Dünya çok büyük. Farklı kültürler, lezzetler, insanlar, alışkanlıklar, eğlenceler, gösteriler, hikâyeler… Her biri medeniyetimizi bir araya getiren, kaynaştıran, zenginleştiren çok değerli birer enstrüman. Ve her bir kültürel özellik, içinde yeşerdiği doğanın ayrılmaz birer parçası. Göz alabildiğine kumul gören bir çöl insanının vakur olmaması mümkün mü? Ya da sürekli doğayla mücadele üzerine bir hayat kurmuş dağ insanının heyecanını kaybetmesi? İnsan, içinde bulunduğu doğayla anlam kazanıyor, şekilleniyor.
Dünya çok güzel. Her yanında keşfedilecek farklı bir deneyim mevcut. Ancak bazı yerler var ki, böyle bir güzellik karşısında insanın aklı hayali duruyor. Bugün sizlere Asya’da bulunan, kimsenin bilmediği 5 eşsiz tavsiye vereceğiz. Bunlardan üçü az bilinen doğa harikası. Diğer ikisi ise insan elinden çıkma; teknoloji, mühendislik ve mimarimizin geldiği noktayı gösteren ve bulunduğu doğayla kusursuz bir uyum içinde iki muhteşem otel. Başlıyoruz!
Eğer Asya’nın bulunan bu eşsiz tavsiyelerimize gitmek isterseniz uçak bileti sayfamızı kullanabilirsiniz.
1. Filipinler’in göz bebeği: Boracay Adası

Filipinler, Güneydoğu Asya’da bulunan, Pasifik Okyanusu’nun tüm güzelliklerinden nasibini fazlasıyla almış bir ülke. İrili ufaklı 7.641 ada ve adacıktan oluşuyor. Bu adaların en güzeli ise tartışmasız Asya’nın doğa harikası Boracay Adası.
Boracay Adası, bir yaz tatilinden beklenen her şeyi fazlasıyla sunuyor. Hatta şöyle diyelim, 2015 yılında TripAdvisor tarafından dünyanın en iyi plajları değerlendirmesinde birinci seçildi. Bu plajlardan en bilineni ise White Beach. 4 kilometre uzunluğunda, cennetten çıkma bu muhteşem plaj dünyanın en güzel plajlarından biri. Kimler Hindistan cevizi ağaçlarının gölgesinde dinlenirken mavinin tüm tonlarını görebileceği uçsuz bucaksız bir denize bakarak hayallere dalmak istiyor?
Boracay Adası tam anlamıyla bir tatil cenneti. Deniz, kum ve güneş tatili yaparken farklı aktivitelere katılmak isteyenler için birçok alternatif sunuyor. Buraya özellikle su sporu yapmaya gelen turistler var. Bunun yanında Boracay Adası’nın tekne turları da çok meşhur. Aynı zamanda dalış ve deniz paraşütü yapmak isteyenler de burada muhteşem deneyimler yaşıyor. Adada ata binmek isterseniz bunun için de bir kulüp bulunuyor. Tek yapmanız gereken sahil boyunca sıralanan acentelerin sunduğu alternatif aktivitelere göz atmak. Son olarak Boracay Adası’nda epey hareketli bir gece hayatı olduğunu hatırlatalım.
Buraya geldiğinizde ilk yapmanız gereken adayı gezmek. Her ne kadar Yarasa Mağarası, Willy’s Rock gibi fotoğraflarda sıkça görebileceğiniz ikonik doğa güzellikleri olsa da Boracay Adası’nın alametifarikası muhteşem plajları.
Yemek konusunda ise Boracay Adası kozmopolit bir mutfak sunuyor. Bir turizm merkezi olması dolayısıyla dünya mutfaklarının en iyi örneklerini burada bulabilirsiniz. Ufak bir tavsiye, leziz tropikal meyveleri yemeden dönmeyin.
Luho, adanın doğusunda bulunan en yüksek nokta. Manzara izlemek için buraya mutlaka uğrayın. Hazır Boracay Adası’na gelmişken gün batımının muhteşem bir fotoğrafını çekmeyi unutmayın. Boracay Adası’nı ziyaret etmek için en uygun dönem aralık ile mayıs ayları arası. Bu dönem adanın daha az yağışlı dönemi. Ancak mart ayından mayıs ayına kadar epey turist Boracay Adası’na gidebiliyor. Daha sakin bir tatil istiyorsanız aklınızda olsun.
