Kirli nehir: Kuala Lumpur

Sözlük anlamı kirli nehir olan Kuala Lumpur, geleneksel ile moderni çok cazip bir şekilde bir araya getiren bir şehir. Eskinin kirli nehri, artık günümüzün modern başkenti olmuş durumda. Şehrin bu kadar gelişeceği bilinse yine de bu adı vermekte ısrarcı olunur muydu acaba?

Nazlı Tezcan
Nazlı Tezcan
1978 yılında İstanbul'da doğdum. 1997 yılında İstanbul Üniversitesi İngilizce öğretmenliğinde okurken girdiğim Türk Hava Yolları'nda birçok birimde çalıştıktan sonra 2012 yılında geçtiğim Ekip Tahsis Müdürlüğünde halen görev almaktayım. Seyahat etmek, yeni yerler keşfetmek, fotoğraf çekmek, kitap okumak başlıca ilgi alanlarım arasında.

Bu kozmopolit şehre Jakarta’dan uçakla geliyoruz. İstanbul’dan direk seferle de gelmek mümkün ama bizim tatil rotamız bu şekildeydi. Havalimanından şehre gitmek için tren ya da taksi seçeneklerini değerlendirebilirsiniz. Biz, tren istasyonu kalacağımız otele uzak olduğu ve de 2 kişi tren bilet ücretiyle taksi ücreti neredeyse denk olduğundan taksiyle gitmeyi tercih ediyoruz. Havalimanı şehre oldukça uzak, taksiyle bile 1 saate yakın yol kat ediyoruz.

Otelimiz KLCC bölgesinde; şehrin sembolü olan Petronas Kuleleri’ne de 15 dakikalık yürüyüş mesafesinde. Kuala Lumpur birkaç bölgeden oluşuyor ve bu bölge şehir merkezi sayıldığından konaklama için ideal. Odaya yerleştikten sonra hemen kendimizi sokağa atıyoruz.

İlk durağımız, KL Tower. Burası aslında bir televizyon kulesi… 421 metre yükseklikteki bu kulenin en üst katında, şehrin panoramik manzarasını izleyebileceğiniz bir seyir terası ve bir restoran bulunmakta. Camın arkasından da olsa, şehri Petronas Kuleleri’yle birlikte, bu yükseklikten görmek ve fotoğraflamak istiyorsanız mutlaka KL Tower’e uğramalısınız.

Çok fazla oyalanmadan dünyanın en yüksek ikiz gökdeleni olan Petronas Kuleleri’ne doğru yola devam ediyoruz. Kulelere çıkmak için günlük sınırlı kapasitede bilet satılıyor; hatta bu nedenle, bu şehre ilk gelişimde çıkma fırsatı bulamamıştım. Bilet bulmak için elimizi her ne kadar çabuk tutmaya çalışsak da üzülerek geç kaldığımızı öğreniyoruz. Ertesi gün pazartesi ve kule ziyarete kapalı… Biz de bir sonraki gün şehirden ayrılacağız!  İçeri girmenin yolunu nasıl bulabiliriz diye düşünürken imdadımıza arkadaşının gelemeyeceğini  öğrenen Fransız bir turist yetişiyor. Turistin elindeki 2 bileti birden alabileceğimizi sanıp heveslenmişken, sadece tek bileti alabileceğimizi öğreniyor ve biletlerimizi daha önceden internetten almadığımıza hayıflanıyoruz. Sıra, hangimizin çıkacağına karar vermekte… Benim fotoğraf aşkımı bilen arkadaşım, her zamanki kibarlığıyla benim çıkmamı istiyor, ben de çok ısrarcı olmuyorum ve heyecanla grupla beraber asansöre ilerliyorum.

İki kuleyi birbirine bağlayan Skybridge 41. katta… Tedirginim çünkü daha evvel bu köprüye çıktığını söyleyen bir arkadaşımdan zeminin cam olduğunu duymuştum. Bu kadar yüksekte cam zeminde yürüyor olacak olmak beni biraz endişelendiriyor. Asansörden inip de köprünün zemininin camla en ufak bir alakasının olmadığını görünce açıkçası biraz rahatlıyorum. Görevliden öğrendiğim kadarıyla da hiçbir zaman cam olmamış zaten. Bir süre burada vakit geçirip fotoğraf çektikten sonra asansör bizi 86. kata çıkartıyor. Bir an kalbimin sıkışıp başımın döndüğünü hissediyorum; o kadar yüksek! Şehir bu yükseklikten gözünüze minyatür gibi geliyor. Bu güzel manzaraya karşı oturup bir kahve içsem diyorum ama ne yazık ki öyle bir imkan yok. Burada 20 dakika kadar harcayıp Petronas ziyaretimizi tamamlıyoruz.

