Karahantepe nerede?
Karahantepe Höyüğü, Türkiye’nin güneydoğusunda, Şanlıurfa il merkezinin yaklaşık 55-60 km doğusunda yer alıyor. Tek Tek Dağları Milli Parkı içindeki kalker tepelerden birinde, Harran Ovası ile Viranşehir Ovası arasında yer alan Karahantepe, deniz seviyesinden yaklaşık 700 metre yükseklikte bir plato üzerinde. Okuyucularımız için “Karahantepe nasıl keşfedildi?” sorusunu cevaplıyoruz. Yerel halk arasında “Keçilitepe” olarak da bilinen bu höyük üzerinde ilk arkeolojik tespitler 1997 yılında yapıldı. Arkeolog Dr. Bahattin Çelik, yürüttüğü yüzey araştırması sırasında höyükte çok sayıda T biçimli dikilitaşın üst kısımlarını fark ederek Karahantepe’yi bilim dünyasına tanıttı. Uzun süre Göbeklitepe’nin gölgesinde kalan bu alan, 2019’da İstanbul Üniversitesi’nden Prof. Dr. Necmi Karul başkanlığında kazılmaya başlandı.
Kazı çalışmaları ilk başladığında yüzeyde beliren taşlar, aşağıda gizlenen büyük bir tarihi açığa çıkaracağının sinyalini veriyordu. 2019’da yoğunlaşan kazılar, bölgede yüzeyin hemen altında 250’den fazla dikilitaş bulunduğunu ortaya koydu. Ancak tam bu sırada başlayan COVID-19 salgını, çalışmalara bir süre ara verilmesine yol açtı. Pandemi sonrasında yeniden hız kazanan araştırmalar sonucunda 2022 yılında Karahantepe ören yeri statüsü alarak koruma altına alındı ve ziyarete uygun hâle getirildi.
Karahantepe’nin Göbeklitepe ile ilişkisi ve Taş Tepeler projesi
“Tarihin sıfır noktası” olarak anılan ve 2018’de UNESCO Dünya Mirası listesine giren Neolitik tapınak alanı Göbeklitepe oldukça ün kazandı. Bölgedeki Karahantepe ise, Göbeklitepe’ye çağdaş bir yerleşim yeri olarak benzer kültürel özellikler taşımasıyla dikkat çekiyor. Her iki yerleşim de günümüzden 12.000 yıl önce, çanak çömleksiz Neolitik Dönem’de (MÖ. 10000-MÖ. 2000) bölgede yaşayan avcı-toplayıcı toplulukların anıtsal yapılar inşa ettiğini gösteriyor. Bu yeni keşifler, bölgenin Neolitik dönem tarihi açısından ne kadar kritik olduğunu bir kez daha gösteriyor.
Taş Tepeler Projesi, Şanlıurfa ve çevresindeki bu türden tüm Neolitik yerleşimleri bir bütün olarak incelemek amacıyla T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 2021 yılında başlatılmış kapsamlı bir arkeoloji projesi. “Taş Tepeler” adı, Göbeklitepe ve Karahantepe başta olmak üzere bölgede tespit edilen 12’ye yakın prehistorik höyüğü kapsıyor. Bu ağın içinde Sefertepe, Hamzan Tepe, Taşlı Tepe, Sayburç, Çakmaktepe ve Nevali Çori gibi yerler de bulunuyor. Taş Tepeler bölgesi, avcı toplayıcı yaşamdan yerleşik hayata geçiş, anıtsal mimarinin inşası ve zengin sembolik dünya konularında eşi benzeri olmayan bir açık hava laboratuvarı gibi.
