Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
Ben Büşra Yüksel Dağar. TAFA’da 127. filoda eğitim alıyorum şu an. Ege Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı’nı bitirdim ve lisans eğitimimi son senesinde İtalya’da tamamladım. Döndükten sonra İzmir’de aktif olarak proje şefliği ve uygulamalarında çalıştım. Aynı zamanda İzmir Katip Çelebi Üniversitesi’nde yüksek lisansımı tamamladım. 2024 yılında buraya başlamadan önce doktora eğitimine devam ediyordum ve aynı zamanda 3D görselleştirme projelerinde çalışıyordum. Daha sonra buraya başvurdum ve yaklaşık bir yıldır buradayım.
Başvuruya nasıl karar verdiniz?
TAFA’dan mezun olan arkadaşlarımla görüştüğüm zaman böyle bir imkan olduğunu öğrendim. Daha sonra pilotluk mesleğiyle ilgili araştırma yapmaya başladım. “Meslek sizden ne bekliyor? Siz bunu karşılayabilir misiniz?” sorularını cevaplandırmaya çalıştım. Buna baktığım zaman da mesleğin ne kadar prestijli, dinamik, aktif bir meslek olduğunu gördüm. Sürekli kendimi geliştirebileceğim bir meslek olması sebebiyle de buraya başvurdum. Çünkü bu araştırmaları yaptığımda gördüm ki, en etkileyici kariyer hedefini Türk Hava Yolları gibi bayrak taşıyıcı bir firmada gerçekleştirmek, bu hedefe ulaşma sürecinde çok daha büyük bir seviye atlama imkânı sağlıyor.
Başvurudan sonra süreciniz nasıl ilerledi? Ne kadar sürdü?
Başvuru online, Türk Hava Yolları’nın kariyer ilanı sayfasından form doldurarak başladı. İlk aşamada İngilizce sınavına çağrıldık. Yüz yüze, bilgisayarlar karşısında yapılan bir sınavdı. İngilizce sınavını tamamladıktan sonra psikomotor yeteneklerimizin ölçüldüğü DLR testine geçtik. Tabii ki her aşamada olumlu sonuç aldıkça bir sonrakine ilerledik. Daha sonra yetkinlik değerlendirmesine katıldık ve CRM ile ilgili çalışmalar yaptık. En son kurul mülakatı ve sağlık taramasının ardından altı ay gibi bir süreçte imza atmış ve Türk Hava Yolları ailesinin bir parçası haline gelmiştim. Sağlık kontrolünü de eklediğimiz zaman toplamda 5 aşamalık bir süreçten geçiyoruz.
İmzanın ardından eğitime ne kadar sürede başladınız?
İstanbul’da imza attık ve iki gün sonra burada teorik eğitimdeydik. İmzayı attığınız gün artık daha da heyecanlanıyorsunuz ve başlamaya hazırsınız. Orada beklememek gerçekten en sevindiğim şeylerden bir tanesiydi. Buraya geldikten sonra oryantasyon oldu ve derslere başladık. Yani alacağımız ilk ders zaten burada biz gelmeden planlanmıştı.
Ne kadar hazırlandınız? Hazırlanmak gerekiyor mu? Hiç hazırlanmadan sınava girseniz ne olur?
Tabii ki de girebilirsiniz ama bu sizin almak isteyeceğiniz bir risk mi? Ben onu düşünüp ona göre karar vermek isterim. Yoksa hayattaki her şey gibi buna da hazırlanmadan gelebilirsiniz. Ama bu benim almak isteyeceğim bir risk değil. Her sınavın içeriği ve çalışma şekli farklı olduğu için, her aşamayı ayrı düşünmek lazım. Mesela İngilizce testinden başlayalım; eğer zaten belli bir İngilizce seviyeniz varsa, bunun için aylarca çalışmaya gerek yok. Benim gibi akademiden geliyorsanız zaten IELTS sınavına girmeniz gerekiyor. Yetkinlik değerlendirmesi sürecinde kurumun attığı bilgilendirme maili ve sınav arasındaki süre bence gayet yeterli.
