Öncelikle vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz. Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

Ben Yunus Emre Çakır, 1994 yılında Samsun’da doğdum. Üniversite eğitimime İstanbul’da İşletme ve Teknoloji Yönetimi Bölümü’nde başladım. Daha sonra değişim programıyla Hollanda’ya gittim. Burada eğitimimi tamamladıktan sonra, asıl hedefim olan pilotluk için Türkiye’ye döndüm. Aslında pilotluk çocukluk hayalimdi lakin ilk uçuş deneyimimi yaşadıktan sonra pilotluk benim için bir hedefe dönüştü. Bu hedef doğrultusunda planlar yaptım ve üniversiteden mezun olduktan sonra Türk Hava Yolları’na başvurdum. 22 yaşındayken başvurum kabul edildi, ardından uzun bir eğitim sürecini başarıyla tamamlayarak pilotluğa başladım.
Pilot olma serüveniniz nasıl başladı? Hep pilot mu olmak istiyordunuz?

Evet, başta da belirttiğim üzere pilot olmak çocukluğumdan beri kurduğum bir hayaldi. Çok küçük yaşlarda gökyüzüne bakıp pilot olmak istediğimi hatırlıyorum. Bu hayalim ise ilk uçuş deneyimim olan TK 568 İstanbul-Samsun uçuşuyla birlikte bir hedef haline geldi. Bu uçuş pilot olmaya karar vermemde en önemli etken oldu, diyebilirim. O uçuşumun ardından Türk Hava Yolları’na, kabin ekiplerinin ilgisi ve bana yaşattıkları güzel deneyim için uzun bir teşekkür maili yazdım. Sonrasında pilotluk hakkında daha fazla bilgi edinmek için araştırmalar yaptım. Sosyal medyadan ilgili pilotları bulup onlarla iletişime geçtim. O dönemlerde yazmaya çok meraklıydım, bu yüzden bazı pilotlara mektuplar gönderdim ve birkaç pilotla yazışma fırsatı buldum. Hatta, yazıştığım pilotlardan biri beni Antalya’ya davet etti. Kendisi o zamanlar uçuş okulunda eğitim alıyordu ve bana bir uçuş hediye etti. Birlikte küçük pervaneli bir uçakta uçtuk. Tüm bu süre zarfında, bu kişilerle iletişimimi hiç kesmedim. Türk Hava Yolları’na başvurana kadar bir şekilde havacılığın içinde kaldım.
Nasıl pilot olunur çok sık merak ediliyor. Bu anlamda uçuş okulu deneyiminizi merak ediyoruz. Eğitim süresi ne kadar ve uçuş eğitimleri ne zaman başlıyor?
Eskişehir’de 2 yıllık bir akademi eğitimi aldım. Eğitim grubum Anadolu Üniversitesi’nin bünyesinde yer aldığı için Türk Hava Yolları Uçuş Akademisinde eğitim almadım. Teorik eğitimlerin süresi ve uçuş eğitimlerinin başlangıcı her uçuş okulunun tekniğine ve kapsamına göre değişiklik gösterebiliyor. Örneğin bizde yaklaşık 5-6 aylık bir teorik eğitimin ardından uçuş eğitimleri başladı ve 2 yıl devam etti.
Pilotluk eğitiminiz sırasında sizi en çok zorlayan konu neydi?
Öncelikle, uçmak fizyolojik açıdan bizim alışık olmadığımız bir durum. Bu yeni duruma uyum sağlamaya çalışırken bazı zorluklar olabiliyor. Ama bu süreci aştıktan sonra uçmak dünyanın en güzel hislerinden biri haline geliyor!
Fiziksel eforun ötesinde, pilotluğun zihinsel bir disiplin ve dayanıklılık gerektirdiğini biliyoruz. Bunu nasıl yönetiyorsunuz?
