Modern mimari ve kamusal sanatın buluşması: İMÇ’deki eserlerin hikayesi
Unkapanı Plakçılar Çarşısı’nın mimari kabuğu olan İstanbul Manifaturacılar Çarşısı (İMÇ), müzikle harman olmuş bu mekânın inşaa edildiği tarihte duvarlarına işlenen modern Türk sanatı eserleriyle İstanbul’un en özgün açık hava sergilerinden birine ev sahipliği yapıyor. İMÇ Sanatçıları ve Eserleri, sadece bir yapı değil; modern mimari, geleneksel çarşı kültürü ve kamusal sanatın buluşma noktasıdır. Bedri Rahmi Eyüboğlu, Füreya Koral ve Kuzgun Acar gibi ustaların 1960’larda betona işlediği bu sanat eserleri ve İMÇ’nin tarihine gelin birlikte göz atalım.
İMÇ, 1950’lerin sonunda Tarihi Yarımada’nın çeperinde tasarlanmış vizyoner bir mimari proje. 1957’de açılan yarışmayı, genç mimarlar Doğan Tekeli, Sami Sisa ve Metin Hepgüler’in altı bloklu modern çarşı önerisi kazandı. Proje, Süleymaniye Camii ve çevresindeki tarihî siluete saygı duymak adına dikey değil yatay bir kütle öngörüyordu. Doğal arazi eğimini kullanarak blokları birbirine eklemlenmiş yatay bir düzende tasarlayan mimarlar, Osmanlı çarşılarının avlu ve geçit düzenini de modern üslupla yeniden yorumladılar. 1967’de ilk kısmı açılan İMÇ, toplam 1.117 dükkânı, iç avluları, rampalı yolları ve sarmal merdivenleriyle dönemin en büyük ölçekli alışveriş merkeziydi. Altı ayrı blok, zemin katlarında sokak benzeri pasajlarla hem birbirine bağlanıyor hem de çevre mahalleye ve Atatürk Bulvarı’na açılıyordu. Bu özgün tasarım, İMÇ’yi Türk mimarlık tarihinde yerel ile moderni buluşturan çarpıcı bir örnek hâline getirdi. Nitekim yapı, inşa edildiği dönemde “İstanbul’da tek seferde gerçekleştirilmiş en büyük mimari yapı” ünvanını almış ve modern Türk mimarisinin önemli başyapıtlarından biri kabul edilmiş.
İMÇ’yi benzer ticaret yapılarından farklı kılan yönlerden biri kamusal alana sanat eserlerini entegre eden erken dönem deneyimlerden biri olması. 1960’larda dünyada büyük yapılara kamusal sanat yerleştirme eğilimi güç kazanırken, İMÇ’nin baş mimarı Doğan Tekeli de bu akıma İstanbul’da öncülük etti. O dönemde Türkiye’de çıkan bir yönetmelik, devlet yapılarının inşaat bütçesinin %2’si değerinde sanat eseri konulmasını şart koşuyordu. Tekeli bu fikri İMÇ’de uygulamaya koyarak çarşının belirli noktalarına İstanbul’u ve ticareti simgeleyen heykel veya panolar yerleştirmeyi önerdi. Çok sınırlı bir bütçeyle açılan yarışma sonucunda, dönemin önde gelen sekiz sanatçısı İMÇ’de eserlerini sergilemeye hak kazandı. 1965-67 yılları arasında çarşının çeşitli bloklarına yerleştirilen dokuz eser, İMÇ’yi adeta çağdaş Türk sanatının bir vitrini haline getirdi. Mimar Doğan Tekeli yıllar sonra bu hareketin tarihsel devamlılık için yapıldığını da şöyle ifade etmiş; “Bu yapı çağdaş Türk sanatından örnekler taşımalı dedim. Süleymaniye’de nasıl Karahisârî’nin hatları, Sarhoş İbrahim’in vitrayları var, bu da öyle bir şey, çağın Türk sanatından bir örnek taşımalı…”
İMÇ’nin duvarlarındaki sanatçılar ve unutulmaz eserleri
Bu vizyon sonucunda İMÇ’nin duvarları ve meydanları, kamusal alanda sanatla iç içe geçen bir açık hava müzesine dönüştü. Beton blokların cephelerine ve avlu köşelerine, İstanbul kent kültürünü yansıtan mozaik, seramik, heykel ve rölyefler yerleştirildi. Günümüzde çok kimse fark etmese de İMÇ içerisinde Bedri Rahmi Eyüboğlu, Eren Eyüboğlu, Kuzgun Acar, Ali Teoman Germaner, Yavuz Görey, Füreya Koral, Sadi Diren ve Nedim Günsür gibi Türk sanatının ustalarına ait değerli eserler bulunuyor.
- Bedri Rahmi Eyüboğlu – İstanbul (Soyut Kompozisyon) Mozaik pano

