Bir tarafta şaşalı gökdelenlere ev sahipliği yapan, diğer tarafta sokaklarda evsizlerin barındığı bir ülke Endonezya… Zenginler oldukça zengin, fakirler oldukça fakir… Ekonomiden en büyük payı yerleşik Çinliler almakta. Orta sınıf daha yeni yeni oluşmaya başlamış.
Türk Hava Yolları’nın tarifeli uçuşu ile Endonezya maceramız başlamış oluyor. Yaklaşık on bir saatlik bir yolculuk sonrası uçağımız başkent Jakarta’ya iniyor. Jakarta; Endonezya’yı oluşturan beş büyük adadan biri olan Java Adası’nın kuzeybatısında yer alıyor. Başkent olmasının yanı sıra ülkenin ekonomik, siyasi ve kültürel merkezi…
Havaalanında vize işlemlerimizi yaptıktan sonra (giriş 25 dolar) bizi bekleyen otobüsümüze atlayıp otelimize doğru yol alıyoruz. Jakarta’da trafik oldukça fazla. Trafiğe bakıp nüfusu sorduğumuzda şehirde yaklaşık 16 milyon insanın yaşadığını öğreniyoruz (Endonezya nüfusu 250 milyon civarındaymış). Bu yoğun trafik, insanları motosiklet kullanmaya yöneltmiş. O kadar çok motosiklet var ki, arabadan çok onlar trafik yapıyor. Bence Jakarta’nın acilen bir motosiklet yoluna ihtiyacı var. Toplu taşıma araçları oldukça eski ve kullanışsız. Otobüslerin içinde gitarı ile canlı müzik yapan insanlar göreceksiniz. Elbette çalgıcıların derdi “tamamen duygusal”… 🙂
Yaklaşık bir saat süren yolculuktan sonra otelimize varıyoruz. Otelimiz Sofyan Hotel. Çok iyi bir otel değil aslında; iki katlı, biraz da yöresel bir otel gibi geldi bana (Yöresel de nasıl oluyorsa artık. :)) Yolda geçen süreye, bir de dört saatlik yerel saat farklı eklenince neredeyse bir günümüz yolda geçmiş oluyor. Bu yorgunlukla kendimizi tam yatağa atacakken, “haydi, yemeğe gidiyoruz” diye bir ses işitiyoruz, bu davete memnun da oluyoruz aslında.
Bizi adı Abunawas olan bir Arap lokantasını götürüyorlar. Mekân oldukça otantik… Şark köşesine geçiyoruz. Hemen sofra kuruluyor. Yediğimiz Buhara pilavına taze sıkılmış muhteşem bir portakal suyu eşlik ediyor. Yemekten sonra çaylarımızla sohbetimizi sonlandırıyor ve uyumak üzere otele dönüyoruz.
Sabah uyanınca bir de bakıyoruz ki kahvaltı bitmiş. Kahvaltıyı yakalayan arkadaşlar üzülmememizi söylüyor. Kahvaltıda tatsız tuzsuz bir pilav varmış, diğerleri de yenecek türden değilmiş. Anlaşılan yerel mutfak çok bizim damak zevkimize uygun değil. Arkadaşımın ne demek istediğini Endonezya yemekleri ile karşılaştığımda daha iyi idrak ediyorum.
Jakarta ekvatoral ikliminin etkisinde olduğu için yağış hiç eksik olmuyor. Otelin etrafında bir tur atmak için dışarı çıktığımda yağmura yakalanıyorum. Neyse ki yağmurlar kısa süreli… Yağmuru yiyip otelin de etrafında görülesi pek bir şey olmadığını da anlayarak geri dönüyorum.
Buradaki halk “Bahasa” diye bir dili konuşuyor. Endonezya’nın Javalılar, Sudanlılar, Maduralılar, Malaylar, Bugiler, Açeliler, Sasaklar gibi etnik unsurlardan oluşması, birçok yerel dil konuşulmasına sebep teşkil etmiş. Halkın çoğu Arapça, İngilizce ve Malayca biliyor. Hatta Türkçe bilen bir rehberimiz bile var. 🙂

Otobüslerimizin gelmesi ile yolculuğumuz tekrar başlıyor. İlk durağımız bir elektronik çarşısı oluyor. Alışveriş yapmak isteyenler için bu merkezde 1-1,5 saat oyalanıyoruz. Fiyatlar öyle çok da ucuz değil. Türkiye’den dolar bazında %20 daha ucuz diyebiliriz. Blackberry’nin fiyatının yaklaşık 250 TL, iphone’nin ise yaklaşık 100 dolar olması beni şaşırtıyor (Bu ilanları bizimkilerden neredeyse on kat daha büyük olan billboardlarda görüyorum).
Kahvaltı yapmadığımız, öğlen yemeğini de bisküvi ile geçiştirdiğimiz için karnımız zil çalmaya başlayınca hemen bir pastane standına yöneliyor, Endonezya parası olan Rupiah’tan başka paranın geçmediğini öğrenince de yıkılıyoruz. 🙂 Döviz bürosunda para bozdurduktan sonra bizi pastane ürünlerinin kesmeyeceğine karar verip tanıdık tatların olduğu bir fast-food restorana dalıyoruz. Tavuk menü 45000 Rupiah, patates kızartması 27000 Rupiah. Yediğimiz patates kızartmasının verdiği haz paha biçilmez. 🙂
Günümüzü alışverişle geçirdikten sonra sıra akşam yemeğine geliyor. Burada da önceki gece Arap lokantasında yediğimiz yemeklere benzer yemekler yiyoruz. Burada Endonezya’ya özgü “Salak” meyvesi ile tanışıyorum. Kabuğu yılan derisi gibi olan, çok da güzel kokmayan, tadına ise “eh idare eder” dediğim bir meyve… “Allah arttırsın, sofrayı kuran kaldırsın” diyerek mekândan ayrılıyor ve turizmin merkezlerinden biri olan Bandung’a doğru yola çıkıyoruz.