Her insanın kendine özgü bir çalışma yöntemi ve etkili bulduğu bir tekniği var. Bu yaklaşımlar ister uçuş eğitiminde ister hayatın farklı alanlarında uygulanıyor olsun, karşılaşılan zorlukların üstesinden gelmeyi daha kolay hale getiriyor. Ben de üniversite zamanımda bana uygun ve verimli bir çalışma yöntemi geliştirmiştim. Bunu uçuş eğitimimde uyguladım. Sırasıyla neyi nerede çalışmam gerektiğini bildiğim için, süreç benim tarafımda daha kolay ilerledi. Değindiğim tüm bu noktaları belki disiplin çatısı altında değerlendiremeyebiliriz. Bunu daha çok bir çalışma tekniği olarak adlandırıyorum ben. Örneğin yeni bir kitaba başlayacağımızda onu nasıl okuruz? Önce kapağını inceleriz, sonra özetini okuruz ve en sonunda detaylı okumaya başlarız gibi. Belirttiğim üzere, kendi geliştirdiğim çalışma metodu sayesinde uçuş eğitimimde karşılaştığım zorlukların üstesinden geldim. Ayrıca önemli bir konuya daha değinmek istiyorum. Uçuş hayatımızın dışında, günlük hayatımızda yaşadıklarımız da uçuş performansımızı doğrudan etkileyebiliyor. Yaptığımız etkinliklerin kalitesi meslek hayatımızı etkiliyor. Bu konuda, spor ve hobiler bizi oldukça rahatlatıyor ve uçuşlarımız için konsantrasyon sağlıyor. Spor yapmak, seyahat etmek, okumak, yazmak ve kütüphanemde vakit geçirmek aktivitelerim arasında yer alıyor. Sevdiklerimle vakit geçirmeyi de ihmal etmiyorum. Kısacası havadayken özlemeniz gereken bazı şeyler varsa, bu durum uçuş sırasında işleri daha motive ve verimli şekilde yönetmenizi sağlıyor.
Mesleğiniz size neler katıyor?

Pilotluk benim hayat amacıma tam anlamıyla uyan bir meslek. Sürekli öğrenmek, gelişmek ve ufkumu genişletmek hayatımdaki esas değerler. Eğer başka bir mesleği icra etseydim bu kadar yoğun bir öğrenme ve gelişim sürecine dahil olamayabilirdim. Bu bağlamda pilotluk hem aktif bir meslek hem de çeşitli deneyimler vadediyor. Bu yüzden, pilotluktan beslenip kendimi geliştirmeyi çok seviyorum.
Öğrenmeniz gereken şeyler bitmiyor yani?
Öğrenme öyle bir süreç ki gerçekten hiç bitmiyor. İnsan öğrendiği gün yaşlanır, derler ya… Aslında öğrenmek bitmeyen bir serüven. Sadece evde kitap okuyarak edinilen teorik bilgilerle gelişmek mümkün değil. Hayatı aktif bir şekilde yaşayıp, gerçek deneyimler ile gelişmek gerektiğini düşünüyorum. Pilotluk gibi bir mesleğiniz varsa sürekli hayatın içinde oluyorsunuz. Bugün birlikte uçtuğumuz insanların her birinin farklı hikayeleri var. Onlarla etkileşimde olmak ve onlardan öğrenmek benim hayat amacıma hitap ediyor.
Bunlar işin pozitif yanları, diyebiliriz. Biraz da negatif yanlarından bahsedelim. Mesela hiç özel gün diye bir kavramınız yok. Bunu nasıl yönetiyorsunuz?
Bu durum, bizim farkında olduğumuz ve mesleğe adım atmadan önce bildiğimiz bir gerçek. Dolayısıyla buna hazırlıklıydık. Herhangi bir şekilde hayal kırıklığına uğramıyoruz, çünkü önceden belirlenmiş bir uçuş programımız ve operasyon planımız var. Zaten çok önceden öğrenmiş oluyoruz. En azından ben durumu bu şekilde yönetiyorum.
Çevrenizdeki insanların tepkisi nasıl oluyor?
Havacılıkla ilgilenenler bunu anlayışla karşılıyorlar. Ancak havacılıkla ilgilenmeyenler bu duruma olumsuz bakabiliyorlar. Biz de kendi içimizdeki durumu onlara anlatırken, operasyonun büyüklüğüne ve sorumluluğuna özellikle değiniyoruz. Bu şekilde onlar da durumu daha iyi anlıyor ve anlayışla karşılıyorlar.
Arkadaş çevreniz pilot olduktan sonra değişti mi?