Filipinler’in ve Asya’nın doğa harikası Boracay Adası’na gitmek için Türk Hava Yolları uçuşlarından Kalibo Uluslararası Havalimanı’nı ya da Caticlan Havalimanı’nı tercih etmelisiniz. Kalibo’ya giderseniz yaklaşık 2 saatlik bir kara yolculuğu sonrasında 30 dakikalık bir feribot yolculuğuyla Boracay Adası’na ulaşabilirsiniz. Caticlan Havalimanı ise daha yakın. Yaklaşık 15 dakikalık bir feribot yolculuğu ile Boracay Adası’nın büyüleyici plajlarına kendinizi bırakabiliyorsunuz.
2. Bali’de hayallere dalmak: Ubud’un pirinç tarlaları

Nasıl ki Tarihî Yarımada, İstanbul’un kalbiyse, Bali’nin kalbi de Ubud’tur.
Ubud, Güneydoğu Asya’da bulunan Endonezya’nın merkezi olan Bali adasının kültürel ve sanatsal merkezi. Pirinç tarlalarıyla meşhur. Öyle ki bu pirinç tarlalarından Tegalalang & Jatiluwih, UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alıyor. Pirinç Balililerin her şeyi. Yüzyıllar boyunca tüm yemekler pirinç üzerine kurulmuş. Hatta Bali’de pirinç için “Tanrının hediyesi” deniyor. Eğer Ubud’a giderseniz ve bu pirinç tarlalarını rehber eşliğinde gezebilirseniz, Bali kültürü ve pirincin bu kültür içerisinde yeri ve önemi hakkında eşsiz bilgiler alabilirsiniz.
Ubud, dik vadiler ve ormanlık alanlardan oluşuyor. Rivayete göre 19. yüzyılda Bali yöneticileri şehirdeki zanaatkâr ve sanatçıları Ubud’a toplamış. Burası sonrasında bir sanat merkezine dönüşmüş. Öyle ki, yalıtılmış bir yer olan Ubud, bu sayede kendi sanat dilini oluşturmuş. 2. Dünya Savaşı sonrasında aralarında Charlie Chaplin’in de bulunduğu ünlü sanatçılar tarafından keşfedilen Ubud, o günden beri bu kültür ve sanatın izini takip etmek isteyen turistlerin gözdesi olmuş.
Ubud’a gidecekseniz rehber eşliğinde pirinç tarlalarını mutlaka gezmelisiniz. Aynı zamanda buradaki müzeleri, atölyeleri, sergileri ziyaret edin. Ubud, köklerine kadar sanat ve zanaat ile bütünleşik muhteşem bir yer. Bölgedeki onlarca farklı atölyede takı, kumaş boyama, resim gibi farklı disiplinlerden onlarca aktiviteye katılabilirsiniz. Eğer Ubud’un doğal güzelliğini deneyimlemek isterseniz Campuhan yürüyüş yolu ve Kutsal Maymun Ormanı mutlaka gitmeniz gereken yerlerin başında geliyor. Ormanda halen kullanılan çok eski tapınaklar olduğunu unutmayın. Sonuçta Asya’nın doğa harikası yerlerinden birindesiniz. Fotoğraf makineniz ya da telefonunuz yanınızda olsun!
Burada ne yemek gerekir diye soranlara muhteşem bir cevabımız var. Köklü bir yemek kültürü olan Ubud’da çok sayıda yemek okulu mevcut. 3-5 saat süren bu günlük kurslarda yerel sebzelerin tanıtımından nasıl seçilmesi gerektiğine, pişirilmesinden sunumuna kadar Bali mutfağının farklı alanlardaki karakteristiklerini görebilirsiniz. Muhteşem yemeklerden tatmak da cabası. Farklı lezzetler denemek isteyenler için de hatırlatalım, burada Michelin yıldızlı bir restoran bulunuyor. Yani lezzet konusunda aradığınızdan çok daha fazlasını bulacaksınız!
Ayrıca Ubud’a her yıl yoga yapmak için gelen binlerce insan var. Bu muhteşem doğada yoga yapmanın keyfine varın!
Son olarak Ubud’un birbirinden güzel ve büyüleyici pirinç tarlalarının fotoğrafını çekmeyi unutmayın. Bu tarlaları görmek için en iyi dönem hasat öncesi olan ve turistlerin de en sık ziyaret ettiği nisan ve ekim arası. Eğer pirinç tarlalarının muhteşem fotoğraflarını çekmek isterseniz sabah saatlerini tavsiye ederiz. Hem daha iyi bir ışık bulacaksınız hem de insan kalabalığı çok daha az olacaktır.
