More

    Şehrin ruhu: Viyana


    Görmeden gelme

    Aziz Stephan Katedrali

    Aziz Stephan Katedrali (Stephansdom) ya da kent sakinlerinin söyleyişiyle Küçük Stephan (Steffl) Viyana’nın en bilinen sembollerinden biri kabul ediliyor. Yapının en eski parçaları olan Dev Kapısı (Riesentor) ve Dinsiz Kulesi (Heidentürme), 12. yüzyılda burada bulunan kiliseden günümüze ulaşmış.  Bugün görülen katedral, 14. yüzyılda bu eski kilisenin temelleri üzerine muhteşem gotik özellikleriyle inşa edilmeye başlanmış. Katedralin ilk bakışta dikkat çeken unsurları, görkemli kulesi ve zikzaklı çatı süslemeleri. İçi de dışı kadar görkemli ve etkileyici olan katedralde, 1515 yılında adı bilinmeyen bir sanatçı tarafından yapılmış ihtişamlı taş kürsü ve ana nef göz alıcı bir şeklide ziyaretçileri kendisine hayran bırakıyor. Belki de katedralin görkeminden dolayı gözden kaçan ilginç bir ayrıntı, bu kürsünün tırabzanında bulunuyor. Burada iyi ve kötünün sonsuz çatışmasını simgeleyen, semenderler ve kurbağalar savaşı betimlenmiş. Yüksek Barok sunaktaysa “Aziz Stephan’in taşlanması” sahnesi görülüyor. Katedralin içinde Rönesans Döneminde yapılan ve Kral III. Friedrich’e ait kızıl mermer mezar da bulunuyor. Habsburg Hanedanı ve Avusturya tarihindeki pek çok önemli âna tanık olan katedral, 1741’de ünlü İtalyan besteci Antonio Vivaldi’nin cenaze törenine de ev sahipliği yapmış.

    Hofburg Sarayı

    Habsburg Hanedanının 1273 yılından, 1918 yılına kadar merkezi olan Hofburg Sarayı (Hofburgkapelle), Avusturya’nın kültürel ve tarihi mirasını en iyi sergileyen yapıların başında geliyor. Sarayın en eski kısmı, 13. yüzyıldan günümüze ulaşan ve ismini İsviçre muhafızlarından alan İsviçre Avlusu (Schweizerhof) olarak anılıyor. Burada bulunan Rönesans Dönemi eseri İsviçre Kapısı 1553 yılında yapılmış. Bu avlu daha geniş bir avlu olan ve İmparator II. Franz’ın bir anıtının bulunduğu In der Burg’a bağlanıyor.   “Ekmek bulamazlarsa pasta yesinler” sözüyle tarihe geçen Fransa Kraliçesi Marie Antoinette’in doğduğu saray olarak da tanınan Hofburg, bu denli büyük ve mimari açıdan zengin olmasını kralların diğer saraylardan daha özel bir yapıya sahip olma arzularına borçlu. Tarihi boyunca her yeni kral, saraya yeni bölümler eklemiş. Erken Barok Dönem eseri Leopold Kanadı, 18. yüzyıl Yargıtay kanadı, Amalia Kanadı ve Gotik Burgkapelle (Kraliyet Şapeli) bu bölümlerden bazıları. Sarayda bugün Avusturya Başkanlık ofisleri ve bazı müzeler bulunuyor.


    Dünya daha büyük. Keşfet.


    Havalimanı

    Havalimanı
    Gidiş
    Dönüş

    Giriş Tarihi Seçiniz

    Dönüş Tarihi Seçiniz


    Kabin Türü
    Yolcu Sayısı
    Yetişkin Yolcu
    12 + Yaş
    1

    Çocuk Yolcu
    2 - 12 Yaş
    0

    Bebek Yolcu
    0 - 2 Yaş
    0

    Sanat Tarihi Müzesi

    1891 yılında İmparatorluk Sarayı’nın yanına imparator ailesinin geniş koleksiyonlarını sergilemek üzere inşa edilen Sanat Tarihi Müzesi (Kunsthistoriches Museum), Avusturya-Macaristan Kralı I. Franz Joseph tarafından açılmış. Müzede Hollandalı Rönesans ressamı “Yaşlı” Pieter Bruegel’in yapıtlarının yanı sıra, Raphael’in Çayırdaki Meryem, Vermeer’in Resim Alegorisi, Velazquez’in Infanta isimli yapıtlarının yanı sıra Rubens, Rembrandt, Dürer, Tiziano ve Tintoretto’nun da önemli eserleri sergileniyor. Müzenin arkeoloji salonlarında, Mısır ve Yakın Doğu’dan getirilen eserler sergileniyor. Sanat Tarihi Müzesi’nin bir parçası olan Efes Müzesi’nde (Ephesos Museum) Batı Anadolu’daki Efes antik kentinden getirilen arkeolojik eserler sergileniyor. Bu müze, Heldenplatz’daki Neue Burg olarak adlandırılan binada bulunuyor ve çarşamba-pazar, 10.00-18.00 saatleri arasında gezilebiliyor.