Havacılık dışındaki hayatımdan bahsederken aslında biraz bu konuya değinmek istemiştim. Yurt dışında okuduğum için arkadaş çevremin neredeyse yarısı Avrupa’da yaşıyor ve onlarla bağımı koparmadım. Mesela bu ay sonunda Amsterdam’a seyahatim var ve hep birlikte toplanmak için bir program yaptık. Antalya’da görev aldığım dönemde de Avrupa’daki arkadaşlarım buraya gelip benimle görüşürdü. Şunu söyleyebilirim ki; arkadaş çevremin büyük çoğunluğu havacılıktan olsa da kalan kısmı tamamen farklı alanlardan. Havacılık dışındaki arkadaşlarıma ayrıca değer veriyorum. Onlar her zaman hayatımın bir parçası olacak.
Bu gibi ilişkilerin yönetilmesi zordur diye düşünüyorum. Öyle mi?
Tabii, insan ilişkilerini yönetmek oldukça zor. Dostlarımız ve sevdiklerimiz ile olan bağlarımızı güçlü tutabilmek için emek vermek gerekiyor. Aksi halde ilişkiler zamanla zayıflayabiliyor. Bunun olmasını hiç istemem. Bu sebeple, mesleğimde arkadaşlık ilişkilerime daha fazla özen gösteriyorum. Sürekli Avrupa’daki arkadaşlarımın yanına gidemesem bile sık sık birbirimizi arıyoruz.
Siz en çok hangi uçuşlardan keyif alıyorsunuz. Kısa mı uzun mu?

Öncelikle,pilotluğun dar gövde ve geniş gövde pilotluğu olmak üzere ikiye ayrıldığını belirtmek isterim. Hepimiz pilotluk kariyerimize dar gövde uçuşlarıyla başlıyoruz. Bu süreçte genellikle kısa mesafeli uçuyoruz. Düzenli bir şekilde Avrupa veya yurt içi uçuşlarında görev alıyoruz. Dar gövde operasyonlarında uçuş temposu daha yoğun oluyor. Geniş gövde pilotluğunda ise uzun menzilli uçuşlar yapıyor ve uzun yatılara kalıyoruz. Şu anda A330 geniş gövde uçaklarında görev aldığım için, görüşümü buradaki operasyonlarıma dayanarak paylaşacağım. Geniş gövdeli uçaklarla dünyayı keşfedip, farklı deneyimler kazanabildiğim için uzun uçuşları daha çok seviyorum.
En uzun uçuşunuzu nereye yaptınız ve kaç saatin üstünde yatıya kalınıyor?

En uzun uçuşumu Çin’e yaptım. Diğer filoların daha uzun uçuşları mevcut ancak bizim görev aldığımız A330 tipi uçaklar genellikle Çin’e uçuyor. Bu bölgeye kargo operasyonu düzenlediğimiz için iki uçuş yapıyoruz. Uçuş sırasında önce belirli bir meydana inip kargoyu boşaltıyoruz, ardından tekrar havalanarak Çin’e devam ediyoruz. Bu şekilde görev süremiz 16 saate kadar uzayabiliyor. Yatıya kalmak tamamen frekansla ilgili bir durum. 3 ila 5 gün arasında değişkenlik gösterebiliyor. Eğer o hafta aynı lokasyona iki farklı uçuş varsa, bir ekip önceden uçarak diğer ekip gelinceye dek orada konaklıyor. İkinci ekip gelip uçağı teslim alıyor ve geri dönüş gerçekleşiyor.
Otomatik pilot varsa siz uçakları nasıl uçuruyorsunuz?
Uçaklarda otomatik pilot olsa bile onun talimatlarını verebilecek ve yönlendirebilecek deneyimli personele ihtiyaç var.Biz pilotlar olarak, operasyonun en başından sonuna kadar her şeyin içindeyiz. Otomatik pilot devrede olsa da uçuş süresince gözlem ve kontrol bizde. Ayrıca uçağın her zaman otomatik pilot modunda uçtuğunu söylemek doğru değil. Özellikle iniş ve kalkış gibi kritik aşamaları biz gerçekleştiriyoruz.
Yapay zekâ teknolojisinin gelişmesiyle birlikte “Otomatik pilot olduğu sürece pilotluk geleceğin mesleği değil.” gibi bir algı oluşmaya başladı. Bu konuda sizin düşünceleriniz nedir?