CRM aşamasında ise kendinizi doğru şekilde ifade edebilmeniz çok önemli. Yani karşı tarafa “Neden buradasın? Neden bu mesleği seçtin?” sorularının cevabını net bir şekilde verebilmelisiniz. Bunun için sadece okumak yetmez, yazılı ve görsel kaynaklardan da faydalanmak lazım. Pilotlukla ilgili kaptanların yazdığı kitaplar, yaptıkları röportajlar, paylaşımlar çok işinize yarıyor. Bu kaynaklardan öğrendiklerinizi kendi deneyimlerinizle harmanlayıp anlatmanız gerekiyor. Kurul mülakatında sizin uygun olup olmadığınız şirket kimliği açısından da değerlendirildiğinden o safhaya geldiğinizde zaten bütün aşamalara çalışmış, hazır ve kendinizden emin oluyorsunuz.
Sürecin en zor kısmı sizce hangisiydi?
Bence sürecin en çok zor kısmı CRM (Crew Resource Management) kısmıydı. Çünkü yetkinlik değerlendirilmesi kısmında ekip çalışması yapıyorsunuz. Ekip çalışması içerisinde sizi değerlendiriyorlar. Orada verilen görevleri yerine getiriyorsunuz ve bireysel değerlendirmeye giriyorsunuz. Hem ekip çalışması hem bireysel anlamda orada kendinizi anlatmak, karşı tarafı ikna etmek, ne yaptığınızın bilincinde olmak gerekiyor. Benim açımdan en önemli kısmı oydu, bu nedenle CRM ile ilgili çok okuma yaptım diyebilirim.
Sağlık konusunda nasıl bir süreç yaşadınız?
Havacılık, dünya üzerinde belirli regülasyonlar üzerinden yürüyen bir sektör olduğu için kesinlikle bir heyet raporu yeterli olmuyor. Bunun için özel yetkilendirilmiş hastaneler var. SHGM (Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü) tarafından yetkilendirilen havacılık hastaneleri ve havacılık tıbbi hekimleri bulunuyor. Sadece izin verilen belli hastanelere gidiyorsunuz ve bu değerlendirmeleri “Class 1” adı altında alıyorsunuz. Kesinlikle katı bir yapı ancak bunu özellikle buraya eğitime gelip uçuşa başladıktan sonra uygulamada daha iyi görüyorsunuz. Sağlıklı olmanız gerekiyor, sonuçta ilerisi için can taşıyorsunuz. Burada da bu işi yapabilmek için hem mental hem fiziksel anlamda iyi olmanız gerekiyor. Değerlendirme sürecine ise sabah kan vererek başlıyorsunuz, daha sonra bütün departmanlar sizi değerlendirdiği için bu süreç bir günü buluyor. Bir günün sonunda siz değerlendirme raporunu kapalı bir zarfta şirketinize teslim ediyorsunuz, bunu da şirket hekimleri değerlendiriyor.
Şu ana kadar aldığınız eğitimden bahseder misiniz?
İlk olarak, 14 tane ATPL teori dersi ile sürece başlıyoruz. Havacılık hukuku, meteoroloji, uçuş prensipleri gibi uçuş temellerini içeren bu 14 dersi faz faz alıyoruz. İlk fazda dört ders alıyoruz. Bu dört dersin saatini tamamladıktan sonra SHGM’nin yaptığı sınavlara giriyoruz ve bundan başarılı olduktan sonra diğer faza devam ediyoruz.
Bu 14 dersi başarı ile tamamladıktan sonra uçuş safhasına geçmeye hazır oluyoruz. Uçuş safhasından önce yer derslerimiz oluyor. Bunlar iki-üç günlük tamamen uçuşa hazırlık için verilen dersler. Daha sonra, initial (başlangıç) dediğimiz ilk uçuş safhasına başlıyoruz. Solo uçuşumuzu başarı ile gerçekleştirip, PIC (Pilot in Command) uçuşlarımızı tamamlayıp, mezun olmadan önceki son süreç olan instrument rating (IR) (aletli uçuş) safhasına geçiyoruz. Mesela ben de şu an aletli uçuş safhasındayım.
Ne zaman solo uçuşlara geçebiliyorsunuz?