    Schönbrunn Sarayı

    Burada bulunan bir tatlı su kaynağından dolayı, “güzel kaynak” anlamına gelen Schönbrunn adıyla anılan saray, çeşitli dönemlerde genişletilmiş. Ancak saray asıl görünümünü, 1740-1750’lerde İmparatoriçe Maria Theresa zamanında almış. Habsburg ailesinin en önemli konutlarından olan sarayda 1441 oda varsa da, bunlardan yalnızca 40’ı ziyaretçilere açık. İmparatorluk Turu’na katılarak sarayı gezerseniz, bu odaların 26’sını görebilir ve Avusturya’nın bu ünlü ailesi hakkında bilgi alabilirsiniz. Saray kadar sarayın bahçesi de görülmeye değer. Burada yer alan dev hayvanat bahçesini, bahçeyi süsleyen heykelleri ve Neptün Çeşmesi olarak adlandırılan heykellerle süslü, havuzlu çeşmeyi de görmek gerek. Viyana gezinizde, Mozart’ın 6 yaşındayken piyano resitali verdiği Schönbrunn Sarayı’na da mutlaka zaman ayırmalısınız.

    Kale Bahçesi

    Kale Bahçesi (Burggarten), 1819 yılında Avusturyalı Mimar Ludwig von Remy ve Avusturyalı Botanikçi Franz Antoine tarafından inşa edilmiş. Hofburg ve Opera Evi arasında bulunan bu bahçede, anıtlar ve heykeller görebilirsiniz. Bunlardan en ünlüsü Mozart heykeli olsa da, Goethe heykeli ve İmparator I. Franz Joseph’in halka açık sergilenen tek heykeli de ilgi görüyor. 1901 yılında bahçeye eklenen Kelebek Evi’nde (Schmetterlinghaus), gerçek tropikal bir ortamda serbestçe uçuşan yüzlerce kelebek bulunuyor. Bu nedenle Kale Bahçesi, Viyana’yı ziyaret eden turistlerden yoğun ilgi görüyor. Fotoğraf çekmeyi seviyorsanız bu bahçeye mutlaka uğramalısınız.

    Haus der Musik

    Aziz Stephan Katedrali ve Viyana Devlet Operası’nın arasında bulunan Haus Der Musik, yenilikçi tasarımıyla Avusturya Müze Ödülü’nü kazanmış. Eski Arşidük Charles Sarayı’nda müzikseverleri karşılayan müze, 5000 m²lik alanıyla, müziğe farklı yaklaşımlar göstermeye ama daha çok müziği deneyimlemeye adanmış. Alman opera bestecisi ve Viyana Filarmoni Orkestrasının kurucusu Otto Nicolai, bu sarayda yaşadığı sırada Windsor’un Şen Kadınları operasını bestelemiş ve Viyana Filarmoni Orkestrası konserlerini düzenlemiş. Tarihi şekliyle korunan Beletage’de (birinci kat) Viyana Filarmoni Orkestrası’nın orijinal dokümanlarını görebilir, Avusturyalı besteciler Mozart ve Strauss ile Alman besteci Beethoven hakkında ilginç bilgiler bulabileceğiniz odaları ziyaret edebilirsiniz.

    Hoher Markt Meydanı

    Antik Roma’da buradaki sınır karakolunun merkezi olan Hoher Markt Meydanı, turistlerin Viyana’da en çok ziyaret ettiği yerlerin başında geliyor. Bunun nedeni, 1911 yılında Avusturyalı Ressam ve Heykeltıraş Franz von Matsch tarafından yapılan Ankeruhr isimli saat. Mozaiklerle süslenen saat, iki bina arasında bir köprü oluşturuyor. Saat çalışırken, aralarında Roma İmparatoru Marcus Aurelius, Avusturyalı Müzisyen Joseph Haydn, Şair Walther von der Vogelweide, İmparatoriçe Maria Theresa ve Savoy Prensi Eugene gibi isimlerin bulunduğu 12 tarihi figür, dakikaları sayarak köprünün üzerinden geçiyor. Her gün saat 12’de gerçekleşen bu mekanik törende, figürlere değişik dönemlerden klasik müzik besteleri eşlik ediyor. Figürlerin geçişini izlemek ziyaretçilerin hoşuna gitse de, tüm figürlerin bu 10 metrelik köprüyü geçmeleri 12 saat sürüyor.