Ben bu konuya iyimser bir açıdan yaklaşıyorum. Evet, otomatik pilot opsiyonu mevcut ama uçakta operasyona hâkim ve otomatik pilotu yönlendirebilecek birilerinin mutlaka olması gerekiyor. Örneğin, uçuş esnasında kötü hava şartlarıyla karşılaşabiliyoruz. Böyle durumlarda, rotadan kaçınma kararını otomatik pilot veremez. Pilot bu kararı verir ve otomatik pilota uygulatır.
10 saatlik uçuşta bir pilot ne yapar?
Bu tür uzun uçuşlarda genellikle 3 ya da 4 kaptan görev alıyoruz. Kalkıştan kısa bir süre sonra aramızda dönüşümlü olacak şekilde dinlenme planı yapıyoruz. Diyelim ki uçuş süresi 9 saat ve görevli 3 kaptan varsa, bu süreyi üçe böleriz. Ayrılan 3 saatlik dilimlerde uyuyabilir, kitap okuyabilir, dinlenebiliriz. Ancak bu dinlenme sürelerinin dışında kokpitte yapmamız gereken rutin görevlerimiz var. Bu görevler arasında; zaman ve yakıt kontrolleri, uçuş emniyetini etkileyen durumların değerlendirilmesi, hava durumu takibi, otomatik pilotun düzenli kontrolü ve uçulan hava sahasındaki prosedürlerin titizlikle uygulanması yer alıyor. Tüm bu rutinler, uçuşun sorunsuz ve güvenli bir şekilde tamamlanması için büyük önem taşıyor.
Herhangi bir kriz yaşanması halinde durumu nasıl yönetiyorsunuz?
Kriz anlarına karşı tedbirli olabilmek için simülatör eğitimlerine katılıyoruz. Böyle olaylarla karşılaştığımızda, bize öğretilen prosedürleri uygulayarak krizi en iyi şekilde yönetmeye çalışıyoruz.
Yatıya kaldığınız yerler arasında en sevdiğiniz yer neresi oldu?
Mauritius ve New York açık ara favori lokasyonlarımdır. Öncelikle Mauritius’tan bahsetmek istiyorum. Burası Hint Okyanusu’nda yer alan, gerçekten çok özel bir ada. Bana kalırsa dünyanın en özel yerlerinden biri. Böyle bir tropikal adaya uçuyorsak genellikle 2 veya 3 gün kalıyoruz. Her ziyaretimde araba kiralayıp okyanusun kıyı şeridinde yolculuk yaparken, belli noktalarda durup okyanusta yüzüyorum. Bir yandan da olağanüstü doğayı seyrediyorum. Mauritius’a arada sırada aynı ay içinde birkaç kez sefer düzenlenebiliyor. Bu sayede o güzel atmosferi her seferinde yeniden deneyimleyebiliyorum. Biraz klasik olacak belki ama New York’un da çok özel bir şehir olduğunu düşünüyorum. Filmlerde gördüğümüz o dünyayı, sokaklarında kahve eşliğinde sadece yürürken bile hissedebiliyorsunuz. Bir bahar ayında, uçuşunuzdan sonra Central Park’ta yürüyüş yapmak tarif edilemeyecek güzellikte bir deneyim. Şehir hayatının da tıpkı ada hayatı gibi kendine özgü güzellikleri olduğunu New York’ta görmüş oldum.
Mesleğinizin en keyifli tarafı nedir?

Gün doğumu veya gün batımında uçmak çok güzel bir his. Gün doğumuna karşı kalkışa geçmek ve o eşsiz manzarayı izlemek mesleğimizin bizlere sunduğu en büyük ödüllerden biri. Uçmanın keyfi dışında çok kıymetli ve iyi insanlarla bir araya gelme şansını yakalayabiliyoruz. Onların hikayelerinden ve deneyimlerinden faydalanarak yeni şeyler öğrenebiliyoruz. Pilotluk aynı zamanda farklı şehirlerde yaşama fırsatı sunuyor. Şirket belirli dönemlerde, açılan uçuş noktalarındaki şehirlerde yaşamak isteyip istemediğimizi soruyor. Örneğin, eğitimlerimi tamamladıktan sonra bana Antalya’da yaşamak için bir teklif sunuldu. Gelecek planlarımda Ege veya Akdeniz’de yaşamak olduğu için bu teklifi kabul ettim. Nihayetinde bir süre görevime Antalya’da devam ettim. Anlattığım bu üç konu, benim gözümde mesleğimin en keyifli tarafları.
