Yumuşacık tüyler, ponpon bir burun, pofuduk patiler ve çeşit çeşit miyavlar… İstanbul’daki kedi nüfusunda her renge yer var. İstanbulluların kalplerinde kocaman bir yer kaplayan bu tüylü neşe kaynakları, şehrin dört bir yanında insanlarla hayatı paylaşıyor. İstanbul sokaklarında gezerken, her köşe başında mama ve su kaplarının yanı sıra kedi evleri ve bunlarla ilgilenen mahalle sakinlerini görebilirsiniz. Üstelik belediyeler sokak kedilerine ücretsiz olarak sağlık hizmeti veriyor. Sağlıklı, şişman ve mutlu kedilerden oluşan bu topluluğu dünyanın başka yerine göremezsiniz. Buraya Kedistanbul denmesi boşuna değil!
İstanbullular kedileri neden bu kadar çok seviyor? Bu soruya yanıt vermek zor değil. İstanbul’da samimiyet ve dürüstlük her şeyin başında geliyor. Burada samimi bir şekilde gittiğiniz her yerde sizi dinleyecek ve size yardım edecek birilerini bulabilirsiniz. Ernest Hemingway’dan bir alıntıyla İstanbulluların kedi sevgisini anlayabiliriz.
“Bir kedi net olarak duygusal dürüstlüğe sahiptir: İnsanlar birçok sebeplerle duygularını saklayabilirler, ancak kediler bunu yapmazlar.”
Ernest Hemingway
İstanbul’un kedi tarihçesi: Nereden geldiler?
İstanbul’daki kedi tarihçesini merak ediyorsanız, çok daha geriye gitmeniz gerekiyor. Kedilerin insanlarla etkileşimi köpekler kadar olmasa da oldukça eskidir. İstanbul’daki kedilerin tarihi, Anadolu ve Antik Mısır uygarlığıyla başlıyor.

Antik Mısır’da kedilerin çok önemli bir yere konumlandırıldıklarını ve firavunlarla beraber gömülebildiklerini biliyoruz. Firavunlar, Mısır kültüründe “tanrı-kral” kabul edildiklerine göre, kedilerin kutsal bir varlık olarak görüldüklerini söyleyebiliriz.
Tarımın ilk geliştiği topraklardan Mezopotamya’da kediler; fare ve sıçan popülasyonunu dengede tutarak tarım ürünlerinin zarar görmesini engelliyorlardı. Bu durum, Anadolu’da kedi ve insanın arasında doğacak olan samimi dostluğun ilk adımlarıydı.

Bilimsel çalışmalar tüm kedilerin Anadolu ve Mısır kökenli olduklarını gösteriyor. Sapienza University of Rome ve Royal Belgian Institute of Natural Sciences’ın ortak çalışması ile bilim insanları Claudio Ottoni, Wim Van Neer, Bea De Cupere ve Julien Daligault 200’den fazla kedi kalıntısının DNA’larını inceleyerek bu sonuca ulaşmış.Anadolu’da bir avcı olarak beslenen kediler, Osmanlı zamanlarında şehir yaşamına uyum sağlamış ve İstanbul’da kedi popülasyonu her geçen yüzyıl daha da artmış. Bu da İstanbul’daki kedi kültürünü ortaya çıkarmış.
Padişahların tüylü dostları: Osmanlı’da kediler
Kedilerin İstanbul’un yerlisi olmalarında Osmanlı’nın payı oldukça büyük. Devasa imparatorluğun başkentinde ve diğer şehirlerinde, sokak hayvanları için kurulmuş vakıflar ve bu vakıflar adına çalışan “Mancacı” lakaplı insanlar bulunuyordu. Mancacılar, sokak hayvanlarının beslenmesinden sorumluydu.
Üstelik bu vakıflar sadece kedilerle değil, tüm hayvanlarla ilgileniyorlardı. Örneğin çok soğuk kışlarda vahşi hayvanların kasabalara inmesini önlemek amacıyla belirli yerlere düzenli olarak et ve sakatat ürünleri bırakılıyordu. Osmanlı, aynı zamanda hayvan hakları düzenlemelerinin yapıldığı ilk devlettir. 16. yy’da hazırlanan kanunnamelerde, yaşlı hayvanların (özellikle atların) ağır işlerde çalıştırılması yasaklanmıştır.

