Prag denilince ilk akla gelen yapılardan biri Astronomik Saat Kulesi’dir. Her saat başında kalabalığı ya da çan sesini takip ederseniz ay, burç ve günleri de gösteren Astronomik Saat’i kolayca bulabilirsiniz. UNESCO’nun koruması altındaki Eski Şehir’in “Staromestske Namesti” adı verilen meydanında yer alır. On beşinci yüzyıl sonlarında Charles Üniversitesi’nde profesör olan Hunuş Usta tarafından yapılmıştır. Çan sesinin ardından 12 Havari ve kuklarının gösterisi yapılır; horozun ötmesiyle bir saat sonraki çan sesine kadar gösteriye ara verilir. Saat kulesinin tepesine çıkarsanız; Eski Şehir Meydanı, Tyn Kilisesi, St Nicholas Katedrali, Jan Huss Anıtı ve Prag’ın mimari yapılarını kuş bakışı izleyebilirsiniz.
Bir sonraki durak “köprüler şehri” olarak anılan Prag’ın en eski ve en ünlü köprüsü “Karluv Most”, yani Karel Köprüsü olmalıdır. Astronomik Saat Kulesi’nden yürüyerek buraya kolayca ulaşabilirsiniz. Vltava Nehri’nin üzerine yapılmış köprüde 30 tane Barok heykel yer alır. Köprünün iki ucunda bulunan kuleler de oldukça gösterişlidir. Köprünün üzerinde Prag manzaralı resimler ve sizin portrenizi yapacak ressamlar, hediyelik eşya satıcıları ve gösteri yapanlarla karşılaşacaksınız. Size tavsiyem manzaranın tadını daha iyi çıkarmak için sabah erken saatlerde gitmeniz. Tabi, akşamki manzarası da kesinlikle görmeye değer.

Köprüdeyken tepede göreceğiniz şatoya benzeyen ihtişamlı yapı, Prag Kalesi’dir. Prag’da yerleşimin burada başladığı söylenir. Kraliyet Sarayı, Aziz Vitus Katedrali, Aziz George Bazilikası gibi pek çok önemli yapıyı kapsar. Tarihi 9. yüzyıla kadar uzanan birkaç tane girişi bulunmaktadır.
Kalenin içinde bulunan Aziz Vitus Katedrali oldukça gösterişlidir. Prag piskoposluğunun başpiskoposluğa yükseltilmesi üzerine, Kral IV. Karl’ın emriyle, 1344’te yapımına başlanılan katedralin tamamlanması yaklaşık 600 yıl sürmüştür. Katedralde Gotik, Romanesk ve Barok mimarisine ait 3 farklı bölüm görülebilir. Bohemya krallarının mezarlarını, muhteşem vitrayları, altın ve gümüş işlemeleri de yine burada görmeniz mümkün. Kaleden, asker değişim törenini izlemeden ve tepesine çıkarak Prag’ı seyretmeden dönmeyin.
Prag deyince Franz Kafka’yı anmamak olmaz. Şehirde kendi adına bir müze bulunmaktadır. 1883-1924 yılları arasında Prag’ta yaşamış olan yazarın el yazmalarını ve hayatına dair bilgileri bulabileceğiniz Franz Kafka Müzesi görülmesi gereken yerler arasındadır.

Müze gezmeyi seven kişiler için bir de, Vaclac Meydanı’nda bulunan Ulusal Müze’yi öneririm. Müze vaktiyle Parlamento olarak kullanılmış devasa bir binadadır. Bohemya, Moravya ve Siesya bölgelerinden eserler sergilenir.
“Prag’dan ne alalım” diye sorarsanız, “Bohemya kristalinden almamak olmaz” derim. Kadehler, biblolar, vazolar… Gittiğiniz her yerde Bohemya kristalinden yapılmış eşyalar göreceksiniz. Ayrıca kuklalar, Prag manzaralarının bulunduğu resimler, tabi ki magnetler ve ünlü Çek biraları da hediyelik eşya dükkanlarında karşınıza bolca çıkacak diğer seçeneklerdir. Çeklerin ünlü taşı granattan yapılmış ürünler de takı sevenlerin ilgisini çekecektir.
Prag’da hemen her sokak keşfetmeyi hak eder; heykeller, tarihi yapılar, kafeler… Kendinizi kentin sokaklarına bırakın, yoruldukça çok güzel tatlı çeşitlerini deneyebileceğiniz kafelere kendinizi atın. Büyülü kent Prag’dan ayrılmadan önce, her anınızın tadını doyasıya çıkarın!