Aynı imkânlar kabin memurlarımız için sağlanıyor mu? Yoksa sadece pilotlara özel bir durum mu?
Bu imkanlar kabin memurlarımız için de geçerli. Şirketimizin belirlediği uçuş noktalarında Antalya dışında Ankara ve daha birçok şehir bulunuyor. Kabin memurlarımız bu ilgili noktalardan uçuşlarını gerçekleştirebiliyorlar. Bu uygulama, ihtiyaca göre dönemsel olarak değişebiliyor. Benzer şekilde, bu imkânı değerlendirmek isteyen kaptanlarımız da ilgili şehirlerde görev alabiliyor. Ayrıca bu tür lokasyonlarda genellikle aynı ekiple çalışıldığı için bir aile ortamı oluşuyor ve iyi bir sinerji yakalanıyor. Bu deneyimi yaşama fırsatını bulduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum.
Peki eğitiminizi saymazsak kaç yıldır Türk Hava Yolları’nda pilotsunuz?
Yaklaşık 3 yıldır Türk Hava Yolları bünyesinde pilot olarak çalışıyorum.
Uçuş hayatınız boyunca karşılaştığınız en ilginç durum nedir?
Lisedeyken mesaj attığım pilotlardan birisiyle yakın bir zamanda görev aldım. Başta iki yabancı gibi kokpitte oturduk ama sohbetimizin ilerlemesiyle birbirimizi hatırladık. Hayatıma ışık tutan bu kişiyle uçmak ilginç ve güzel bir andı.
Peki kariyerinizin en unutulmaz ânı nedir?

Yakın bir tarihte, gün batımında Afrika’ya uçarken birden gözümü bir parlaklık aldı. Bu parlaklık bir süre devam edince bir kuyruklu yıldız olabileceğini düşünerek hemen fotoğrafını çektim. Uçuşumdan sonra detaylı bir araştırma yaptım ve ne öğrendim dersiniz? Gözümü alan parlaklığın 80 bin yıl sonra ilk kez çıplak gözle görülebilen Atlas Kuyruklu Yıldızı olduğunu öğrendim. Tüm dünyanın kilitlendiği ve gözlemevlerinin incelemeye can attığı bu özel yıldıza, muhteşem bir manzarayla tanıklık ettim. O uçuş kariyerimin en unutulmaz anıydı.
Uçuşunuz sırasında bizim göremediğimiz ilginç şeyler gördüğünüz oluyor mu?
Evet, hiç beklemediğimiz şeylerle karşılaşabiliyoruz. Gece uçuşlarında zaten yıldız manzarası eşliğinde uçuyoruz. Fakat gündüz uçuşlarında birkaç kez hareket eden ve dönen gök cisimleri gördüğüm oldu. Ne olduklarından hala tam emin değilim. Belki daha önce hiç görmediğimiz şekildeki uydular da olabilirler. Kaptanlarımızla aramızda bu tür gözlemleri sıkça tartışıyoruz. O anda insan ister istemez mistik bir duyguya kapılıyor.
Yazmaya nasıl ve ne zaman başladınız?

Yazı yazma serüvenim çocukluğuma dayanıyor. 12 veya 13 yaşlarımda günlüğe benzer bir defterim vardı. O zamanlar içine çok az şey yazıyordum. Profesyonel anlamda yazmaya 2010 yılında başladım. O zamandan bu yana 14 yıldır istisnasız günlük tutuyorum. Tuttuğum günlükler gün içinde yaşadıklarımı ve hissettiklerimi anlatan klasik günlük tarzı yazılardan oluşmuyor. Daha çok okuduğum notları derlediğim ve günümü planladığım yazılara dayanıyor.
Yazma motivasyonunuz nedir?