    Hundertwasser Evi

    Avusturyalı çağdaş mimar Friedensreich Hundertwasser tarafından tasarlanan Hundertwasser Evi (Hundertwasserhause), Viyana’nın en önemli mimari yapıtlarından biri olarak ilgi çekiyor. Bu ilginin kaynağı binanın renkli dış cephesi. Kim yaşıyorsa kendi zevkine göre evinin dış cephesini süslemeye ve pencerelerini değiştirmeye hakkı vardır düşüncesiyle binanın cephesini tasarlayan Hundertwasser, Kegelgasse’deki bu evi mimarlık tarihinin en canlı ve en ilginç yapılarından biri haline getirmiş. Hundertwasser Evi, balkon ve teraslarındaki 200’den fazla ağaç ve çalılıkla şehrin kalbinde bir vaha gibi görünüyor. Bina sadece dışarıdan görülebiliyor, içi turistik gezilere kapalı. Ancak Hundertwasser Evi’nin birkaç yüz metre ötesinde Kunst Haus Wien’de, Hundertwasser sergisi ziyaret edilebilir.

    Karl Kilisesi

    Viyana’nın en zarif yapılarından biri olarak bilinen Karl Kilisesi (Karlskirche), Resselpark’ın güneydoğu köşesinde yer alıyor. Barok mimari özellikleri taşıyan bu kilise, 1713’teki veba salgını bittiğinde VI. Karl’ın emriyle 1716-1739 yılları arasında yapılmış. Avusturyalı Mimar Johann Bernhard Fischer von Erlach tarafından tasarlanan ve yapımına başlanan Karl Kilisesi, oğlu Joseph tarafından tamamlanmış. Ön tarafta görülen anıtsal ikiz sütun, İmparator Traianus’un Roma’daki sütunundan esinlenilerek yapılmış ve üzerindeki betimlerde Aziz Charles Borromero’nun hayatından kesitler yer alıyor. Kilise, İtalya’da veba hastalarına yardım eden bu azize adanmış. Kilisenin içindeki heybetli kubbeye asansörle çıkabilir ve Avusturyalı Ressam Johann Michael Rottmayr tarafından yapılmış freskleri yakından inceleyebilirsiniz. Sunaktaki panelde Aziz Charles Borromero’nun göğe yükselişinin betimlendiği sahneler bulunuyor.

    Müze Bölgesi

    Müze Bölgesi (Museums Quartier), eski imparatorluk ahırlarının, Avusturyalı Mimar Fischer von Erlach tarafından tasarlanması ve kültür sanat alanına dönüştürülmesiyle yapılmış. Bu muhteşem kültür sanat alanı, günümüzde çeşitli müze, kafe ve yeme içme mekânlarından oluşuyor. 60.000 metrekarelik sergi alanıyla dünyanın en iddialı kültür mekânlarından biri olarak kabul edilen Müze Bölgesi, eski ve yeninin bir arada bulunduğu bir yer. Burada Barok tarzdan modern mimariye kadar ilgi çekici müze binalarını ve koleksiyonlarını keşfedebilirsiniz. Bölgede görebileceğiniz müzeler ve sanat kurumları arasında Kunsthalle Wien, Leopold Museum, Architekturzentrum Wien, MUMOK ve Tanzquartier Wien ilk akla gelenlerden. Viyana ziyaretinizin bir gününü bu bölgeye ayırabilirseniz Viyana’nın en önemli müzelerini bir arada görme şansını değerlendirmiş olursunuz.


    Yemeden dönme

    Viyana Şnitzeli

    Viyana Şnitzeli (Wiener Schnitzel), ince kesilmiş dana, hindi ya da tavuk etinin, yumurta ve galeta ununa batırıldıktan sonra kızartılmasıyla elde ediliyor. Ardından limon ve patatesle ya da isteğe göre tereyağı da eklenerek servis ediliyor. Hazırlanması bu kadar basit olan şnitzel, başka ülkelerin mutfaklarına da girmeyi başarmış. Viyana’da yiyeceğiniz şnitzeli, dünyanın başka yerlerinde yapılanlardan ayıran en önemli unsuru yanında servis edilen marmeladı. Bütün rehber kitapların, “Viyana’ya gidip şnitzel tatmadan dönerseniz, Viyana’ya gitmemiş sayılırsınız” dediği bu özel lezzeti denedikten sonra, yolunuzu leziz pastaları tatmak için en yakın pastaneye düşürmelisiniz.