More
    Ana SayfaAsya gezi rehberiSingapur gezi rehberiRenklerin adası: Singapur seyahat rehberi

    Renklerin adası: Singapur seyahat rehberi

    Singapur öyle bir yer ki "tropik Avrupa" da diyebilirsiniz, "Batılı Asya" da... Gündüzleri temiz ve geniş caddelerinde dolaşıp her çeşit şey satan rengarenk dükkanların zevkini çıkarırken, geceleri de müzik, dans ve eğlencenin tadına varabilirsiniz.


    Her halükarda yanınıza alacağınız çok amaçlı pamuklu bir mendil, Singapur’da gezilecek yerleri keşfederken can yoldaşınız olur; ıslatıp ensenize koyarsınız, başınıza güneşlik yaparsınız ve tabii temel ihtiyaç, bileğinize bağlayıp terinizi silersiniz. Şapkadır, güneş gözlüğüdür, bilek bandıdır, güneş kremidir elbet yan aksesuar olarak bulunsun da; hani kağıt olanından değil, hazır aromalı olanından hiç değil, pamuklu bir mendil kesin lazım. İşte  bu cümleden önceki iki cümle oldukça öz bir iklim tarifiydi. Sıcak, nemli ve biraz pahalı bir yer Singapur. Ne bileyim güneş gözlüğü alacağınıza bir gün otelde fazla kalırsınız, şapka alacağınıza iki limonata fazla içersiniz, bilek bandı alacağınıza hatıralık orkideli magnet alırsınız, güneş kremini alacağınıza…. Bir saniye! Güneş kremi almak lazım, çünkü daha Sentosa’ya gideceğiz.


    Singapur tarihi üzerinde tapınakların etkisi

    Singapur’u gezmeye başlamadan önce bu ülkenin tarihi ve felsefesi üzerinde etkili olan tapınakları öğrenmek şart. Çünkü Singapur tarihi, kucakladığı birçok felsefe ile birbirinden güzel tapınaklar barındırıyor. Kong Meng San Phor Kark See Manastırı (Parlak Tepe), Singapur’daki en büyük Budist tapınağı olup “Dharma” öğreti ve uygulamalarını yaygınlaştırmak gayesiyle kurulmuş. Dharma’nın kelime karşılığı  Batı dillerinde mevcut değilmiş. Kaynaklarda “yaşamı ve evreni mümkün kılan düzene göre uyarlanan davranışlar”, “yaşamın doğru yolu”, “kozmik  yasa ve düzen” gibi tanımlamalar mevcut. Dharma takipçilerine göre ise anlatılandan çok daha basit bir anlama sahip, sadece “Yaşa!”… Tapınak, krematoryum ile aynı bahçeyi paylaşıyor. Elbet efil efil duman ve koku yok etrafta ancak cenazelerin yakım işleminin orada yapıldığını öğrendikten sonra sanki burnum daha bir hassaslaştı.

    Kong Meng San Phor Kark See Manastırı pagoda Singapur

    Singapur’da gezilecek yerler 

    Singapur’da gezilecek yerler içinde baş sıralarda olan Singapur Hayvanat Bahçesi çocuklarınızla birlikte harika vakit geçirebileceğiniz bir yer, ancak bir yetişkinin de fazlasıyla eğlenebileceğini garanti ederim. Ne tür tatili seviyorsanız sevin, Singapur’da mutlaka hayvanat bahçesine gitmelisiniz. Çifter çifter el ele tutturulmuş, hepsi bir örnek beyaz tişörtlü ve kırmızı şortlu Japon anaokulu öğrencilerinden oluşan bir grubun peşine takıldım, galiba gördüklerime onlardan daha çok şaşırdım. Kendimi Umberto Eco’nun Bauldino romanındaki Pndapetzim’e gitmiş gibi hissettim; burnu olan kuşları, iki ayak üstüne çıkıp “bana yemek ver” diye çığlık atan su samurlarını, deve boyunlu dev kaplumbağaları ilk kez burada gördüm çünkü.