Ubud’un pirinç tarlaları rüyalarınıza girmeye başladıysa Türk Hava Yolları’ndan Bali uçak bileti almak isteyebilirsiniz. Ngurah Rai Uluslararası Havalimanı ile Ubud arası yaklaşık 40 kilometre. Bu mesafeyi araç kiralayarak, taksiyle ya da otobüsle gidebiliyorsunuz.
3. Tayland’da çiçeklerden bir halı: Kırmızı Nilüfer Denizi

Kırmızı Nilüfer Denizi, Tayland’ın Udon Thani şehrinde bulunan bir doğa harikası. Tüm gölü kaplayan nilüferler muhteşem bir görüntü oluşturuyor. Yüzeyde açmış nilüfer çiçekleri adeta denizi kaplayan bir halı gibi göz alabildiğine uzanıyor.
Asıl adı Talay Bua Daeng olan bu göl, aslında bir göl olmasına rağmen deniz olarak adlandırılıyor. 36 kilometrekarelik bir alanı kaplayan Kırmızı Nilüfer Denizi eşsiz bir ekosisteme sahip. Bir tatlı su gölü olan Kırmızı Nilüfer Denizi, pek çok türde deniz canlısı, bitki ve kuşa ev sahipliği yapıyor. Özellikle buradaki balıkçıl kuşların doğal yaşam alanı. Pembe ve kırmızı tonlardaki nilüferlerin üzerinde uçuşan balıkçıllar muhteşem bir manzara sunuyor burada.
Kırmızı Nilüfer Denizi’ni ziyaret ettikten sonra gölün kıyısındaki kafelerde Tayland’ın ünlü sokak lezzetlerinden geleneksel ızgara muzu mutlaka deneyin.
Kırmızı Nilüfer Denizi’ni ziyaret etmek için en iyi dönem, nilüferlerin tamamen açtığı aralık ve şubat ayları arası. Bu dönemde Udon Thani eyaletinde Kırmızı Nilüfer Deniz Festivali düzenleniyor. Eğer bu doğa harikasını gezmek istiyorsanız festival tarihlerine bakmayı sakın unutmayın. Aynı zamanda Sevgililer Günü için de muhteşem bir sürpriz olabilir.
Kırmızı Nilüfer Denizi’ni ziyaret etmek için en kısa yol Udon Thani Uluslararası Havalimanı’na gitmek. Ancak Bangkok’a uçtuktan sonra otobüs ya da trenle de Udon Thani’ye gidebilirsiniz. Udon Thani’den Kırmızı Nilüfer Denizi’ne gitmekse epey kolay. Aralarındaki uzaklık yaklaşık 50 kilometre. Bu yolu taksiyle gidebileceğiniz gibi araç ya da motosiklet kiralayarak da alabilirsiniz. Nilüferlere ulaşmak için son olarak göl kıyısındaki botlardan kiralamanız gerekiyor. 15 dakika sonra milyonlarca kırmızı nilüferin arasındaki bu doğa harikasında rüyalara dalabilirsiniz.
4. Phuket’te kusursuz deneyim: Keemala Hotel

Büyüleyici bir doğa içerisinde efsanevi bir dinlenme tatiline kim hayır diyebilir?
Keemala Hotel, Asya’nın doğa harikası olan Phuket’te Kamala Köyü’ne bulunuyor. Önünde Andaman Denizi bütün güzelliğiyle uzanıyor. Palmiye saçaklı ve gür bitki örtülü yamaç yollarına sırtını dayamış Keemala Hotel’den aşağıya doğru yürümeye başlayınca kim olduğunuzu unutturan bir doğadan Kamala Plajı’na inebilirsiniz. Ayrıca Patong Plajı ve Surin Plajı’na da çok yakın. Fakat Keemala Hotel’in alametifarikası ne muhteşem Andaman Denizi manzarası ne de önünde uzanan Kamala Plajı.
Otelin içinde bulunduğu doğa o kadar eşsiz ve otelin mimarisi o kadar büyüleyici ki, buraya gelen birinin bütün sinir ve stresinden arınmaması mümkün değil. Yamaçla bir olmuş ağaç evler, belki de Hobbit evlerinden ilham alan sazlık çatı kulübeleri, muhteşem mutfağı, dillere destan spa ve masaj merkezi ile Keemala Hotel kusursuz bir dinlenme tatili vaat ediyor.
Keemala Hotel’deki evler göçebe Tay kabilelerin geleneksel ev inşa yöntemlerinden ilham alınarak yapılmış. Dört çeşit konaklama tipi bulunuyor. Villaların her birinin kendi özel havuzu var. Özellikle balayı için çok tercih edilen bir otel. Evlenmeyi düşünen ve eşine eşsiz bir balayı sürprizi yapmak isteyen okuyucularımıza duyurulur!
