Kedi insan ilişkisi: Kediler nasıl evcilleşti?
Kedileriyle meşhur şehirleri keşfetmeye geçmeden önce kedi-insan ilişkisinin temeline inerse bu ilişkinin dinamiklerini daha iyi anlayabiliriz.
Kedilerin insanlarla olan ilişkisi, sanılanın aksine Antik Mısır’dan çok daha önce başladı. Bilimsel kanıtlar, kedilerin ilk olarak yaklaşık 10.000 yıl önce Yakın Doğu’da – Mezopotamya ve Levant bölgesi – evcilleştirildiğini gösteriyor. İnsanlar yerleşik hayata geçip tarıma başladığında, tahıl depoları fareler için cazip bir hedef haline geldi. Kediler, bu haşerelerle doğal olarak mücadele ederek insanlara paha biçilmez bir hizmet sundular ve bu sayede topluluklar tarafından hoş karşılandılar.
Kediler, Antik Mısır’da ise kutsal bir statüye ulaştı. Fareleri avlamadaki becerileri, tahıl ambarlarını korumaları ve yılanları uzak tutmaları nedeniyle tanrısallaştırıldılar. Bastet gibi kedi başlı tanrıçalarla özdeşleştirildiler ve onlara zarar vermek ağır cezalarla karşılanıyordu. Bu dönemde kediler, gemilerle dünyaya yayılarak farklı medeniyetlere ulaştı. Roma İmparatorluğu döneminde fare kontrolü için gemilerde ve ordularda kullanıldılar, böylece Avrupa’ya yayıldılar. Orta Çağ Avrupa’sında cadılıkla ilişkilendirilmeleri gibi zorlu dönemler yaşasalar da, kediler her zaman insan yaşamında önemli bir yer edinmeyi başardılar. Bugün ise onlar, modern şehir hayatının en sevilen ve en yaygın dostlarıdır. Bu yazımızda kedileriyle meşhur şehirleri keşfedeceğiz.
Kedileriyle meşhur şehirler
Kediler yüzyıllardır insanlarla iç içe yaşıyor, şehirlerin fare ve haşere sorununa çözüm olurken zamanla özellikle bazı şehirler için kültürel bir sembol haline geldiler.
İstanbul, Türkiye
“Kedilerin şehri” olarak da bilinen İstanbul, dünya çapında “Catstanbul” olarak da anılmasını sağlayan sokak kedileriyle benzersiz bir üne sahip. Kediler bu şehirde kesinlikle evsiz sayılmaz; aksine mahalle sakinleri tarafından ortaklaşa sahiplenilmiş, saygı gören ve korunan varlıklar olarak kabul ediliyor. Kedilerin İstanbul’daki bu özel konumu, Osmanlı İmparatorluğu’na kadar uzanan köklü bir kültüre dayanıyor. O dönemde tahıl depolarını farelerden korumaları ve camilerin hijyenine katkıları nedeniyle kedilere büyük önem verilmiş, hatta onların bakımı ve beslenmesi için özel hayvan vakıfları kurulmuştu. En bilinen örneklerden biri olan Sultan II. Bayezid’in vakfı, sokak hayvanları için beslenme noktaları kurmuş, onlar için özel barınaklar inşa ettirmişti.
Bu derin merhamet ve inanç temeline dayanan tarihi miras, bugün modern İstanbul’un sokaklarında da yaşamaya devam ediyor. Şehrin her köşesi kedilerin doğal yaşam alanı kabul edilse de, özellikle Cihangir, Moda, Galata ve Balat gibi semtler onların en çok sahiplenildiği yerler haline geldi. Onlar için kış aylarına özel kulübeler, mama kapları ve su kaselerine sokakların her köşesinde rastlamak mümkün. Şehir sakinleri, bu dostlarının hem ruhsal hem de fiziksel ihtiyaçlarını karşılamayı bir görev biliyor. 2016 yapımı “Kedi” adlı belgesel de İstanbul’un kedileriyle olan bu eşsiz ilişkisini tüm dünyaya tatlı bir dille anlatıyor ve şehrin ruhunu yansıtan bu özel bağı bir kez daha gözler önüne seriyor. İstanbul ve kedileri daha detaylı bir şekilde size aktardığımız blog içeriğimize ulaşmak için hemen tıklayın.
Kotor, Karadağ
Adeta bir Orta Çağ masalından fırlamış gibi duran Kotor, labirent gibi dar sokaklarında binlerce kediye ev sahipliği yapıyor. Şehrin sembolü haline gelen kedilerin, şehri koruduğuna dair inançlar bile var. Kotor’un tarihi bir liman şehri olması, kedilerin burada yaygınlaşmasının ana nedeni ve yüzyıllar boyunca ticaret gemileriyle gelen kediler, farelerle mücadele ederek şehrin önemli bir parçası haline geldi. Burada sadece kedilerle dolu sokaklar değil, aynı zamanda kedi temalı heykeller, hediyelik eşyalar ve hatta bir kedi müzesi bulabilir; şehrin kalbi sayılan meydanlarda kedilerle vakit geçirebilirsiniz.