D Grubu akımının önde gelen ressamı Bedri Rahmi, bu büyük mozaikte kuşlar, balıklar, minareler, kuleler, kubbeler ve masmavi dalgalar ile İstanbul’un soyut bir manzarasını betimledi. Canlı renkleri ve folklorik detaylarıyla İMÇ’nin en dikkat çekici eserlerinden biri.
- Eren Eyüboğlu – Başka bir mozaik pano

Bedri Rahmi’nin eşi olan ressam Eren Eyüboğlu, Anadolu’yu karış karış gezerek geleneksel yaşamı ve folklorik motifleri eserlerine taşımış bir sanatçı. İMÇ’deki mozaik kompozisyonunda da bu Anadolu öğelerini modern bir üslupla yansıtarak geleneksel kültüre selam gönderiyor.
- Füreya Koral – 1965 tarihli büyük seramik pano

Duvar seramiği sanatının öncülerinden Füreya, Süleymaniye Külliyesi’nin manevi atmosferinden ilham alarak bu eseri oluşturmuş. Figüratif bir anlatımla aşk, sevinç ve mutluluk duygularını betimlemek istemiş. Bu duyguları en iyi barındırdığına inandığı malzeme olan seramiği kullanmayı tercih etmiş.
- Kuzgun Acar – “Kuşlar” adlı metal heykel

Türk heykel sanatının usta ismi Kuzgun Acar’ın soyut kuş sürüsünü betimleyen bu büyük duvar heykeli, İMÇ’nin cephesine bambaşka bir dinamizm kazandırdı. Yıllar boyunca dış mekân koşullarından ötürü yıpranan Kuşlar, 2013’te restorasyona alınmış ve yaklaşık üç yıllık çalışmanın ardından 2016’da tekrar yerine yerleştirilmiş. Yeniden gökyüzüne doğru süzülen metal kuşlar, İMÇ’nin adeta amblemi hâline gelmiş durumda.
- Bedri Rahmi Eyüboğlu – “Soyut Kompozisyon” adlı ikinci mozaik pano

Çarşının Atatürk Bulvarı’na bakan cephesindeki bu eser, hareketli bir zemin üzerinde farklı renk ve formlarda cam kabartmaların birleşiminden oluşuyor. Bedri Rahmi bu soyut kompozisyonla ticaret ve bereket temasını çağrıştıran özgün bir cephe düzenlemesi yaratmış.
- Yavuz Görey – Dekoratif havuz-çeşme heykeli

Türkiye’nin ilk kuşak heykeltıraşlarından Yavuz Görey’in beyaz mermerden yapılma bu küçük havuz/çeşme formundaki heykeli, çarşı içerisindeki açık avlulardan birine yerleştirilmiş. Modern bir bakış açısıyla tasarlanan fıskiyeli havuz, işlevsel bir su ögesi olarak ortama serinlik ve hayat katmayı amaçlıyordu.
- Ali Teoman Germaner – Soyut duvar rölyefi