Bu kişisel bir süreç değil, TAFA’nın bizim uyduğumuz eğitim el kitabı var. Örneğin şöyle diyelim, TAFA’da 17. uçuş sortisi olan solo değerlendirme uçuşuna kadar uçuş hocanızla hava hareketleri ve iniş çalışmaları içeren uçuşlar gerçekleştiriyorsunuz. Solo değerlendirme uçuşunda başka bir kontrol pilotu tarafından uçuşa elverişli olup olmadığınız değerlendiriliyor ve uygun görülürse bizi ilk solo uçuşumuza göndermiş oluyorlar. Bu aşamadan sonra yalnız uçuş görevlerimize başlıyoruz ve 39 saat PIC (Pilot in Command) solo uçuşlarımız gerçekleştiriyoruz. Bundan sonraki adımda ise instrument eğitimlerimize yine hocalarımızla devam ediyoruz.
Bir sınavdan kaldınız diyelim, bunun sonucunda ne oluyor?
Teorik kısımdaki sınavlara bakarsak, SHGM’nin geçme notu %75. Siz 75 puan alamazsanız, bir daha girme hakkınız var. Bu regülasyonlar bizim dışımızda, SHGM’nin tüm genel havacılığa koyduğu kurallar arasında yer alıyor. Altı oturum sayısı hakkınız var. O oturum sayısını geçmeden, hakkınızı doldurmadan sınavları vermeniz bekleniyor. Yani bir kere bir sınavdan kalmış olmanız sizin için sürecin bittiği anlamına gelmiyor.
Uçuş safhasında ise ilk solo değerlendirme uçuşu sonrası, kontrol pilotu, pilot adayının yalnız uçmasının uygun olmadığı değerlendirmesini yapabilir. Bu durumda TAFA’da eğitim tekrarı seçeneği değerlendiriliyor. Uygun görülürse, size eğitim tekrarı sortisi yazılıyor ve uçuş hocanızla tekrar çalışma fırsatı buluyorsunuz. Bu sortiden sonra tekrar, farklı bir kontrol pilotu ile solo değerlendirme uçuşuna çıkabiliyorsunuz.
Üniversitenin ardından tekrar öğrenci olmak nasıl bir his?
Ben hafta sonlarını çok sevmezdim, okulu seviyorum. Birlikte çalışılan yerleri seviyorum, o yüzden benim için çok güzel kampüs gibi. Zaten TAFA’nın sağladığı bu imkân çok güzel. Özel bir uçuş okulunda derslere bireysel gidip geliyorsunuz. Ama TAFA’da biz gerçekten bir kampüsteyiz, bu nedenle burada birlik beraberlik ve destek olduğunu söyleyebilirim. Heyecanınızı paylaşabiliyorsunuz. Mesela ilk uçuşa çıkıyorsunuz, uçuştan indiğinizde gördüğünüz kişi filo arkadaşınız oluyor.
Solo uçuşlardan sonra birbirinize bir kova su attığınızı duyduk, bu doğru mu?
Yani bir kova değil ama birbirimize su atıyoruz tabii. Burada ıslatma törenleri toplu oluyor. Aprona çıkıyoruz hep beraber, itfaiye arabası geliyor ve bizi hortumlarla yerde şınav çekerken ıslatıyorlar. En güzel kısımlarından bir tanesi de o gerçekten.
Filo sizinle aynı dönemde başlayan kişilerden mi oluşuyor?
Evet. Örneğin, biz 13 Mayıs’ta imza atan 28 kişi olarak 127. Filoyuz. TAFA’da teorik eğitimlere beraber başladık ve uçuş safhası eğitimlerine de beraber devam ediyoruz. Uçuş safhasındaki yer derslerini de aynı sınıfta, üniversitede aldığımız dersler gibi beraber geçiyoruz.
İlk uçuş safhasına geçtiğimiz zaman da, 2’şerli veya 3’erli gruplar halinde farklı uçuş hocalarından eğitim almak üzere bölünüyoruz. Bu 2’şerli ve 3’erli gruplar içerisindeki öğrenciler birbirlerinin “buddy” si oluyor ve omuz omuza verip ilerleyecekleri bir yola girmiş oluyorlar.
Eğitimi aynı anda alırken uçuşları nasıl gerçekleştiriyorsunuz?