Phuket’e gitmek için yağışların az, havanın sıcak ve açık, nem oranının ise düşük olduğu kasım ile şubat ayları arasındaki dönem en ideal zamandır. Ancak tropikal muson ikliminin hâkim olduğu Phuket’te mevsimlere göre sıcaklık farkı pek değişmez. Dolayısıyla Phuket, her mevsim gidilebilecek bir cennet olarak kabul ediliyor.
Keemala Hotel’e gitmek için Phuket Uluslararası Havalimanı’na uçak bileti almanız gerekiyor. Sonrasında dilerseniz araç kiralayarak ya da taksiyle 40 dakika uzaklıktaki Keemala Hotel’e ulaşabiliyorsunuz. Ayırca Keemala Hotel eğer isterseniz havalimanı transfer hizmeti de sunuyor.
5. Miyazaki’yi kıskandıran: Japon İç Denizi’nde yüzen otel Guntû

Japon animelerinin en bilinen ismi olan Hayao Miyazaki’nin 2004 yapımı filmi Yürüyen Şato (Hauru no ugoku shiro/Howl’s Moving Castle), animasyon meraklısı izleyicilere büyüleyici bir fantastik deneyim yaşatıyordu. Guntû ise Miyazaki’nin sinemada yarattığı deneyimi tatile taşıyan eşsiz bir yüzen otel.
Japonya’nın beş ana adasından üçü olan Honshū, Shikoku ve Kyūshū’yi ayıran Seto İç Denizi’ni mesken edinen Guntû, Onomichi şehrindeki Bella Vista Yat Limanı’ndan kalkıp yine aynı noktaya geri dönüyor. 2 ve 3 günlük konaklama seçenekleri ile dört farklı rota sunan Guntû, denize indirildiği 2017 yılı Ocak ayından beri turlarına devam ediyor.
3 katlı yüzen otel, tamamı deniz manzaralı 19 odası ile 38 kişiye kadar yolcu ağırlayabiliyor. Geleneksel Japon tarzını odalardan ortak kullanım alanlarına kadar her yerde hissettiren Guntû, konforlu ve minimalist bir tasarım anlayışıyla inşa edilmiş. Mimar Yasushi Horibe tarafından tasarlanan teknede gözlem güvertesi, spor salonu, terapi ve masaj odası, sauna ve çatı terası gibi yine geleneksel Japon tarzını yansıtan ortak kullanım alanları da mevcut.
Guntû’da masaj yaptırabilir, tatil boyunca Sato İç Denizi’ndeki adalardan alınan yerel malzemelerden yapılma muhteşem yemeklerden tadabilir, hatta suşi yapmanın inceliklerini öğrenebilirsiniz. Belki de sadece manzaraya dalıp hayaller kurmak istersiniz, kim bilir?
Sato İç Denizi’nde bulunan üç bin civarındaki adayı görebileceğiniz kusursuz bir tatil istiyorsanız yüzen otel Guntû harika bir alternatif olacaktır. İlkbaharda Guntû’yla kıyıları gezerken farklı farklı adalarda kiraz çiçeklerinin açmasını izlemek sizce de harika bir deneyim olmaz mı?
Seto İç Denizi’ndeki adaların muhteşem doğasını Guntû ile gezmek için en iyi dönem mart, nisan ve mayıs ayları. Doğanın uyanışına tanıklık edeceğiniz bu dönemin yanında ekim ve kasım ayları da en çok tercih edilen dönemlerden biri.
Guntû’nun ilk durağı olan Bella Vista Yat Limanı’na ulaşmak için en kolay yol Hiroşima Havalimanı’na uçmak. Guntû, yat limanının yaklaşık 50 kilometre uzağında olan Hiroşima Havalimanı’ndan transfer hizmeti veriyor. Ayrıca bu yolu araç kiralayarak ya da taksiyle de gidebilirsiniz. Başka bir havalimanından buraya gelmek için de Shin-Onomichi tren istasyonu Bella Vista Yat Limanı’ndan yaklaşık 15 kilometre uzaklıkta.
Rezervasyon yapmak ya da daha ayrıntılı bilgi almak isterseniz Guntû’nun web sitesini incelemenizi tavsiye ederiz.
İster doğa ister insan eliyle yapılmış olsun, Asya’nın bu eşsiz yerlerini görmek için tek yapmanız gereken bilet satın alıp yola çıkmak!