Roma, İtalya
Antik Roma’nın kalıntıları arasında yaşayan kediler, şehre mistik bir hava katıyor. Özellikle Antik Roma’nın önemli bir meydanı olan Largo di Torre Argentina, bugün bir kedi sığınağı olarak hizmet veriyor. Burası, aynı zamanda Julius Caesar’ın öldürüldüğü yer olarak da bilinir. 1929’da yapılan kazılar sırasında ortaya çıkan bu tarihi alana yerleşen kediler, zamanla gönüllüler tarafından kurulan bir vakıf sayesinde bakıma alınıyor. Şehirdeki kedilerin çoğu, vakıf çalışanları ve yerel halk tarafından kısırlaştırılmış ve aşılanmış; böylece hem onların hem de insan topluluğunun sağlığı korunuyor. Seyahat planınıza uygun Roma uçak bileti seçenekleri için hemen tıklayın.
Zelenogradsk Kasabası, Rusya
Baltık Denizi kıyısında yer alan Zelenogradsk, kendini Rusya’nın “kedi başkenti” olarak görüyor. Şehir yönetimi, kedi popülasyonunu koruma ve onlara bakma görevini ciddiye alırken Zelenogradsk’ta, kedi yiyecekleri ve suyu için özel kaplar, kedilerin rahatça uyuyabileceği banklar ve hatta kediler için özel geçitler tasarlanıyor. Şehirde bunlardan sorumlu bir de “kedi yöneticisi” bulunuyor. Şehrin sembolü haline gelen kediler için sayısız heykel ve resim yapılıyor. Ayrıca burada, bir su kulesinde yer alan ve 4.500’den fazla kedi temalı eserden oluşan özel bir koleksiyon olan “Murarium” adında bir kedi müzesi de yer alıyor.
Aoshima, Japonya
Japonya’nın “kedi adası” olarak bilinen Aoshima, dünyadaki en şaşırtıcı kedi popülasyonlarından birine sahip. Adanın insan nüfusu sadece birkaç düzineyken kedi sayısı 300’den fazladır. İlk olarak farelerle mücadele için balıkçı teknelerine getirilen kediler, zamanla çoğalarak adanın hakim unsurları haline geliyor. Aoshima, kediler için bir cennet olsa da adada restoran, otel veya market gibi temel olanaklar bulunmuyor. Kediler, adayı ziyaret eden turistlerin getirdiği yiyecekler ve bağışlarla hayatta kalıyor. Ziyaretçilerin getirdikleri yiyecekleri belirli bir alanda bırakmaları ve kedileri rahatsız etmemeleri isteniyor. Seyahat planınıza uygun Japonya uçak bileti seçenekleri için hemen tıklayın.
Atina, Yunanistan
Antik Yunan medeniyetinin beşiği Atina, tarihi yapıları ve sokak kedilerinin uyumuyla dikkat çekiyor. Kediler, Akropolis ve Plaka gibi tarihi bölgelerde, antik kalıntılar arasında huzurla dinleniyor ve turistlerin fotoğraf karelerini süslüyor. Yunan kültüründe kediler, evlerin ve sokakların bir parçası ve halk tarafından sahiplenilerek besleniyor. Özellikle Plaka’nın dar sokaklarında gezerken her köşe başında bir kediyle karşılaşmak, Atina’nın sıcak ve misafirperver ruhunu hissettiriyor.
Lima, Peru
Miraflores bölgesindeki Kennedy Parkı, “kedi parkı” olarak da biliniyor ve onlarca kediye ev sahipliği yapıyor. Gönüllü gruplar, buradaki kedilerin bakımı ve kısırlaştırılmasıyla ilgileniyor. Parkta gezerken bankların üzerinde, çimenlerin üzerinde veya ağaçların altında uyuyan kedileri görmek, ziyaretçilere huzurlu bir deneyim sunuyor.
Houtong Kedi Köyü, Tayvan
Tayvan’ın bu eski maden köyü, tamamen kediler sayesinde yeniden canlandı. Bir zamanlar popülasyonu azalan ve unutulmaya yüz tutan köy, 2008 yılında yerel bir kedi severin başıboş kedileri kurtarma girişiminden sonra ün kazandı. Bir fotoğrafçının, köyün kedilerini blogunda paylaşmasıyla Houtong, uluslararası bir cazibe merkezine dönüştü. Bugün köyde kediler için özel geçitler, beslenme alanları ve heykeller bulunuyor.
St. Petersburg, Rusya
Petersburg, dünyaca ünlü Hermitage Müzesi’nin kedileriyle tanınıyor. 1745’te İmparatoriçe Elizaveta Petrovna tarafından müzeyi fare ve sıçanlardan korumak amacıyla getirilen kediler, bugün müzenin koruyucu ruhları ve resmi “çalışanları” olarak kabul ediliyor. Onların varlığı, müzenin koleksiyonlarının korunmasına yardımcı olmaya devam ederken zamanla şehrin kültürel bir parçası haline gelmişlerdir. Kediler, özel bir bütçeyle besleniyor, veteriner bakımı görüyor ve müzenin bodrum katında kendilerine ayrılmış geniş bir alanda yaşıyorlar.
Tokyo, Japonya
Japonya’nın başkenti Tokyo, özellikle kedi kafeleri ve Gotokuji Tapınağı ile kedi kültürünün modern yüzünü temsil ediyor. 2004’te açılan ilk kedi kafesiyle başlayan bu akım, bugün tüm dünyaya yayıldı. İnsanların kedilerle vakit geçirebildiği bu kafeler, şehir hayatının stresinden kaçış noktaları sunuyor. Gotokuji Tapınağı ise, şans getirdiğine inanılan maneki-neko (el sallayan kedi) heykelleriyle dolu ve turistler tarafından yoğun bir ilgi görüyor.