İlk uçuş görevlerinde aynı uçuş hocasının öğrencilerinin uçuşları arka arkaya olacak şekilde planlanıyor. Beraber geliyoruz ve briefing ile güne başlıyoruz. Briefing toplantılarına beraber giriyoruz, orada hocamız bize o gün ne yapacağımızı anlatıyor. Emergency ve prosedürleri konuşuyoruz. Sonra birimiz uçuşa çıkıyor, birimiz bekliyor. Tüm uçuşları gerçekleştirince debriefing yapıyoruz, bu sefer bütün günü değerlendiriyoruz. Hocanızdan ayrıldıktan sonra sizinle buddy olan arkadaşınızla çalışma saatiniz başlıyor. Hocanın bize yaptığı geri bildirimlere göre beraber çalışıyoruz. Safha ilerledikçe artık bireyselleşiyorsunuz. Tek uçuşlara geçtiğiniz zaman herkes kendi saatinde uçmaya başlıyor.
Hobilerinizle ilgilenebiliyor, arkadaşlarınızla dışarı çıkabiliyor musunuz?
Hepimiz dışarıdan buraya eğitime geldiğimiz için aslında arkadaşlarımız da yine filo arkadaşlarımız. Yine buradan arkadaşlarımızla dışarıda görüşüyoruz, akşamları bir kahve içebiliyorsunuz. Buna zaman oluyor diyebilirim.
Eğitimleriniz haftanın beş günü mü oluyor, yoksa altı güne de sarkabiliyor mu?
Genelde haftanın beş günü oluyor ama bazen altı güne de uzayabiliyor. Tabii minimum dinlenme sürelerimizi mutlaka alıyoruz, o konuda bir sorun olmuyor. Yoğunluğa ya da hava durumuna göre uçuş günleriniz değişiyor. Mesela yağmur varsa ve uçamıyorsak, o günü dinlenerek geçiriyoruz zaten, uçuş programınız da ona göre değişiyor. Yani her hafta kesin beş ya da altı gün diye bir kural yok ama ortalama olarak beş gün diyebiliriz. Dinlenme süreleri de zaten kurallara uygun şekilde planlanıyor.
Bu sürece dahil olmayan arkadaşlarınızla sık görüşebiliyor musunuz?
Burası öyle bir grup ki, bence en büyük çekiciliği buradaki arkadaşlarınızla dışarıda da görüşmek istiyorsunuz. Çünkü havacılığın kendine has bir dili var ve bu dili anlayabilmek için karşı tarafın da o deneyimi yaşamış olması gerekiyor. İster istemez, daha çok sektörden arkadaşlarınızla yakınlaşıyorsunuz. Mesela bir gün çok heyecanlandınız, güzel bir şey yaşadınız ve bunu anlatmak istiyorsunuz. Karşınızdaki kişi de aynı şeyi yaşamışsa o duyguyu tam olarak hissedebiliyor.
Şu an öğrenci olduğunuz için üniversite öğrencilerinin faydalandığı imkanlardan faydalanabiliyor musunuz?
Biz TAFA’daki standartlara göre öğrenciyiz ama Türk Hava Yolları’na göre Türk Hava Yolları’nın birer çalışanıyız. Yani aslında hiçbir sistemde, bir MERSİS veya e-Devlet sisteminde öğrenci olarak görünmüyoruz. Çalışan olarak görünüyoruz, o yüzden ekstra öğrenci kartı indirimi kullanamıyoruz. Ama burada TAFA’da olduğumuz için, anlaşmalı olan yerlerde indirimlerimizi kullanabiliyoruz.
Türk Hava Yolları bu noktada size ne gibi imkânlar sağlıyor?
Burada okurken maaş alıyoruz. Türk Hava Yolları’nın bize burada otelde konaklama veya kira desteği ile eve çıkma imkanı sunuyor. Günlük yemek ücretlerimizi alıyoruz. Otelde kalıyorsanız kahvaltınızı zaten orada yapabiliyorsunuz, otele dahil oluyor. Öğlen ve akşam için yemek kartlarımız var. Bu noktada da bir sorun yaşamıyoruz.
En sevdiğiniz ders hangisi?