Bazen kafamızdaki karmaşık meseleleri kâğıda dökmek, zihni berraklaştırmanın en etkili yollarından biri olabiliyor. Bu çerçeveden baktığımda, yazmak benim için adeta meditasyon niteliği taşıyor. Bunun farkına varınca profesyonel olarak yazmaya karar verdim. Yazma ve okuma faaliyetlerini bir arada yürütmenin kalemimi daha etkili hale getirdiği kanaatindeyim. Zaten ilk kitabım olan “Düşündüren Seyahatler” yazdığım günlüklerin ve okuduklarımın derlenmesiyle ortaya çıktı.
“Düşündüren Seyahatler” kitabınızdan biraz bahseder misiniz?
Bildiğiniz üzere, pandemi döneminde havacılık sektörü durgun bir zamandan geçti. Sınırların tekrardan açılmasıyla birlikte yeniden seyahat etmeye başlamıştım. Kardeşim Ukrayna’da üniversite eğitimine devam ettiği için sürekli oraya gidiyordum. Ukrayna’ya gerçekleştirdiğim seyahatler sırasında buranın sanattan ibaret olduğunu görmek beni çok etkilemişti. Operalar, baleler, tiyatrolar ve filarmoni konserleri gibi sanatsal aktiviteler yaygındı. Bu tarz etkinliklere yoğun ilgi duyduğumdan ötürü pek çok konsere ve operaya gittim. Gittiğim konserlerde, parçaları dinlerken düşünsel yolculuklara çıktım ve hissettiklerimi kaleme aldım. Yani gittiğim konserlerdeki anlar bana ilham oldu. İlerleyen zamanda Lviv ve Kiev şehirlerinde yaşadığım sanatsal deneyimleri bir seyahat derlemesi haline getirdim. Bu süreçte, Ukrayna’da tanıştığım bir yayıncıya yazılarımı sundum. İçeriğin beğenilmesi üzerine yazılarım Ukraynacaya çevrilerek Turizm Bakanlığı’nın sponsorluğunda kitap haline getirildi. Böylelikle kitabım ilk kez Ukrayna’da yayımlanmış oldu.
Sizce verimli seyahat kaliteli seyahat mi demektir? Kaliteli bir seyahatin kriterleri nelerdir?
Bence verimli bir seyahat düşündüren, sizi eve farklı biri olarak getiren seyahattir. Fikirlerimizin dönüştüğü, ruhumuz dinlendiği ve hayatımız üzerinde belirli kararlar verdiğimiz seyahatleri verimli seyahat olarak nitelendiriyorum. Kısa zamanda çok yer görmeyi hedefleyen gezi konseptlerini çok doğru bulmuyorum. Nicelik yerine nitelikli bir seyahat benim için daha ön planda. Çok yer görmektense kişisel gelişimimi destekleyecek ve hayatıma yeni bir bakış açısı kazandıracak yerleri görmeyi tercih ediyorum. Bence kaliteli seyahat iyi bir planlama ile başlar. Seyahat etmeyi düşündüğümüz yerin planlama sayesinde bizi fazla yormadan keyif vermesi gerekiyor. Buna ek olarak zihni dinlendirecek kaliteli yerlerde, kaliteli aktiviteler yapmak seyahatleri benim için daha anlamlı kılıyor.
Kariyer ve yaşam hedefleriniz neler?
Pilotluk kariyerimde hedefim A350 tipi geniş gövde uçaklarında kaptan olmak. Bu uçaklar hem teknolojik açıdan oldukça ileri seviyede hem de çok güzel ülkelere uçuyor. Bu durum beni fazlasıyla heyecanlandırıyor. Öte yandan yeni başlayan yazarlık kariyerimde uzun bir yol olduğu kanısındayım. Entelektüel anlamda üretim yapmak, bana göre insanın ulaşabileceği en büyük zevklerden biri. Bu yüzden yeni kitaplar yazmak hedeflerim arasında yer alıyor. Hatta şu an yeni bir tanesi üzerinde çalışmalarımı sürdürüyorum. Kişisel hedeflerime gelirsek, sevdiklerime daha fazla vakit ayırmak istiyorum. Pilotluk mesleği, dünyaya dair bakış açımı değiştirdi. Hayatımdaki insanların yerini ve önemini daha iyi anlamamı sağladı. Bu farkındalıkla daha anlamlı ilişkiler kurmak ve var olan bağlarımı güçlendirmek için çaba göstereceğim.
A350 tipi uçaklar kaç kişilik?
