıra ihtiyaç duyarsınız. Zamanla çok kıymetli deneyimler elde ediyorsunuz. İyi bir çadır, iyi bir fermuar demektir, çadırın fermuarının bozulması tüm kampınızı zehir edebilir, unutmamalı.
Kampçılıkta araba olmazsa olmaz mı?

Araba olmazsa olmaz bir ihtiyaç değil; ama büyük bir lüks. Otostopla kamp yapmaya giden de var, motosikletine atlayıp giden de. Motosiklet son dönemlerde özellikle popüler hale geldi; zira yalnız kalmak isteyen ve belki içsel bir yolculuğun peşinde olanlara büyük kolaylık sağlıyor. Dağcılar da çoğu zaman herhangi bir araç kullanmadan gerçekleştiriyorlar yüksek irtifa kamplarını.
Türkiye’de kamp yapmaktan en fazla keyif aldığınız yer neresiydi? Neden?

Her köşesi inanılmaz güzelliklerle kaplı bir ülkede yaşıyoruz ve kamp yapılabilecek muhteşem yerler var. Henüz gitme fırsatı bulamadığım ama görmeyi çok istediğim Artvin Borçka var örneğin. Öte yandan benim gittiğim İğneada, Longoz Ormanları var. Hem başlangıç seviyesindekiler hem de deneyimliler için gayet güzel, yabani hayvanlardan biraz daha arınmış, içinde herhangi bir tesis bulunmayan ve rahatlıkla kamp yapabileceğiniz bir yer burası. Longoz ormanları özel ormanlardır, toprağının akan bir yapısı vardır. Yağmur yağdığında suyun yaprakların arasından süzüldüğünü hissedersiniz. Farklı bitki örtüsüyle, gördüğümüz farklı. Dünyada ise -henüz gitmek nasip olmadı ama- Norveç’te kuzey ışıklarını izlerken bir kamp yapmak hayallerimden biri.
Yaban hayatının olduğu yerlerde kamp yapmanın inceliklerini merak ediyorum. Diyelim ki Yedigöller’de bir kurt veya ayı var. Bu hayvanların kampa gelme ihtimali var mı? Güvenliği nasıl sağlıyorsunuz? Yoksa hiç dikkate bile almamak mı gerekiyor?

Ormanda yabani hayvanlar pişirdiğiniz ete, hazırladığınız yiyeceklerin yaydığı kokulara kesinlikle gelecektir. Bu durumda hayvanlara kesinlikle zarar verilmemesi gerekiyor, “beni korkuttu, ben de onu vurdum” demek doğanın dengesini bozmak anlamına geliyor. O nedenle yemeğin çok iyi izole edilmesi, koku yaymaması gerekiyor. Herhangi bir tesisteyken yaban hayvanıyla karşılaşma olasılığınız çok düşük; ancak tesisin dışında bir yere çadır attığımızda çatapat kullanıyoruz biz, ses duyunca hayvanlar kaçıyor. Böylece ne hayvanlar zarar görüyor ne biz. Özellikle çadırınızı henüz kurmadan önce bir çatapat atarsanız hayvanlar size yaklaşmayacaktır.
İşin gastronomi tarafına geçelim: En iyi kamp yemeklerini duyalım sizden?

Çoğu arkadaşımla bu konuda ters düşsem de ben çok fazla et ürünü kullanma taraftarı değilim. Bunun da nedeni, kokuyu duyan hayvanların oraya gelmesidir, onlara da yazık oluyor. Ben daha ziyade salata, patates kızartması, 7-8 saat bekletilmiş bir patatesle yapılan kumpir gibi yiyecekleri tercih ediyorum… Özellikle başlangıç seviyesinde karnınızı nasıl daha pratik yollarla doyurabileceğinizi düşünmek işe yarayabilir, konservelere yönelebilirsiniz. Et de pişirdik; ama bunu daha korunaklı alanlarda yapmakta fayda var. Protein yönünden tatmin edici besinleri tüketmek gerekiyor; çünkü kampta sürekli hareket halindesiniz. Çok da su kaybına yol açmayacak protein ve mineral bakımından güçlü besinler, özellikle sert koşullarda büyük avantaj sağlar.
Son olarak: Kamp yapmaya yeni başlayacaklara neler önerirsiniz?

İlk etapta kamp yapılacak yeri, havayı, koşulları iyice öğrenmek gerekiyor. Oraya nasıl gidilir, su var mı, bir yerden yemek bulabilir miyim, tesis var mı, hepsine bir bakmak lazım. Sonrasında -özellikle sıfırdan başlayanlar için- hava durumuna göre bir ekipman temin edilmeli, bu ekipmanın nasıl kullanıldığı öğrenilmeli. Bir bıçağı doğru kullanmayı bilmediğinizde hiçbir özelliğinden faydalanamazsınız. Ayrıca; kampta iş bölümünün doğru yapılması olası kazaların bir nebze önüne geçebilir. İster deneyimli ister bu işlere yeni başlamış bir kampçı olun, kampta mutlaka ilk yardım malzemesi bulundurmayı unutmayın.