    Hayatımın en unutamayacağım sahnelerinden birini de burada yaşadım. Şimdi sırada hangi hayvan var diye bakınırken bir orangutanla göz göze geldim. Hani hiç orangutan resmi görmemiş biri de değilim ama gerçekten görmek farklı bir şey. Hayatını, sırtında yük taşımakla geçirmiş ve yeni yükünü bekleyen yaşlı bir amca edasıyla, bir bankın üstünde oturmuş armut yiyordu ve… göz göze geldik! O sırada bir hayvanın değil bir insanın gözlerine bakıyordum ve dondum kaldım. Başını öylesine kaygısızca çevirip meyvesini yemeye devam etti ki aramızda geçen olası diyalogla bu jesti daha iyi ifade edebilirim:

    – Aa Oran Amca, ne kadar da çok insana benziyorsun!!!

    – Peh! İnsanmış… Sen orangutana benziyor olmayasın? Her gün aynı dava, çoluk çocukla uğraşıyoruz ya…

    Sentosa’ya gidecekseniz -ki kesin gideceksiniz- teleferiğe binmelisiniz, o yüzden diğer ulaşım yollarına hiç girmeyelim. Teleferiğe binecekseniz de “3 kuruş fazla olsun, her tarafı cam olsun!” demelisiniz (diğer seçenek zemini cam olmayanlar).

    Singapur gezilecek yerler listesine göz atarak teleferiğin içindeyim ve sessizce ağır ağır karanlık bir tünelde ilerliyorum. Aslında “uçuyorum” demek daha iyi tanımlar, çünkü etrafta mekanik bir düzeneğin içinde olduğunuzu hissettirecek hiçbir ses yok. Biraz ilerde beyaz bir ışık görüyorum. Işık yaklaşıyor ve mavi bir gökyüzü oluyor. Sonra… Hızla düşüyorum! “İpi koptu galiba bu meretin!” diye şaka yapamayacak kadar korkarak yeşil bir suyun içine hatta altımdan geçen cruise gemisinin güvertesine doğru hızla düşüyorum. Hayatım gözlerimin önünden bir film şeridi gibi geçiyor falan derken… Sonrası düz uçuş… Teleferik mi, korku tüneli mi, yoksa hala Pndapetzim’de olduğum yanılgısı mı; midem gıdıklanıyor, çok harika bir his…

    Her ne kadar muhteşem bir sahne olsa da, fotoğraflanmaya değer en güzel kareler bir tek benim anlayabileceğim netlikte, çünkü ellerimin ve dirseklerimin kesintisiz titremesini 15 dakika durduramadım. En kendime gelmiş olduğum anda ise ağzını açmış kocaman bir aslan heykelinin bana doğru yaklaştığını fark ediyorum: Şehrin sembolü Merlion!

    Sentosa Adası vakti zamanında esir kampı, sürgün yeri, idam bahçesi olarak kullanılmış. Öyle ki geçmişte birçok isimle anılan bu adanın işte o birçok adı genelde Malay dilinde “ölüm adası, ölümün arkası, ölü ada” demekmiş. 1972 yılında halkın isteğiyle değiştirilip yine Malayca bir kelime olan “sentosa” seçilmiş; anlamı “barış ve huzur”. Bu tarihten sonra çeşitli yatırımlar yapılarak, adanın turistik bir cennet olması yönünde büyük çaba harcanmış.

    Sentosa Eğlence Adası topraklarında

    Adada üç farklı rota içinde sürekli dolaşan plaj otobüsleri var, bu otobüsler farklı noktalara uğruyor, işte bu aşamada Sentosa size soruyor: “Ne vereyim turistime?”. Plaj, golf sahası, yunus koyu, su altı dünyası, tema park, Universal Stüdyoları, Skyride, casino, spa, geceye özel ışık şovları, müzikaller ve kalan her şey… Dilerseniz üç rotadan da bilet alıp kesişme noktalarında aktarma yapabilirsiniz, dilerseniz de istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz.