A350 tipi uçaklar 300 yolcu kapasitesine sahip. En uzun uçuşlarımız olan Avustralya seferleri genellikle A350 modelleriyle gerçekleştiriliyor. Ben de bu operasyona dahil olup Avustralya gibi özel bir kıtayı keşfetmeyi arzuluyorum.
Yakın zamanda kaptan olarak A350 tipi uçaklarda görev almayı planlıyor musunuz?
2 ila 3 yıl içerisinde kaptan olmayı hedefliyorum. Ancak kaptan olduktan sonra hemen uzun uçuşlar yapamayacağım. Öncelikle dar gövdeli uçaklarda kaptanlık görevi alacağım. 3 veya 4 yıl bu şekilde uçtuktan sonra tekrar geniş gövde uçaklarında görev alacağım. Yani asıl hedefime ulaşmam için önümde yaklaşık 8 yıllık bir süreç var.
Tip yetkisi nasıl alınıyor? A330’da görev alırken A350’de uçmak istediğinizi talep ederek tip yetkisi mi alıyorsunuz?
Öncelikle tip başlığını açıklamam gerekebilir. Havacılıkta tip almak, bir pilotun belirli bir uçak tipine yönelik eğitim alması ve o uçak tipinde uçma yetkisi kazanması anlamına gelir. Akademiden mezun olduğumuzda şirketin ihtiyacına göre bize bir uçak tipi atanıyor ve bu tip kariyerimizin yönünü belirliyor. Eğer Airbus ile başlıyorsanız Airbus uçaklarıyla, Boeing ile başlıyorsanız Boeing uçaklarıyla devam ediyorsunuz. Bu konuda kendimi şanslı hissediyorum, çünkü Airbus gerçekten harika bir uçak. Uçağı benimsediğinizde operasyonunu da benimsiyorsunuz. Her ne kadar A330 modelinde uçmaktan keyif alsam da A350 bambaşka bir deneyim. Son teknolojiyle donatılmış bir model olduğu için bu uçağı mutlaka deneyimlemek istiyorum.
Bu uçakta yolcu olarak uçtunuz mu hiç?
Evet, bir görevli uçuşumu tamamladıktan sonra dönüşte yolcu olarak A350 ile seyahat ettim. Özellikle Business Class’a hayran kaldım. Kabini ise oldukça konforlu ve modern bir tasarıma sahip. Alışık olduğumuz uçaklardan en büyük farkı inanılmaz derecede sessiz olması. Bu özelliği beni çok şaşırtmıştı. Onunla uçmak büyük bir ayrıcalık, diyebilirim.
Pilotluk ve yazarlığın birleşiminden nasıl bir sonuç çıkarıyorsunuz?
Bir durumu anlatabilmek için o ânı veya deneyimi yaşamanız gerekir. Yaşadığınız deneyimleri ve düşüncelerinizi kaleme alırsınız. Bu deneyimleri edinebilmek için dış dünyayla etkileşimde bulunmanız gerekir. İşte tam bu noktada mesleğim devreye giriyor. Pilotluk, yazmam için gereken tüm imkanları ve deneyimleri bana sağladı. Bu yüzden pilotluğu sadece mesleğim olmasından ziyade hobilerime katkı sağlayan bir alan olduğu için de çok seviyorum. Pilotluk sayesinde bol bol seyahat ediyor ve yeni yerler keşfediyorum. Eve döndüğümde artık kaleme alabileceğim birçok hikayem oluyor. Kısacası uçuş hayatım yazarlığımı doğrudan etkiliyor.
Kaliteli yaşam konseptiniz nedir?
Kaliteli hayatın; sevilen bir meslek, uğraşılan erdemli işler ve sağlıklı bir yaşam döngüsünden geçtiğini düşünüyorum. Bununla ilgili Naval Ravikant’ın sevdiğim bir sözünü paylaşmak istiyorum: “Huzurlu bir ev, fit bir vücut ve sakin bir zihin. Bunlar satın alınamaz, kazanılması gereken şeylerdir.” diyor kendisi. Bu sözü bana hep ilham olmuştur. Ayrıca pilotluğun ve yazarlığın de bahsettiğim kaliteli yaşamın oluşmasına katkı sağladığını göz ardı edemem.