Görmeden gelme
Uspenski Katedrali
Uspenski Ortodoks Katedrali (Uspenskin katedraali), 1800’lü yılların sonlarında St. Petersburglu mimar Aleksei Gornostayev tarafından inşa edilmiş. Bu bölge, 1919 yılına kadar Rus hâkimiyetindeymiş; o günlerin izlerini taşıyan bu önemli yapı, hâlâ bütün görkemiyle ayakta duruyor. Kırmızı tuğlanın hâkim olduğu mimarisiyle dikkat çeken Bizans stil özellikli katedral, Meryem Ana’ya adanmış. Rusya’daki pek çok kilisede görülen altın kaplama kubbeler, burada hemen fark ediliyor. 22 ayar altın kaplama kubbeleri, Uspenski Katedrali’nin uzaklardan bile hemen görülmesini sağlıyor.
Helsinki Katedrali
1830-1852 yılları arasında inşa edilen Helsinki Katedrali (Helsingin tuomiokirkko), aynı zamanda Finlandiya Büyük Dükü de olan Rus Çarı I. Nicholas’a adandığı için, 1971’de Finlandiya bağımsızlığına kavuşuncaya dek Aziz Nicholas Kilisesi adıyla anılmış. Katedral, ünlü Alman mimar Carl Ludvig Engel tarafından tasarlanmaya başlanmış fakat mimarın ölümüyle yarım kalmış ve sonra yapımına Ernst Bernhard Lohrmann’la devam edilmiş. Helsinki’nin en önemli meydanı olan Senato Meydanı’nın tam ortasında yer alan katedral turistik güzergâhların merkezinde bulunuyor.
Temppeliaukio Kilisesi
Helsinki’nin merkezinde yer alan Temppeliaukio Kilisesi’nin (Temppeliaukion Kirkko) yapılma fikri ilk olarak 1932’de ortaya atılmış ve bir yarışma düzenlenmiş. Sonuçtan hoşnut olmayan yarışma komitesi, 1936’da yeni bir yarışma düzenlemiş. Bu sefer de II. Dünya Savaşı nedeniyle proje ertelenmiş. Savaşın ardından 1961’de yapılan son yarışmada mimar kardeşler Timo ve Tuomo Suomalainen’in tasarımı seçilmiş ve kilise 1969 yılında inşa edilmiş. Yukarıdan bakıldığında yere inmiş bir UFO gibi görünen kilise, kaya yatağının içine oyulmuş bir mimarlık harikası. Doğal kaya bloklarının ve taş duvarların uyumuyla farklı bir ortam yaratılan iç mekânda, kilisenin cam kubbesi de hemen göze çarpıyor. 24 m çapındaki cam kubbenin merkez noktasının yerden yüksekliği 17 m. Sunak bölümünün bile doğal kayadan yapıldığı kilise, günümüzde kültür ve sanat etkinlikleri için de kullanılıyor. Helsinki ziyaretiniz süresince kentin etkinlik takvimine göz atarsanız, akustiği ve sıra dışı mimarisiyle size unutulmaz anlar yaşatacak olan bu kilisede bir konser izleme fırsatını yakalayabilirsiniz.
Suomenlinna Kalesi
18. yüzyılda İsveç Kralı tarafından inşa ettirilen Suomenlinna Kalesi, günümüzde Helsinki ziyaretlerinin en önemli duraklarından biri olarak ilgi görüyor. Özgün mimarisini koruyan ve dönemin askeri mimarlık anlayışına dair ipuçları barındıran kalenin bir başka önemli özelliği de, geçmişten bugüne kadar üç ayrı ülke tarafından savunma amacıyla kullanılmış olması. Kale, 1748-1808 yılları arasında İsveç’in, 1808-1918 yılları arasındaysa “Kuzey’in Cebelitarık Boğazı” olarak bilinen Finlandiya Körfezi’nden geçen gemilerin hareketlerini gözlemek amacıyla Rusya’nın eline geçmiş. 1918’den beri de Finlandiya’nın yönetiminde olan Suomenlinna Kalesi, bugün Suomenlinna Müzesi’ne ev sahipliği yapan önemli turistik ziyaret yeri olarak ilgi görüyor. Suomenlinna Kalesi’ne Market Meydanı’nından yarım saatte bir kalkan feribotlarla 15-20 dakika gibi bir sürede varabilirsiniz.
Senato Meydanı
Helsinki gezilerinin en önemli ziyaret noktalarından olan Senato Meydanı (Senaatintori), kentin görülmesi gereken tarihi ve turistik değer taşıyan binalarıyla çevrelenmiş. Ünlü Alman mimar Carl Ludvig Engel’in, tasarladığı Helsinki Katedrali, Hükümet Sarayı, Helsinki Üniversitesi’nin ana binası ve Finlandiya Ulusal Kütüphanesi hayranlık uyandıran mimarileriyle görülmeye değer yapılardan. 2012 yılında 160. yıldönümü kutlanan Helsinki Katedrali, Finlandiya’nın en çok fotoğrafı çekilen yapısı olarak anılıyor. Meydanda gezerken Helsinki’nin en eski taş binası olan Sederholm Evi’ni de görebilirsiniz. Meydanın ortasında görülen heykelse, Finlandiya’nın Rusya’ya karşı bağımsızlığını desteklemesiyle tanınan Rus Çarı II. Alexander’ın anısına 1894 yılında dikilmiş.