Kulelerin bulunduğu parktan yürüyerek otelimize doğru yol alıyoruz.  Yolumuzun üstünde Chili’s adlı Amerikan restoranı dikkatimizi çekiyor ve guruldayan midemizi susturmak için içeri giriyoruz. Yemekler leziz ve fiyatlar makul. Bu tarz mutfaktan hoşlanıyorsanız şehirde bulunan Planet Hollywood ve Hard Rock Cafe seçeneklerini de değerlendirebilirsiniz.

Yemeğin ardından otele dönüyoruz ve günün yorgunluğunu atmak üzere çatıda bulunan nefis şehir manzaralı havuza çıkıyoruz. Havuzun en güzel tarafı, gece 11’e kadar açık olması… Gece yapılan havuz keyfinin ardından odaya dönüp yorgunluktan bayılıyoruz.

Sabah oldukça erken bir saatte kalkıyoruz. Otelimizin kendi yemek salonu yok, fakat hemen yanındaki kafeyle anlaşmalı; sabah kahvaltılarını o kafede ücretsiz yiyebiliyoruz.

Bugünkü planımız yoğun. İlk olarak Dataran Merdeka’ya – diğer bir deyişle Özgürlük Meydanı’na- gitmek üzere şehrin kalabalık sokaklarında yürümeye başlıyoruz. Merdeka Meydanı’nın Malaylar için anlamı büyük. Burası, 1957 yılında İngiliz bayrağının indirilip Malezya bayrağının asıldığı yer olması itibarı ile tarihi anlamı olan bir meydan.

Günümüzde sadece bazı bakanlıklara ait ofislerin bulunduğu Sultan Abdul Samad  Binası görkemli kubbesi ve saat kulesiyle meydanda hemen dikkati çekiyor. Meydanın çevresinde Ulusal Cami, İslam Sanatları Müzesi ve şu anda müze olan tren istasyonu görülmesi gereken mekanlardan. Meydanın karşısında, nehirlerin kesiştiği noktada, Masjid Jamek Camii’ni görmek mümkün. Kuala Lumpur’daki camilerin en büyüğü olmasa da kesinlikle en alımlısı.

Sıradaki durağımız Çin Mahallesi. Bu bölgenin bu kadar çok ziyaret edilmesinin en büyük nedeni uzun bir alışveriş caddesi olan Jalan Petaling. Önceleri üstü açık olan bu cadde, sıcaktan bunalan turistler de düşünülerek şeffaf bir tavanla kapatılmış. Bu caddede hediyelik eşyaların  yanında pek çok markanın taklitlerini de bulmak mümkün. Bir şey almadan önce sıkı bir pazarlığa girişmenizde fayda var. İstenen fiyatı epeyce aşağıya çekebilirsiniz.

Hazır alışverişe başlamışken devam edelim diyoruz ve Bukit Bintag caddesine doğru yola çıkıyoruz. Burası, birçok alışveriş merkezi ve mağazanın bulunduğu bir bölge… Alışveriş merkezlerinin birinin yemek bölümü oldukça cazip görünüyor ve yemeğimizi burada yemeye karar veriyoruz.

Otelden çıktığımızdan beri şehri yürüyerek gezdiğimiz için epeyce yorulduk. Geri dönüş yolumuzda treni tercih ediyoruz. Trenle ulaşım her ne kadar rahat olsa da bazı duraklar birbirine bağlı değil, bağlantı noktalarında yürümek gerekebiliyor.

Bizim vakitsizlikten gidemediğimiz, şehre 13 km mesafede bulunan Batu Mağaraları da Kuala Lumpur’da mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri. Ertesi sabah otele çağırdığımız taksiyle havaalanına, Filipinler’e gitmek üzere yola çıkarken, bir daha gelme şansımız olursa, bu mağaraları da görmeyi kararlaştırarak, Kuala Lumpur gezimizi noktalıyoruz.

*Blogumuzda yer alan bu yazının tarihi bazı güncellemelerden dolayı yeni görünüyor olabilir. Yazının içeriği yazarın kendi görüşünü yansıtmaktadır ve yazıda yer alan fiyat, ulaşım gibi bazı bilgilerin değişmiş olması mümkündür. Göz önünde bulundurmanızı rica ederiz.

Bunlar da var!