    Özellikle Denizin Şarkıları çok güzel bir açık hava müzikli ışık gösterisi… Hafta sonuna denk gelirseniz, rezervasyonunuz yoksa yer bulamayabilirsiniz. “Aman ne para vereceğim, yakından oturarak izleyeceğime, uzaktan ayakta izlerim!” derseniz -ki ben dedim; olmuyor, paravanlar çok yüksek.


    Singapur’da ne yenir?

    Bir de S.E.A. Aquarium’u gezmek lazım. Deniz ürünleri de yemek lazım tabii… Hmm… Nasıl desem? Hem su altı dünyasını methedip hem leziz deniz ürünlerini mutlaka yemelisiniz tavsiyeleri arasındaki ikilemi kulağa hoş gelecek şekilde makyajlamanın bir yolunu arıyorum ama yok galiba.


    Singapur ile ilgili ilginç detaylar

    “Tiger balm” merhemini duymuş muydunuz? Türkiye’de de sıkça kullandığımız buharlaşan mentollü meşhur kremin Çin versiyonudur kendisi, ama hangisi hangisinden kopya çekmiş bilmiyorum. Antik Çin Tıbbı’na bakacak olursak; bu sefer Batı, Çin’in ürününü kopyalamış olabilir. İşte bu merhemi geliştiren kardeşler bu işten büyük servet kazanmışlar. Sonra da bu araziyi satın alıp, insanları ahlak ve etik konular hakkında motive eden, bilgilendiren, uyaran hatta tehdit eden 3 boyutlu görseller hazırlamışlar. Tevekkeli değil adının “Tiger Balm Gardens” olması, ancak bilinen diğer bir adı da “Haw Par Villa”.

    Haw Par Villa giriş kapısı

    Temalı bir parka gittiğinizi hayal edin, önce sırat köprüsünden geçiyorsunuz, sonra amel defteriniz okunuyor, işlediğiniz günahlar ve sevaplar tüm detaylarıyla gözünüzün önüne seriliyor, biraz mizah da var bu temsillerde. Sonra bu günahlar karşısında çekeceğiniz azabı ve sevabınız için hak ettiğiniz mükafatı gösteren sahnelere geçiyorsunuz. Bu sefer mizah yok! Artık yağ bal akan derelerden tutun mücevher işlenmiş konaklara kadar; eli kazıklı zebanilerden tutun, altı harıl harıl yanan kaynar kazanlara kadar, cennet ve cehenneme dair en bildik sahnelerin; renklendirilmiş fiberglass mankenlerle ve ışık efektleriyle süslenmiş üç boyutlu tablolarla canlandırıldığı bir park Haw Par Villa. Tabii ana temayı Çin gelenekleri, efsaneleri ve folkloru oluşturuyor. Yine de gitmeden önce internetten bir görsel araştırması yapsanız iyi olur gibime geliyor (bıyık altından gülme efekti).

    Bir sonraki durağım bir mezarlık… “Bütün bir yıl çalışmışım, oldukça yorulmuşum, işte şimdi rahatlama vakti, tatile çıkmışım, keyfim yerinde, gözüm de bayram ediyor gönlüm de, midem de… Pardon ama neden bir mezarlığa gideyim?” Olası cevaplar:

    • Gittim çünkü Münih’te gezerken yanından geçtiğim, en mükemmel park peyzajlarına taş çıkartan mezarlığı gördüğümden beri mezarlık gezmek bende psikopat bir zevk haline geldi.
    • Gittim çünkü II. Dünya Savaşı hikayelerine ilgim var. Her yeni öğrendiğim şey “Allah korumuş, iyi ki girmemişiz.” dedirtiyor. Her yeni öğrendiğim şey, buna şükrettiğim için bile utanç duymama neden oluyor.
    • Gittim çünkü bu dünyanın öyle acı gerçekleri var ki tatilde olsanız bile görmezden gelemiyorsunuz.
    • Gittim çünkü giriş ücretsizdi. Pahalı destinasyonlarda, ücretsiz mekanlar öncelikle ele alınmalı.

