More
    Ana SayfaYerlerAvrupa gezi rehberiTallinn, Riga ve Vilnius: 3 başkent 3 gün

    Tallinn, Riga ve Vilnius: 3 başkent 3 gün

    Baltık ülkelerinin büyüleyici başkentleri keşfedilmeyi bekleyen hazineler! Estonya’nın masalsı Tallinn’i, Letonya’nın zarif Riga’sı ve Litvanya’nın bohem Vilnius’u, hepsi birbirinden farklı karakterlere sahip olsa da Baltık şehirleri arasında kendine has tarih ve kültür merkezleri olarak eşsiz bir zenginliğe sahipler. Bu üç şehir yıllar boyunca ortak bir kader paylaşmış; Orta Çağ’dan Sovyet dönemine, bağımsızlık mücadelelerinden modern Avrupa’ya uzanan zengin hikâyeler biriktirmiş.

    Turkish Airlines Blog
    Turkish Airlines Blog

    Yazar ekibimiz tarafından yönetilen bu hesapla, seyahat tutkunları ve keşif meraklılarının keyif alacağı blog içerikleri üretiyoruz.

    Özenle hazırladığımız içeriklerimiz aracılığıyla ilham vermeyi, bilgilendirmeyi, heyecanlandırmayı, eğlendirmeyi ve küçük ipuçları ile yolculuğunuzu kolaylaştırmayı amaçlıyoruz. Aynı zamanda yola çıkmanın yenileyici ve özgürleştiriciliğini sizlere tekrar hatırlatmak istiyoruz.

    Çünkü Tolstoy'un dediği gibi: “Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar; Ya bir insan bir yolculuğa çıkar ya da şehre bir yabancı gelir...”


    1. gün: Tallinn – Orta çağın masalsı şehri

    Geniş açıdan Tallinn şehir manzarası.
    Geniş açıdan Tallinn şehir manzarası.

    Tallinn, Orta Çağ’ın taş sokaklarını modern kafe ve tasarım atölyeleriyle harmanlayan kompakt bir başkent. Şehrin görülmeye değer noktalarının çoğunun yürüme mesafesinde olması sayesinde kısa bir gezide bile tam bir zaman yolculuğu hissi yaşayabilirsiniz.

    Estonya’nın tarih ve kültür başkenti Tallinn

    Avrupa’nın en iyi korunmuş Orta Çağ kentlerinden biri olan şehir merkezi, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde. İsveç ve Rus yönetimlerinden izler taşıyan şehre adım attığınızda zamanın yavaşladığını hissedebilirsiniz. Arnavut kaldırımlı sokaklar, taş surlar ve kuleler arasında geçmişe yolculuk yapacaksınız. 13. yüzyılda Danimarkalılar tarafından kurulan Tallinn, eski adıyla Reval, Hansa Birliği’nin önemli limanlarından biriydi. Gotik mimarisiyle dikkat çeken Aziz Olaf Kilisesi ise bir zamanlar Avrupa’nın en yüksek yapısıydı.

    1988’de 100 bin kişinin aynı anda şarkı söylemesiyle simgelenen Şarkı Devrimi ile 1991 yılında ülke bağımsızlığını kazandı.

    Klasik ve modern sanatın buluştuğu şehir Tallinn

    Tallinn, klasik ve modern sanatın buluştuğu bir şehir. Kumu Sanat Müzesi, klasik ve çağdaş Estonya sanatını sergiliyor. Kadriorg Sarayı ise Avrupa ve Rus sanatına ev sahipliği yapıyor. Deniz Uçağı Limanı Müzesi, denizcilik tarihini sunarken Telliskivi ve Kalamaja bölgeleri, Tallinn’in sokak sanatıyla yaratıcı yüzünü gösteriyor.


    2. gün: Riga – Kuzeyin Paris’i Art Nouveau başkenti

    Geniş açıdan Riga şehir manzarası ve Daugava nehri.
    Geniş açıdan Riga şehir manzarası ve Daugava nehri.

    Riga, Daugava Nehri boyunca uzanan etkileyici silüeti ve canlı sokak hayatıyla Baltıkların en romantik başkentlerinden biri. Tarihî merkezin kıvrımlı dar sokaklarından art nouveau tarzı bulvarlarına kadar hemen her noktanın yürüyüş mesafesinde olması, şehri keşfetmeyi başlı başına keyifli bir deneyime dönüştürüyor.

    Letonya’nın tarih ve kültürle bezeli şık başkenti: Riga

    1201’de Alman piskopos Albert tarafından kurulan Riga, kısa sürede önemli bir liman ve Hansa Birliği üyesi oldu. Tarihî merkezi Vecrīga, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyor ve 800’den fazla art nouveau binasıyla mimari bir açık hava müzesi gibi. Alberta ve Elizabetes sokaklarındaki cepheler adeta birer sanat eseri.