Tıpkı Osmanlı ahalisi gibi padişahlar da kedilere çok düşkündü. II. Abdülhamid’in kızı Ayşe Osmanoğlu tarafından yazılmış biyografik kitapta II Abdülhamid’in kedi sevgisinden sıkça bahsediliyor. Sultanın kedisi ile samimiyeti o kadar iyiymiş ki, Ağa Efendi isimli kedi, sultanla kızı domino oynarken gelip domino taşlarını bozar ve oyunun ortasına yatarmış.
Osmanlı’da insanlar, sokak hayvanları için miras da bırakırlardı. Fırınlara, kasaplara, uşaklara ve mancacılara vekaleten bırakılan paralar, sokak hayvanlarının beslenmesi için harcanırdı. Örneğin Koca Mustafa Paşa, İstanbul’da Şeyh Evhadüddin Tekkesi’ne kediler için günde iki sırık (etlerin sarıldığı bir tür uzun çubuk) ciğer verilmesini mirasında belirtmiştir.
İstanbul’un kedi parkları: Doğa ve kedi severlerin buluşma noktası
Tarihten sıkılanlar için bugüne dönüyoruz ve 20 milyonluk mega metropol İstanbul’un parklarında huzurlu ve “mırr”lı bir seyahate çıkıyoruz. Asya yakasında Fenerbahçe Parkı ve Avrupa yakasında Maçka Parkı, kedi habitatları ile çok meşhurlar. Her renkten ve her yaştan kediyi bu parklarda görebilir ve zat-ı alileri izin verirlerse onları okşayabilirsiniz bile.
İnsan kediyi değil, kedi insanı sahiplenir derler ya, bu parklardaki kedileri izleyerek bu savı doğrulayabilirsiniz. Kimi kediler size kendini sevdirir, kimisi ise sizden uzak durur. Elinizi yavaşça burnuna doğru götürün, eğer kafasını elinize sürterse size kendini sevdirecektir.
Sizden uzak duran bir kedinin başkasının ayaklarına süründüğünü gördüğünüzde şaşırmayın. Kedilerin koku algısı çok güçlüdür ve insanların kokularını ayırt ederek (her insanın kendine has bir kokusu vardır) bazı kokulardan hoşlanmayabilirler. Şansınızı başka kedide deneyin!
İstanbul’un ünlü kedileri: Gli ve Tombili

İstanbul kedi kültüründe bazı kediler öne çıkıyor. Örneğin, bir fotoğrafıyla “caps” (meme) ünlüsü olan Tombili. Kebapçı tabelasının önünde verdiği büyüleyici pozuyla üne kavuşan Tombili, ne yazık ki artık aramızda değil ama anısına yaptırılan bir heykel sayesinde Ziverbey sokaklarında ölümsüzlüğe kavuştu.
İstanbul’un en ünlü kedisiyse hiç şüphesiz Gli’ydi. 2004 yılından beri Ayasofya Camisi’nin adeta koruyuculuğunu üstlenen Gli, maalesef 2020 yılında aramızdan ayrıldı. Instagram sayfasında 100 bin takipçisi olan Gli, Ayasofya’nın benzersiz atmosferini resmeden binlerce fotoğrafta yer aldı ve 15 yılın ardından artık Ayasofya’nın bir parçasına dönüşmüştü. Gli, muhtemelen dünyanın en ünlü kedilerinden biriydi.
İstanbul’da kedi videosu çekmek için nereye gitmeli: İstanbul’un 10 kedi noktası
Kedi sevgisiyle doldurduğumuz bu yazımızı İstanbul’da kedi videosu çekmek isteyenlerin gidebileceği 8 yer tavsiyesiyle sonlandırıyoruz.
- Maçka Parkı
- Fenerbahçe Parkı
- Moda sahili
- Cihangir
- Balat
- Sultanahmet
- Gülhane Parkı
- Yıldız Parkı
İstanbullu bir kedinin günlüğü