En sevdiğim ders Aircraft General Knowledge (AGK) idi. Çünkü ona özel ilgim vardı, biraz hobi gibiydi. Buraya gelmeden önce uçakların motorlarıyla ilgili çok fazla video izliyordum. AGK dersinde en sevdiğim şey motor yapılarını ve uçak parçalarını incelemekti. Motorun nasıl çalıştığı, ne istediği, ne yaptığı ve start verdiğinde arkada neler olduğunu öğrenmek ilgimi çok çekiyordu.
Eğitim sürecinizde makale yazma, ev ödevi, proje hazırlama ya da sunum gibi ekstra şeyler bekleniyor mu?
Bireysel olarak hocanız gelip size “şu ödevi yap” demiyor. Ama bizim girdiğimiz ATPL sınavlarına hazırlanmanız bekleniyor. Mesela ertesi gün derste size bir parça ya da bir prosedürle ilgili bir soru sorabiliyorlar ve bunu bilmeniz gerekiyor. Yani resmi olarak size bir görev verilmeden de, zaten sizin önceden çalışıp gelmeniz gereken bir süreç var. Çünkü hem sorulara cevap verebilmek hem de konuyu anlayıp ilerletebilmek için buna ihtiyaç duyuluyor diyebilirim.
Teorik eğitim ve uçuş eğitimi arasındaki en temel fark nedir?
Bir şeyi oturduğunuz yerden anlamak ve anlatmak gerçekten çok kolay. Ama uçak uçururken bir eliniz lövyede, bir eliniz gazda, gözünüz dışarıda oluyor. Birden fazla işi aynı anda yürütmeniz gerekiyor. Yani pratik uygulamayla teorik bilgi arasındaki en büyük fark bu. Aldığımız derslerde teorik anlamda birçok şey öğreniyoruz. Bu öğrendiklerimizi üç boyutlu uçuş ortamında uyguladığımızda gerçekten geliştiğimizi hissediyoruz.
İlk solo uçuşunuzda nasıl hissettiniz?
Registration kodunu hala hatırlıyorum şu an “Juliet Zulu Bravo”. İlk önce üç iniş yaptık. Üç inişten sonra hocam apronda öğrenciyi soloya gönderiyorum dedi ve indi. Sağ koltuğa baktığım anı hiç unutamıyorum. Kendime “İşte şimdi kendi başınasın, her şey sana bağlı” dedim. Kuleye statüyü bildirdim ve başladım. Uçuş harikaydı ve indiğimde ise aklımdan geçen ilk şey, “Çok hızlı geçti, keşke biraz daha uçabilseydim” oldu. Çünkü o heyecanla bir iniş yapıyorsunuz, sonra gelip hocayla devam ediyorsunuz. O anın tadı gerçekten bambaşkaydı.
Hangi kısım sizin için daha zevkliydi?
En çok gün doğarken aprona çıktığımda zevk alıyorum, yani uçuş.
Pilotluğun fiziksel ve zihinsel efor gerektirdiğini biliyoruz. Siz bu süreci nasıl yönetiyorsunuz?
Evimin önünde bir yürüyüş parkuru var. Ben yürüyüş yapıyorum. Kesinlikle fiziksel olarak iyi olmanız gerekiyor, çünkü dışarıdan evet çok güzel gözüküyor ama içeriden gerçekten çok disiplinli bir meslek. Her sene sağlık kontrolüne girmeniz gerekiyor. Ona da hazırlanmak için beslenmenize dikkat ediyorsunuz. Şahsen ben, sabahları mutlaka kahvaltı yapmaya ve gün içerisinde besin değeri yüksek gıdalar yemeye çalışıyorum.
Bunların yanında, uçuşa geldiğiniz zaman mental anlamda hazır olmanız ve kritik anlarda sakin kalabilmeniz gerekiyor. Bunların hepsini kendinizi disipline ederek sağlıyorsunuz. Buraya gelmek için bile uyku saatlerinizi ayarlamanız gerekiyor ve disiplin süreci aslında daha bu noktada başlıyor. Günlük en az yedi-sekiz saat kaliteli uyku almaya çalışıyorum.
Gelecekteki pilotluk kariyerinizde kendinizi nerede görüyorsunuz?