Karahantepe’de T biçimli dikilitaşlar ve dairesel yapılar
Karahantepe’deki kazılar, bölgede anıtsal mimarinin gelişkin bir örneğini ortaya koydu. Yüzey taramalarına göre höyükte farklı işlevlere sahip dört ana kesim bulunuyor. Batı ve doğu teraslarda, üst kısımları yüzeyden görülen T biçimli dikilitaşların dairesel planlı yapılar oluşturacak şekilde dizildiği anlaşıldı. Höyüğün merkezinde yaklaşık 23 metre çapında yuvarlak bir yapı kompleksi ortaya çıkarıldı. Bu yapının etrafında, ona bitişik halde inşa edilmiş daha küçük odalar ve eklentiler tespit edildi. Yapıya bir yandan basamakla inilip diğer yandan çıkılabilmesi, bunun özel törenler için düzenlenmiş olabileceğini düşündürüyor. Karahantepe’de açığa çıkan mimari kalıntılar, dönemin mühendislik bilgisinin ve sembolik dünya görüşünün ne denli gelişmiş olduğuna işaret ediyor.
Kazı başkanının ifadesiyle bölge, özel amaçlarla inşa edilmiş kamusal yönü öne çıkan yapılar ile günlük yaşamın izlerini barındıran çok sayıda kulübeyi bir arada sunmasıyla dikkat çekiyor. Şu ana kadar 250’den fazla T biçimli dikilitaş bu alanda gün ışığına çıkarılmış. Karahantepe heykelleri, Göbeklitepe’de olduğu gibi üstten bakıldığında T harfine benzer şekilde ve kireçtaşından yontulmuşlar. Yüzeyleri çeşitli hayvan kabartmalarıyla süslenmiş olan bu sütunlar, muhtemelen dönemin totemik hayvanlarını veya mitolojik sembollerini temsil ediyordu. Özellikle tilki, yılan, boğa gibi figürler Göbeklitepe’de sıkça görülürken Karahantepe heykellerinde de benzer biçimde tilki başı kabartmaları tespit edilmiş. Sütunların üzerinde tilki ve diğer hayvanlara ait oyma figürler bulunmuş. Bununla birlikte Karahantepe’yi Göbeklitepe’den ayıran önemli bir özellik, insan figürünün çok daha ön planda olması. Dikilitaşların yanı sıra üç boyutlu heykeller ve kabartmalarda insan betimlemeleri oldukça bol. Bölgede şimdiye dek çok sayıda insan heykelciği bulunduğu gibi, insanların hayvanlarla birlikte tasvir edildiği kompozit heykeller de ortaya çıkarıldı. Bölgede ayrıca leopar tasvirleri göze çarpıyor, Karahantepe heykelleri arasında çok sayıda leopar başı heykelciği ile sırtında leopar taşıyan bir insan heykeli de bulundu.
Kazı alanının mimari planı, Karahantepe halkının gündelik yaşamıyla ritüel alanlarını iç içe kullandığını gösteriyor. Özel amaçlı büyük yapıların hemen çevresinde, yarı dairesel formlarda inşa edilmiş çok sayıda kulübe tarzı barınak açığa çıkarılmış durumda. Bu küçük yapıların içlerinde ocak izleri, tahıl öğütme taşları ve günlük eşyalara rastlanması, bunların konut olarak kullanıldığını ortaya koyuyor. Yani Karahantepe, tapınma veya toplanma amaçlı anıtsal yapılar etrafında yerleşik bir köy yaşantısının sürdüğünü kanıtlıyor. Bu durum, eskiden beri süregelen “Göbeklitepe ve benzeri yerler sadece tören amaçlı mıydı, yoksa burada yaşayanlar var mıydı?” sorusuna yanıt veriyor. Karahantepe’de hem kamusal törenlere sahne olan yapılar hem de gündelik hayatın geçtiği evler bir arada bulunmuş ve böylece yerleşik hayata geçiş sürecinin somut izleri belgelenmiş.