Üç saat süren yolculuğumuzun ardından Endonezya’nın 3. büyük şehri olan Bandung’a ulaşıyoruz. Bandung tarihe, adı ile anılan Bandung Konferansı’nın yapıldığı yer olarak geçmiş. “Bağlantısızlar Hareketi”nin bir parçası olarak 18-24 Nisan 1955 tarihinde yapılan bu konferansta o dönem bağımsızlığını yeni kazanan Asya-Afrika devletleri bir araya gelmiş. Bandung’da şehrin eski ve prestijli otellerinden biri olan Savoy Homann’da konaklıyoruz. Jakarta’daki otel ile kıyaslayınca adeta saray gibi burası. 🙂
Sabah kahvaltıya indiğimde ilk defa Endonezya yemekleri ile karşılaşıyorum. Sonuç yarı hüsran… 🙁 Neyse ki yumurta filan yaptırıyorum, yanında meyve-salata bir de K-Flakeslerden olunca kahvaltıyı kurtarıyorum. Kekleri de bizim damak tadımıza yakın sayılır. Kahvaltıdan sonra bir toplantı gerçekleştirip, sonrasında da Bandung sokaklarına kendimizi bırakıyoruz.
Bandung sokakları ve caddeleri oldukça renkli diyebilirim. Trafiğin yoğun olmadığı ara sokaklarda panayırlar için sahneler kuruluyor.
Endonezya insanları bize nazaran oldukça rahat… Genelde hepsinin teni esmer-melez arası bir renkte olduğundan teniniz açıksa bir anda ilgi odağı olmanız muhtemel. İnsanlar yanınıza gelip fotoğraf çektirmek isteyebiliyor, şaşırmayın (Bana gelip sordular ve birlikte fotoğraf çektirdik).
İlk durağımız yerel figürleri satan Toko adında bir mağaza oluyor. Mağazanın sahibinin Sumatralı olduğunu öğreniyorum. Sumatra Adası Endonezya’dan ayrılmayı isteyen bir yer. Daha tutucu bir yapısı var, fakat Toko’nun sahibesinin hiç de öyle bir yanı yoktu. Değişmiş, kendini devşirmiş olsa gerek. 🙂
Toko’da biraz zaman geçirip hediyelik eşyalarımızı aldıktan sonra Bandung sokaklarını keşfe devam ediyoruz. Ara caddeler genelde bir arabanın geçeceği büyüklükte ve binalar iç içe. Endonezya’da, özellikle Bali’de ahşap oymacılık çok önemli bir turizm kaynağı. Nereye gitseniz ahşaptan bir objeyi önünüze koyuyorlar. Bir de tabloları ve Rama adında insanımsı figürleri meşhur. Ayrıca yerel çalgıları da oldukça otantik…
Türkiye’den çok daha ucuz olan Endonezya’da lüks kafeler de acaba ucuz mudur diye merak ederek Bragi Permai adında bir mekana giriyoruz. Fiyatlar oldukça makul. Sıcak çikolata istememize rağmen sütlü kahve geliyor ama Bandung halkının güler yüzü nereye gitsek bizi karşıladığı için takılmıyoruz. 🙂 Kahvelerimizi içerken yağmurun yağışını izliyoruz. Yağmurun bitişi ile bizim de oradan ayrılışımız bir oluyor.
Batı Java Valisi bizlere konağında bir akşam yemeği tertipliyor. Yemekler ile aramız pek olmadığından çok da bir şey yiyemiyoruz ama yemekten önce verilen küçük konser bizleri mutlu etmeye yetiyor. Daha önceden de belirttiğim gibi Endonezya halkı çok rahat. Vali’nin bir tane dahi koruması yok. Çok rahat bir şekilde geleneksel elbiseleri içinde bizleri selamlıyor, yanımıza gelip bizlerle beraber oturuyor, bize çok samimi ve çok içten davranıyor.
Yemeğinin ardından otelimize dönerken yol boyunca parklarda ve binaların alt kısımlarında evsizlerin olduğunu görüyorum. Fakir olan halk geceleri sokaklarda yatıyor. Şehirde birçok evsizin olduğunu gece olunca anlıyorsunuz.

Bandung serüveninden sonra eve dönüş yolu için yeniden Jakarta’ya doğru harekete geçiyoruz. Son günümüzde Jakarta’da uzun bir şehir turu yapıyoruz. Jakarta çok gelişmiş. Devasa yapıdaki gökdelenler ve anıtlara sahip. Asya’nın en büyük camisi İstiklal Camii Jakarta görülmesi gereken yerlerin başında geliyor. Yüz bin kişilik bu camiinin mimarisi alışık olduğumuz mimariden oldukça farklı. İnşaatında mermer yerine çelik kullanılmış.
Şehir turunun ardından hediyelik eşya almak için bir alışveriş merkezine giriyoruz. Endonezya’ya ait yöresel ürünlerinde satıldığı bu yerde ahşap oymalar herkesin ilgi odağı oluyor. Bu ülkede vergiler hiçbir zaman fiyatlara dâhil değil. Ne alıyorsanız sonrasında %10 vergi ödüyorsunuz. Tüm kafile alışverişini gerçekleştirdikten sonra Jakarta havalimanına ulaşıyoruz (Endonezya’dan çıkarken de 20 dolar ödüyoruz).
Güzel bir ülke görmenin, farklı bir kültür ile tanışmanın verdiği haz ve sevimli insanlarla vakit geçirmenin getirdiği dayanılmaz bir hafiflikle evimize dönüyoruz.