Beklentim, öncelikle başarılı bir first officer olarak uçuş görevini emniyetli bir şekilde gerçekleştirmek ve ekibe gerekli katkıyı sağlamak. Daha sonra, mümkün olursa kariyerime geniş gövde uçaklarda devam etmek isterim. Boeing veya Airbus olarak spesifik bir tercihim bulunmuyor.
Tipik bir haftanız nasıl oluyor? Haftalık programınız nasıl oluyor? Sabah kalktınız, akşama kadar neler yapıyorsunuz?
Sabah kalkıyorum duş alıyorum ve hazırlanmaya başlıyorum. Bu arada hazırlanırken hemen bir video izliyorum, o arayı da hazırlanırken mutlaka bir şeyler dinleyerek geçiriyorum. Uçuş saatimden iki buçuk saat önce evden çıkıyorum. Bir saat öncesinden burada briefing yapmam gerekiyor, gerekli bilgileri alıyorum. Uçuş saatinden bir saat önce hocayla görüşmüş oluyorum. Diyelim ki o günkü uçuşum üç saat ve uçuşum 10’da. 13’te geri geliyorum, yine bir saat debriefing yapıyoruz. Değerlendirdikten sonra o günkü uçuşu kapatıyoruz. Ondan sonra eve gidiyorum. 14 gibi çıkıyorum ve 15 gibi evde oluyorum. Daha sonra dinlenip, yemek yiyorum ve biraz dizi izliyorum. Tekrar ertesi güne hazırlık yapıyorum, çünkü uçuş programımız akşam çıkıyor. Hazırlıklarımı tamamladıktan sonra dinlenmeye çekiliyorum. Uyuyorum, uyanıyorum ve yine buradayım.
Vaktinizin neredeyse tamamı diğer pilot adaylarıyla beraber geçiyor, aranızdaki iletişim nasıl? Lise, üniversite, asker arkadaşlarıyla kurulan bağa benziyor mu?
Burada aileniz yok, dışarıdan çok yakın arkadaşlarınız yok ve sürekli beraber vakit geçiriyorsunuz. Bir süre sonra filodakiler aileden birini görmüş gibi hissettiriyor. Ben 5-10 gün buradaki arkadaşlarımı görmediğimde özlediğimi hissediyorum, çünkü ortak deneyimlerimiz bizi birbirimize bağlıyor. Bir gün uçuştan iniyorsunuz çok mutlu oluyorsunuz, arkadaşınız orada kahve içiyor koşup sarılıyorsunuz. Bir gün belki uçuşunuz kötü geçiyor, üzgün geliyorsunuz bu sefer o arkadaşınız gelip size sarılıyor.
Buradaki diğer adaylarla notlarınızı paylaşıyor musunuz?
Evet, çünkü burada birinci olan birinci olacak ve sonuncu olan elenecek gibi bir durum yok. Filo olarak hepimiz seçildik, artık eleme aşaması yok. Birbirimizle yarışmayacağız, aksine beraber mezun olacağız ve filo arkadaşları, kanat arkadaşları olarak devam edeceğiz.
TAFA dışında eğitim alan pilot adayları tanıyor musunuz?
Evet, tanıyorum. Aynı kurallar temelinde aynı şeyleri öğreniyoruz. Uçuş sorti sayıları farklılık gösterse de toplam uçuş süreleri aynı oluyor. Onlar kendi şirket prensiplerine göre kendi şirket koşullarında eğitim alıyorlar ve aynı hedefe ufak tefek farklılıklar gösteren yollardan ilerliyoruz diyebilirim.
Kadın pilot sayısının artması bu sektörü nasıl etkiliyor?
Kadının sayısının artmasının sektöre renk kattığını ve yeni, farklı bir bakış açısı getirdiğini düşünüyorum. Onun dışında beraber çalışmaya devam ediyoruz. Bir farklılık ya da eksiklik hissetmiyorum.
Yapay zekânın bu sektörü nasıl etkileyeceğini düşünüyorsunuz?
Değişimin karşısında hiçbir şeyin aynı kalmayacağını görüyoruz. Yapay zekânın, bir gün kokpitte bizim iş arkadaşımız olacağına inanıyorum. Onu gözlemlediğimiz ve birlikte çalıştığımız bir CRM parçası hâline geleceğini düşünüyorum.