    ​Kranji Savaş Mezarlığı ve Müzesi; Japonya’nın Singapur’u istilası sırasında hayatını kaybetmiş, 850’sinin kimliği bulunamamış 4.458 bedenin ebedi istirahatgahı ve bedeni bulunamamış 24.000 ismin duvara kazındığı anıt mezarlık. On farklı ülkenin kadını erkeği, askeri sivili, çocuğu yaşlısı… Müzede okuduğum iki tarihi cümle dikkatimi çekti. Japonya istila sırasında Singapur’a şu ismi vermiş: “Güneyin Işığı”.

    İltifat yüklü bu ismi verirken, neden güneyin ışığını söndürmek hedeflenmiş, anlamadım. İngiltere ise Singapur’un düşüşü hakkında şöyle demiş: “İngiliz tarihindeki en kötü hastalık ve en büyük kapitülasyon!” Kendi tarihlerine dahil edecek kadar içselleştirmişlerse neden sadece maddi bir külfet gibi görmüşler, anlamadım. Aslında biraz anladım galiba… Hani benim şu “Su altı dünyasına gidin rengarenk neşeli deniz yaratıklarını görün, ımmm akşamına da bir büyük balık, ortaya bir karides kalamar tabağı!” ikilemimde yaşadığım gibi olsa gerek…


    Singapur ile ilgili bilinmesi gerekenler

    Biraz da Singapur ile ilgili en çok merak edilen konular hakkında bilgi vermek istiyorum. Zira Singapur’un başrolde olduğu birçok sohbette bunların konusu açılıyor: 

    • Singapur’un başkenti yine Singapur’dur.
    • Singapur para birimi Singapur dolarıdır. 
    • Singapur, Güneydoğu Asya’daki en küçük ülke unvanına sahiptir. 
    • Singapur nüfusu, 2020 yılı itibarıyla yaklaşık 5,686 milyondur. 
    • Singapur resmi dilleri ise; İngilizce, Malayca, Çince ve Tamilcedir.

    Singapur vize istiyor mu?

    Eminim bu kadar anıdan ve bilgiden sonra aklınıza bu soru gelmiştir. Şöyle söyleyeyim; Singapur’a seyahat eden Türk vatandaşları, 30 güne kadarki turistik vizeleri için vizeden muaf tutuluyor. 30 günlük sürenin bitiminde ülkede daha fazla kalmak isteyen kişiler, Singapur’daki ilgili makamlara başvurarak statülerine uygun bir şekilde ikamet izni alabilirler.

    Biliyorum, sonuç paragrafı lazım… Biz insanlar yeryüzünü cennetten cehenneme (Kranji), cehennemden cennete (Sentosa) çevirebilecek kudretteyiz (Dharma öğretisi). Elbet aslan ceylanı yiyebilir, insan da balığı (Singapur Hayvanat Bahçesi); ancak bir cana reva görülmeyen başka cana yapılmamalı (Haw Par Villa). Öyle ki hayvanların, bilinç taşıyan varlıklardan belki de tek farkı oy kullanamamaları (Oran Amca)…

    Singapur’da gezilecek yerleri ve büyülü atmosferiyle tek bir sonuç paragrafıyla özetlenebilecek bir yer değil… Birkaç kere daha gitmeliyim, çünkü birçok sonuç paragrafı olmalı bu şehrin. Sevdiğin bir yemeği tekrar yemek, sevdiğin bir şarkıyı tekrar dinlemek, sevdiğin bir filmi tekrar izlemek gibi…

    *Blogumuzda yer alan bu yazının tarihi bazı güncellemelerden dolayı yeni görünüyor olabilir. Yazının içeriği yazarın kendi görüşünü yansıtmaktadır ve yazıda yer alan fiyat, ulaşım gibi bazı bilgilerin değişmiş olması mümkündür. Göz önünde bulundurmanızı rica ederiz.

    Bunlar da var!