More

    Şehrin ruhu: Berlin


    Görmeden gelme

    Alexanderplatz

    Berlin’in en bilinen meydanları arasında ilk sıralarda yer alan Alexanderplatz, yapıldığı tarihten beri her zaman ilgi çeken bir yer olmuş. Giderek ünlenen, etrafındaki yapıların artmasıyla popülerleşen meydan bugün, kentin sosyal hayatının en önemli adreslerinden biri. Tren garının varlığı ve hemen yakınındaki Potsdam Meydanı’nın 1920’li yıllarda ünlenmeye başlamasıyla, Alexanderplatz iyiden iyiye önem kazanmış. II. Dünya Savaşı’ndan sonra Doğu Almanya için de önemini koruyan meydanda, 1965 ve 1969 yılları arasında inşa edilen, zamanında Avrupa’nın en büyük ikinci yapısı olan 368 metrelik Berliner Fernsehtrum (yayın kulesi ) bulunuyor.

    Pergamon Müzesi

    İzmir’deki antik Pergamon kentinde bulunarak 19. yüzyılda Berlin’e götürülen antik kalıntıları sergileyebilmek için inşa edilen yeni bina, bu muhteşem eserler nedeniyle Pergamon Müzesi (Pergamonmuseum) olarak adlandırılmış. Anıtsal bir mimariye sahip olan müzenin en çarpıcı eseri, günümüzün Bergama ilçesindeki Pergamon antik kentinde ortaya çıkartılan sunak. Zeus ve Athena’ya adanan Büyük Sunak, Helenistik Dönem heykel sanatının başyapıtı olarak kabul ediliyor. Devlerle tanrıların savaşının betimlendiği kabartmalarıyla hayrete düşüren sunağın mimarisi de ilgi çekici. Müzenin bir diğer önemli eseri olan Milet Agora Kapısı da Türkiye’den, Aydın’daki Milet antik kentinden götürülmüş. Yüksekliği 17 metre olan bu anıtsal pazar yeri kapısı da görenleri şaşırtan bir mimariye sahip. Babil’in ünlü İştar Kapısı ve Tören Yolu’nun da bulunduğu müzede dünyanın pek çok yerinden getirilen heykel, kabartma, mimari parça, sikke, vazo ve mozaik gibi arkeolojik eserler sergileniyor. Berlin gezinizde mutlaka Pergamon Müzesi’ne zaman ayırmalısınız. Müzeyi ziyaretinizi planlarken, Bergama’dan götürülen Büyük Sunak’ın ve Helenistik Sanat Galerisi’nin, 2019 yılına kadar onarımda olacağını ve bu nedenle ziyarete kapalı olduğunu ajandanıza not etmeyi unutmayın.

    Hamburg Tren İstasyonu Çağdaş Sanat Müzesi

    Hamburg Tren İstasyonu Çağdaş Sanat Müzesi (Hamburger Bahnhof-Museum für Gegenwart), Berlin’in en önemli sanat galerisi ve müzesi. 1906’dan itibaren müze olarak kullanılan yapı, Almanya’nın bölünmesi sırasında tampon bölgede kaldığı için uzunca bir süre terk edilmiş olarak kalmış. 1996 yılında çağdaş sanat müzesi işleviyle kapılarını açan Hamburg Tren İstasyonu Çağdaş Sanat Müzesi bugün çağdaş sanatla ilgilenen herkesin Berlin gezilerinde mutlaka zaman ayırdığı bir sanat mekânı.

    Berlin Yahudi Müzesi

    İlk olarak 1933’te Oranienburger Caddesi’nde açılan Yahudi Müzesi 1938 senesinde Naziler tarafından kapatılmış. 1976 yılında Yahudi Topluluğu Müzesi olarak tekrar açılan Berlin Yahudi Müzesi’nin günümüzdeki binasının tasarımı, 1988’de açılan yarışmayı kazanan ünlü Polonyalı-Amerikalı mimar Daniel Libeskind tarafından yapılmış. Dünyanın pek çok ülkesinde sürgün Yahudileri anmak için yapılmış müzede İsrail’den gelen toprakla doldurulan sütunlar gibi sembollere rastlamak mümkün. Tasarım ve malzemelerin bu sembolleri 2001’de kapılarını açan müze, Yahudi tarihinin başlangıcından, soykırım dönemine kadar birçok farklı konuda eser ve belgeye sahip.