Karahantepe’de insan yüzlü dikilitaş keşfi ve önemi
Karahantepe kazılarının belki de en sansasyonel bulgusu, insan yüzü tasvirine sahip bir dikilitaşın keşfedilmesi oldu. 2025 yılı kazı sezonunda ortaya çıkarılan bu eser, bilinen Neolitik dikilitaşlar arasında bir ilk olma özelliği taşıyor. Yaklaşık 12.000 yıl öncesine tarihlenen dikilitaş, tepesinde kabartma şeklinde bir insan yüzü barındırıyor. Yüzdeki belirgin kaş kemeri, derin göz çukurları ve öne doğru küt biçimli burun dikkat çekiyor. Stil olarak bu yüz figürü, Karahantepe’de daha önce bulunan bütüncül insan heykelleriyle aynı üslup özelliklerini taşıyor, bu da bölgede ortak bir estetik dilin hakim olduğunu düşündürüyor.
Karahantepe’de bulunan insan yüzlü T biçimli dikilitaş, arkeoloji dünyasında büyük heyecan yarattı. Göbeklitepe’deki kol ve el kabartmalarının ardından, ilk kez bir dikilitaşın “baş” kısmında yüz tasvirinin yer alması bu taşların doğrudan insanı temsil ettiğini kanıtladı. Böylece, Neolitik dönemde insanların sadece teknik ustalık değil, soyut düşünme ve kendini ifade etme gücüne de sahip olduğu anlaşıldı.
Bu keşif, dikilitaşların anlamına dair yeni yorumları gündeme getirdi. Önceleri mimari unsurlar olarak görülen bu taşların, aslında topluluğun ataları ya da sembolik figürleriyle ilişkili olduğu düşünülüyor. Karahantepe’deki örnek, bu görüşü güçlendirerek taş sütunların portre benzeri bir anlatım taşıdığını gösteriyor. Araştırmacılar, dikilitaşın dijital taramalarını ve mikroskobik analizlerini yaparak yontma tekniği ve olası boya izlerini inceliyor. Kesin olan şu ki, Karahantepe’de ortaya çıkan bu eser, insanın kendini taşa yansıttığı bilinen en eski örneklerden biri olarak tarihe geçti.
Karahantepe’de yerleşik yaşamın başlangıcı: Tarım, ekmek ve topluluk yaşamı
Karahantepe ve genel olarak Taş Tepeler bölgesi, insanlık tarihinde avcılıktan tarıma ve yerleşik hayata geçişin en eski izlerini barındırıyor. Yaklaşık 3 milyon yıl süren göçebe yaşam biçimi, MÖ 10.000’ler civarında bu topraklarda sona erdi. İnsanlar ilk kez aynı yerde kalarak yapılar inşa etti ve kalıcı yerleşimler kurdu. Karahantepe’de bulunan kulübe tipi evler, ocak izleri ve günlük eşyalar burada topluluk halinde yaşandığını gösteriyor. Analizler, 11.500-12.000 yıl önce insanların bir araya gelerek yemek pişirdiğini, yani tarih öncesi ilk sofra kültürünün burada doğduğunu ortaya koyuyor.
Bereketli Hilal’in kalbinde yer alan Karahantepe, buğdayın ilk evcilleştirildiği bölgede bulunuyor. Kazılarda çok sayıda taş havan, öğütme taşı ve orak bıçağı keşfedildi; bu bulgular yabani tahılların burada toplanıp işlendiğini ve tarımın başladığını kanıtlıyor. En dikkat çekici buluntuysa dünyanın bilinen en eski ekmeği. Bir yapının tabanında bulunan yanmış kalıntılar, 12.000 yıl önce burada ekmek pişirildiğini gösterdi. Bu keşif, insanlığın tarımı beslenmede ilk kez kullandığına dair en erken kanıt olarak kabul ediliyor.