Altın Portakal heykelciğinin de tasarımcısı olan heykeltıraş Ali Teoman Germaner, İMÇ için kireçtaşı malzemeden alçak kabartma bir duvar kompozisyonu hazırladı. Farklı parçalardan oluşan bu rölyef paneller, binanın dış duvarına değişik gruplar halinde yerleştirilmiş. Dönemin soyut heykel anlayışını yansıtan değerli bir örnek.
- Sadi Diren – Seramik pano

Ünlü seramik sanatçısı Sadi Diren’in İMÇ’ye armağan ettiği bu büyük pano, Anadolu medeniyetlerinin mirasını modern bir dille yorumluyor. Sanatçı eserlerinde Anadolu seramik geleneğinin özelliklerini ve motiflerini çağdaş formlarla buluşturmuş. Çini sanatından aldığı ilhamı soyut bir kompozisyonda eriten bu pano, İMÇ’nin kültürel bağlamına uygun bir temayı duvarlarına taşıyor.
- Nedim Günsür – “Atlar” adlı mozaik pano (1967)

Ressam Nedim Günsür’ün at figürlerine olan tutkusu, İMÇ’nin en büyük panolarından birine ilham vermiş. Çarşının altıncı blok cephesini süsleyen bu eserinde sanatçı geniş renk lekelerinin üzerinde koşturan stilize at figürlerini soyut bir üslupla betimlemiş.
Yarım yüzyıllık sessiz hazineler

Yarım asrı geride bırakan İMÇ blokları, İstanbul’un hem müzik hem de sanat hafızasında kalıcı bir yer tutuyor. Bir zamanlar kasetlerin, plakların ve yeni seslerin yankılandığı bu koridorlar, 1970’lerden 2000’lerin başına dek yapımcıların, dağıtımcıların ve müzik mağazalarının aynı çatı altında buluştuğu; dünyada benzeri az bulunan bir üretim ekosisteminin merkezindeydi. New York’taki Brill Building ya da Nashville’deki Music Row gibi örnekler daha çok ofis ya da sokak kümelenmeleriyle öne çıkarken, Unkapanı çarşı düzeniyle üretimden dağıtıma, perakendeye kadar tüm döngüyü tek mekânda birleştiriyordu. Bugün ise bu koridorlar bambaşka bir üretim biçimine ev sahipliği yapıyor. Boşalan dükkânlarda artık sanatçılar çalışıyor; atölyeler, küçük sergi alanları ve bağımsız inisiyatifler yeniden hayat veriyor bu yapıya. Duvarlarda hâlâ 1960’ların kamusal sanat anlayışının izleri duruyor. Bedri Rahmi ve Eren Eyüboğlu’nun mozaikleri, Füreya Koral’ın seramikleri, Kuzgun Acar’ın metal kuşları, Yavuz Görey’in çeşmesi, Ali Teoman Germaner’in rölyefi, Sadi Diren’in panosu ve Nedim Günsür’ün “Atlar” mozaiği… Hepsi, İMÇ’nin taş hafızasında sessizce yerini koruyor.
Bugün 5533 ve İMALAT-HANE gibi oluşumlar, bu modernist yapının içinde sanat üretmeye devam ediyor. Eski çarşı, bir galeri ya da müze değil ama duvarlarının arasında hâlâ sanat eserleri ve sanatsal üretim yer alıyor. Eğer yolunuz Unkapanı’na düşerse, Valens Kemeri’nin altından geçip İMÇ’ye uğrayın. Şehrin değişen ritmine rağmen hâlâ sanatın kamusal alanda var olabildiğini kendi gözlerinizle görebilirsiniz.
Sonuç olarak, yarım asrı geride bırakan İMÇ blokları, İMÇ Sanatçıları ve Eserlerinin sessizce varlığını koruduğu, İstanbul’un hem müzik hem de sanat hafızasında kalıcı bir yer tutan, eşsiz bir kültür mirasıdır.