Olimpiyat Stadyumu
Kent merkezinden 2 km uzakta, Töölö Bölgesinde bulunan Helsinki Olimpiyat Stadyumu (Helsingin olympiastadion), 40.000 kişi kapasiteli büyük bir alan. Günümüzde önemli birçok spor karşılaşmasının ana mekânı olan stadyumun olimpiyat geçmişi de önemli. 1940’ta II. Dünya Savaşı nedeniyle Yaz Olimpiyatları iptal edildiği için, stadyum ancak 1952’deki organizasyona ev sahipliği yapabilmiş. Stadyumun 72 m yüksekliğindeki kulesine çıkarak Helsinki’nin en güzel manzaralarını da seyredebilirsiniz. Ayrıca burada ülkenin spor tarihinin sergilendiği Finlandiya Spor Müzesi’ni de görebilirsiniz.
Kiasma Çağdaş Sanat Müzesi
Finlandiya hükümetinin düzenlediği bir mimarlık yarışması sonucunda inşa edilen Kiasma Çağdaş Sanat Müzesi’nin tasarımı, Amerikalı mimar Steven Holl’un imzasını taşıyor. 1998 yılında açılan müze, en son sanat trendlerini takip ederek, ziyaretçilerinin beğenisine sunmak konusunda ün yapmış bir sanat mekânı. Helsinki’nin bu ünlü müzesi, 8.500’den fazla sanat yapıtını barındıran koleksiyonunun yanı sıra, resim, tiyatro, müzik, dans ve sinema dallarında düzenlediği sergilerle de adından söz ettiriyor. Fin Ulusal Galerisi’nin bir parçası olan müze, şehrin etkinlik ve kültür merkezi olarak kabul ediliyor. Bu nedenle kenti ziyaret ederken Kiasma Çağdaş Sanat Müzesi’ne de zaman ayırırsanız kültür ve sanat etkinlikleriyle dolu keyifli saatler geçirebilirsiniz.
Ateneum Sanat Müzesi
1990 yılında Fin Ulusal Galerisi’nin bir bölümü olarak kapılarını sanatseverlere açan Ateneum Sanat Müzesi, Helsinki’nin en saygıdeğer müzelerinden biri olarak kent sakinleri kadar turistlerden de büyük ilgi görüyor. 1750-1960 yılları arasındaki dönemde üretilmiş Fin sanat eserlerini ve 19. yüzyılın sonlarından 1950’li yıllara dek uzanan geniş bir Batı eserleri koleksiyonunu da görebileceğiniz müzede pek çok ünlü sanatçının yapıtı sergileniyor. Müzede Finlandiya sanatsal üretiminin altın çağını oluşturan ve modernleşme hareketlerine katkıda bulunan Albert Edelfelt, Akseli Gallen-Kallela ve Helene Schjerfbeck gibi ünlü Fin sanatçılarının eserlerini görebilirsiniz. Dünyaca ünlü sanatçılar Vincent Van Gogh, Paul Gauguin, Paul Cezanne, Fernand Leger ve Marc Chagall’ın da eşsiz yapıtları da müzenin koleksiyonlarını süslüyor.
Yemeden dönme
Korvapuustit
Rulo bir sac içindeki mayalı hamurun üstüne ince bir yağ sürüldükten sonra tarçın ve şeker eklenip şekil verilen bu çörek fırında pişiriliyor. İsteğe göre içine kuru üzüm de koyulan korvapuustit, özellikle kahvenin yanında keyifle tüketiliyor. Tatlının boyutları Kuzey Avrupa ve Kuzey Amerika’ya göre değişiklik gösteriyor. Finlandiya ise en büyük korvapuustit’leri yapmasıyla tanınıyor.
Kaalikaaryleet
Finlandiya usulü lahana sarmasının en önemli püf noktası, sarmada kullanılacak etin önceden soğan, sarımsak ve baharatla terbiye edilmesi. Sarma yaparken harca, isteğe göre pirinç, mantar, sebze ve yumurta gibi malzemeler de eklenebiliyor. Büyük yapraklar sarma yapılırken kullanılıyor, kalan küçük yapraklarsa bazen harca karıştırılıyor. Yemeğe eklenen sos ülkelere göre değişik gösteriyor, ülkemizde domatesli sosla veya yoğurtla yenen sarma, İsveç ve Finlandiya’da reçelle de servis ediliyor.
Perunamuusi ve Viili
Helsinki mutfağında Baltık Denizi’nden çıkan balık ve deniz ürünlerinin ızgarasından oluşan balık yemekleri, av etli güveç ve yahniler hem geleneksel, hem de hâlâ popüler yemekler. Bu ana yemekler, genellikle Perunamuusi ve Viili adı verilen patates püresi ve Fin yoğurduyla servis ediliyor. Geleneksel bir Finlandiya yemeği olan perunamuusi, patatesin bazen soğanla bazen de sarımsakla haşlanmasıyla yapılıyor. Haşlanan patatesler yağ eklendikten sonra krema kıvamına gelene kadar yoğurt ya da sütle karıştırılıyor. Viili ise geleneksel olarak yüzyıllardır kuzey ülkelerinde tüketilen, ortam sıcaklığında mayalanan, akışkan, jölemsi kıvamı ve hafif tadıyla Helsinki’de her yerde karşılaşabileceğiniz bir yoğurt çeşidi.