Karahantepe ziyaret bilgileri
Karahantepe ve çevresindeki Neolitik mirası yakından görmek isteyenler için Şanlıurfa bölgesi önemli fırsatlar sunuyor. Karahantepe Ören Yeri, henüz kazı çalışmaları tam olarak bitmemiş olsa da resmi olarak ziyaretçilere açılmış durumda. 2023 itibarıyla örenyeri statüsündeki Karahantepe, her gün 08:30-17:30 saatleri arasında gezilebiliyor. Şanlıurfa şehir merkezinden Karahantepe’ye ulaşım özel araçla yaklaşık 50-60 dakika sürüyor. Alan, Tek Tek Dağları Milli Parkı sınırları içinde yer aldığı için yol boyunca milli park tabelalarını takip etmek faydalı olabilir. Şu an Karahantepe’de ziyaretçi merkezi veya kapsamlı turistik altyapı tam olarak oluşturulmadığından, alana gitmeden önce temel ihtiyaçlar konusunda hazırlıklı olmak ve uygun yürüyüş ayakkabıları giymek öneriliyor. MüzeKart sahibi yerli turistler Karahantepe’yi ücretsiz ziyaret edebiliyor.
Şanlıurfa iline gelmişken, Karahantepe dışında görülmeye değer diğer duraklar da mevcut. Bunların başında elbette ki Göbeklitepe geliyor. Göbeklitepe, şehir merkezine 20 km mesafede olup ziyarete tamamen açık ve modern bir ziyaretçi merkezine sahip. UNESCO Dünya Mirası Listesi’ndeki Göbeklitepe’de, üstü koruyucu çatıyla örtülmüş kazı alanını gezebilir, yürüyüş platformlarından T biçimli dev dikilitaşları yerinde görebilirsiniz. Karahantepe’yi görmeye gelen birçok ziyaretçi, rotasına Göbeklitepe’yi de ekleyerek Neolitik devrimin bu iki önemli merkezini bir arada deneyimliyor. Göbeklitepe hakkında daha detaylı bilgi için 5 soruda Göbeklitepe yazımızı okuyabilirsiniz.
Ayrıca Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi, bölgenin zengin tarihini gözler önüne seren önemli bir müze. 2015 yılında yeni binasında hizmete giren bu müze, Türkiye’nin en büyük müzelerinden biri ve özellikle Neolitik döneme ait canlandırmaları ve eserleriyle ünlü. Müzede Göbeklitepe ve Karahantepe kazılarından çıkan orijinal eserlerin birçoğunu yakından görme şansınız var. Karahantepe’de bulunan heykeller, kabartmalar ve dikilitaş parçaları Şanlıurfa Müzesi’nde sergilenmeye başladı. Bu eserler arasında hayvan biçimli taş kaplar, insan heykelcikleri ve üzerinde hayvan figürleri olan dikilitaş parçaları sayılabilir. Müzede gezinirken, Karahantepe’den çıkan 3 boyutlu insan heykelinin birebir kopyasını ya da o dönemin avcı toplayıcı yaşamını canlandıran dioramaları görmek mümkün. Şanlıurfa Müzesi, yalnızca Karahantepe değil, Taş Tepeler bölgesinin tamamından (Göbeklitepe, Nevali Çori vb.) gelen buluntularla adeta Neolitik çağın bir panoramasını sunuyor.
Karahantepe ve çevresindeki bu Neolitik miras, insanlık tarihinin en eski dönemlerine ışık tutmaya devam ediyor. T biçimli dikilitaşların arasında dolaşmak, ilk köy yerleşimlerinin izini sürmek ve dünyanın ilk ekmeğinin yapıldığı bu topraklara dokunmak, geçmişle bugün arasında benzersiz bir bağ kurma fırsatı sunuyor.
Siz de bu mirası yerinde görmek isterseniz, Şanlıurfa uçak bileti alarak keşif dolu bir yolculuğa çıkabilirsiniz.
Seçili uçuşlarımızda servis edilen ekmekler, insanlığın ilk ekmeğinin doğduğu bu toprakların binlerce yıllık mirasını taşıyor. Bu özel deneyim hakkında daha fazla bilgiye İlk Ekmek sayfasından ulaşabilirsiniz. Karahantepe ve Taş Tepeler’deki her yeni keşif, insanlık tarihini yeniden şekillendirmeye devam ediyor.