Ancak kokpitin tamamen otonom sistemlere emanet edileceğini ve toplumun da buna hazır olduğunu sanmıyorum. Bu durumun arkasında güven faktörü de var. Örneğin, bir Boeing 737’de 150-160 yolcu varken, kokpitte kimsenin olmadığını ve uçağın tamamen otonom uçtuğunu söylesek, insanlar havadayken panik yaşayabilir.
En ileri aşamada, belki bizler yalnızca süpervizör konumunda olacağız. Fakat bu, çok uzak bir gelecekte, çok daha gelişmiş bir teknolojinin mümkün kıldığı bir senaryo. Her zaman kokpitte var olmaya devam edeceğimizi düşünüyorum.
Erkeklerin bir çoğunluğu acil durum anında uçağı indirebileceğine inanıyor. Onlara ne söylemek istersiniz?
Uçak indirme ciddi eğitim almanız ve disiplinli çalışmanız gereken bir kısım. Yönlendirmeyle ne kadar yapılabilir, emniyetli ve sağ salim olur mu bilemiyorum. Daha tecrübeli kaptanlarımız daha iyi bilir. Araba gibi kullanalım kapatalım tarzı bir araç değil, bunun yanı sıra çok fazla değişen faktör var. Örneğin; rüzgar, meteoroloji, sıcaklık farkı, yoğunluk farkı bunlardan sadece birkaç tanesi. Sadece uçağı kullanmanız değil, etraftaki çevre ve pistle de etkileşim içerisinde olmanız gerekiyor.
Kokpitte yanınızda olacak pilotta en çok aradığınız özellik ne olur?
En çok istediğim özellik etkili iletişim olur. Çünkü işimizin %90’ı iletişim. En basit bir komutu girerken bile birbirinize bunu sözlü olarak iletmelisiniz. Ekip arkadaşınızın doğru anlayıp anlamadığını bilmek, çifte kontrol yapabilmek için aranızdaki iletişim kanallarının açık olması gerekiyor. Ya da diyelim ki acil bir durum gelişti ve divert kararı alacaksınız, bu kararı beraber veriyorsunuz. Burada sizin kendinizi ifade edebilmeniz, herhangi bir problem görüyorsanız bunu ekip arkadaşınızla paylaşabiliyor olmanız gerekiyor. Eğer bu kanallar tıkalıysa kişilerin düşüncelerini dürüstçe ifade edemeyeceklerini düşünüyorum. Bu yüzden güvenli kokpit ve emniyetli uçuş için en önemli şeyin iletişim olduğunu düşünüyorum.
Bugün bir aday başvuru yapacak olsa ona ne önerirsiniz?
Ben her şeyden önce kesinlikle “Bu pilotlar ne yapıyor?” sorusunun sorulmasını tavsiye ederim. Bunun yanında “Pilotlar sadece dünyayı mı geziyorlar yoksa birileriyle ekip çalışması yaparak bir makineyi mi kullanıyorlar?” , “Bunu kullanırken nelerle etkileşim içerisindeler, zorlukları ve kolaylıkları ne?” sorularını da bu işin ciddiyetini, disiplinini anlamak için araştırmalarını öneririm.
Tüm eğitimi düşünürsek, sizi en çok zorlayan şey neydi?
Beni en çok zorlayan şey, kesinlikle zaman ayırma ve yönetme gerekliliği konusuydu. Bu iş, normal bir ofis mesleği gibi, sadece mesainizi tamamlayıp bitirdiğiniz bir alan değil. Buraya geldikten sonra uçuşunuzu tamamlıyorsunuz ama iş orada bitmiyor. Uçuştan sonra prosedürlere çalışmanız, bir sonraki aşamaya hazırlanmanız gerekiyor. Ertesi gün başka bir uçuşunuz var diyelim, ona göre değerlendirme yapmalı, yeni planlamalar yapmalısınız. Bununla haftada en az bir-iki günü tamamen kendinize ayırarak baş edebiliyorsunuz. Aileyle ve arkadaşlarla vakit geçirmek, okumalar yapmak, hobilerinize zaman ayırmak sizi yeniden şarj ediyor. Böylece ertesi güne hazır bir şekilde başlıyorsunuz. Ve bu döngü, her gün yeniden devam ediyor.