    Riga’nın geçmişi çok katmanlı: Polonya-Litvanya, İsveç ve Rus hâkimiyetleri şehre çok dilli ve kültürlü bir miras bırakmış. 20. yüzyılda Nazi ve Sovyet dönemlerini yaşayan şehir, 1991’de Baltık Zinciri gibi barışçıl eylemlerle bağımsızlığını kazanmış. Özgürlük Anıtı hâlâ bu mücadelenin sembolü.

    Art Nouveau’dan Avangart’a adım adım Riga

    Riga’nın Kuzey’in Paris’i olarak anılması boşuna değil; şehir, etkileyici mimarisi ve zengin sanat mirasıyla dikkat çekiyor. Art Nouveau Müzesi, döneme ait bir dairede ziyaretçilerini zamanda yolculuğa çıkarıyor. Letonya Ulusal Sanat Müzesi klasik ve avangart eserler sunuyor. İşgal Müzesi ise Nazi ve Sovyet dönemlerini anlatıyor. House of the Blackheads ve Aziz Peter Kilisesi gibi simgelerle dolu şehirde, ayrıca oyma süslemeli ahşap evler de Letonya’nın mirasını yansıtıyor.


    3. gün: Vilnius – Barok ve bohem ruhu

    Geniş açı çekilmiş Vilnius şehir manzarası.
    Geniş açı çekilmiş Vilnius şehir manzarası.

    Vilnius, Barok kubbelerle süslü tarihî silueti ve özgür ruhlu sanat mahalleleriyle geçmişle günümüzü harmanlayan yaratıcı bir başkent. Şehrin büyüleyici kiliselerinden bohem Užupis sokaklarına kadar her yerini kısa yürüyüşlerle keşfedebilir, her köşede ilham veren bir atmosfer hissedebilirsiniz.

    Mimari harikaların şehri Vilnius

    Orta Avrupa, Doğu Avrupa ve Balkan esintilerinin buluştuğu Vilnius, ilk kez 1323’te Litvanya Büyük Dükü Gediminas’ın mektuplarıyla tarih sahnesine çıktı. Zanaatkârlara kapılarını açan şehir, zamanla çok uluslu ve çok dinli bir merkez hâline geldi. Polonya-Litvanya Birliği, Rus Çarlığı, Sovyet dönemi derken 1990’da bağımsızlığını ilan eden ilk Sovyet cumhuriyeti oldu. Şehir, “Kuzeyin Kudüsü” lakabını taşırken, Barok kiliseleriyle “Doğu’nun Roma’sı” olarak da anıldı. 1994’ten beri UNESCO Dünya Mirası Listesi’ndeki şehir merkezi, Gotik, Rönesans ve Barok mimariyle göz kamaştırıyor.

    Bohem cumhuriyeti ve sanatın merkezi

    Gediminas Kulesi’nden Vilnius Katedrali’ne, Büyük Dükler Sarayı’ndan MO Müzesi’ne kadar tarih ve sanat iç içe. Özellikle KGB Müzesi, şehrin önemli bir dönemine ışık tutuyor. Užupis Mahallesi ise sanatla dolu bohem bir “cumhuriyet”. Tıpkı Paris’in Montmartre’ı gibi bohem bir atmosfere sahip. Mahalle girişinde esprili bir anayasaları bile asılı – “Herkesin mutlu olma hakkı vardır” gibi maddeler içeriyor. Burada galeriler, heykeller, duvar resimleri her köşe başında. Vilnius ayrıca sokak sanatıyla da ünlü; muzip bir örnek olarak şehirde bir duvarda Frank Zappa’nın büstüne de rastlayabilirsiniz.


    Üç gün içinde üç başkent gezmek biraz koşturmacalı olsa da Tallinn, Riga ve Vilnius size unutulmaz deneyimler sunacak kadar kompakt ve misafirperver şehirler. Üçü de Orta Çağ’dan çıkıp modern çağa uyum sağlayabilmiş, geçmişini sanata ve yaşam tarzına yansıtırken geleceğe bakan yerler. Tallinn’in surlarında dolaşırken bir masal diyarındaymış gibi hissedecek, Riga’nın art nouveau tarzı caddelerinde estetik bir ziyafet çekecek, Vilnius’un Barok kiliseleri altında ve bohem sokaklarında huzurlu bir atmosfer bulacaksınız. Baltık başkentleri, gerek kültürel derinlikleriyle gerek samimi ortamlarıyla gezi tutkunlarının gönlünde özel bir yer edinmeyi fazlasıyla hak ediyor.

    *Blogumuzda yer alan bu yazının tarihi bazı güncellemelerden dolayı yeni görünüyor olabilir. Yazının içeriği yazarın kendi görüşünü yansıtmaktadır ve yazıda yer alan fiyat, ulaşım gibi bazı bilgilerin değişmiş olması mümkündür. Göz önünde bulundurmanızı rica ederiz.

    Bunlar da var!