    Brandenburg Kapısı

    Soğuk Savaş, Napolyon ve Prusya arasındaki mücadele gibi birçok tarihi olaya tanıklık eden Brandenburg Kapısı (Brandenburg Tor), Berlin’in en önemli simgelerinden biri. 1788-1791 yılları arasında inşa edilen yapı II. Dünya Savaşı sırasında bir hayli tahrip edildi. Ancak daha sonra restore edilen kapı Berlin Duvarı’nın yapılmasının ardından yeniden açıldı. Kapının üzerinde bulunan, dört atlı bir savaş arabasını süren zafer tanrıçası heykelinin elindeki zeytin dalı, daha sonra demir haçla değiştirildi. Hitler döneminde faşizm ve baskıyı simgeleyen kapı bugün Doğu ve Batı Berlin’in birleşmesinin, barışın ve özgürlüğün simgesi haline geldi. Gece ışıklandırmalarıyla dikkat çeken Brandenburg Kapısı özellikle fotoğraf meraklılarından büyük ilgi görüyor. Kapının kuzeyinde yer alan Raum der Stille’yi (Sessizlik Odası) de mutlaka görmenizi öneririz.

    Kontrol Noktası Charlie

    Soğuk savaş yıllarında, Doğu ve Batı Almanya arasındaki geçişleri sağlamak için açılan kapılar, uluslararası kodlama sistemine göre adlandırılmış: A(Alpha), B (Bravo) ve C (Charlie). Sadece üst düzey yetkililerin, yabancıların ve büyükelçilerin Amerikan bölümünden, Sovyet bölümüne geçiş yapabildiği Kontrol Noktası Charlie, bu kontrol noktalarından en ünlüsü. Günümüzde kent merkezinde yer alan bu geçiş yeri, 1961-1990 yılları arasında kullanılmış. Berlin gezinizde görebileceğiniz Kontrol Noktası Charlie, nöbetçi kulübesi ve sembolik giysili askerler ve bayraklarla geçmişe gönderme yapan oldukça turistik bir yer. Burada ücret karşılığında hatıra fotoğrafları çektirebilir, bir zamanlar birkaç adım ötede bulunan sınırı görebilirsiniz.

    Katledilen Avrupalı Yahudiler Anıtı

    II. Dünya Savaşı’nın bitişinin 60. yıl dönümü olan 10 Mayıs 2005’te açılan bu soykırım anıtı, 19.000 m²lik bir alana inşa edilmiş. Katledilen Avrupalı Yahudiler Anıtı (Denkmal für die ermordeten Juden Europas), 2.711 isimsiz ve tarihsiz, irili ufaklı taş bloktan oluşuyor. Anıtla ilgili bilgi alabileceğiniz bilgi merkezini ziyaret ettikten sonra blokların arasında dolaşabilir, dolambaç misali tasarlanmış anıtta dünyanın yaşadığı en büyük soykırımın hüznünü hissedebilirsiniz. Hüzünlü bir anıt olsa da Katledilen Avrupalı Yahudiler Anıtı, özellikle perspektifle ilgilenen fotoğraf severler için güzel kareler sunan bir yer.

    Berlin Müzeler Adası

    Müzeler Adası, aslında kentin içinden geçen Spree Nehri üzerinde yer alan ve nehrin adıyla anılan adanın kuzey kısmı için kullanılan bir terim. Müze Adası kentin kalbi sayılan Berlin Katedrali’ne ve heykellerle süslü bir köprü olan Schlossbrücke’ye çok yakın bir yerde bulunuyor. Berlin’in hazine sandığı olarak tanımlanabilecek bu adadaki en eski müze, 1830’da açılan Altes Museum (Eski Müze). Neues Museum (Yeni Müze) ise 1859 yılında açılmış. Bu müzede Prehistorik Dönem eserleriyle geniş bir Antik Mısır koleksiyonu sergileniyor. Neues Museum’u ziyaret etmek için en ünlü sebep, burada sergilenen Kraliçe Nefertiti’nin büstü. Cam vitrinde korunan büstün fotoğrafını çekmek kesinlikle yasak ve görevliler bu konuda çok hassas. Özellikle Bizans eserleri koleksiyonuyla tanınan Bode Müzesi, 1904 yılında açılmış ve adını ilk yöneticisinden almış. 1876 tarihli Alte Nationalgalerie (Eski Ulusal Galeri ), Monet, Manet, Renoir gibi öneli ressamların yapıtlarını görmek için ziyaret edilmesi gereken bir müze. Pergamonmuseum (Pergamon Müzesi) ise İzmir’in Bergama ilçesindeki Pergamon antik kentinin kalıntılarının yanı sıra, tüm dünyadan getirilen arkeolojik eserleriyle dikkat çeken bir müze. Senede 1 milyonun üzerinde insanın ziyaret ettiği Pergamon Müzesi’nde Büyük Sunak, Millet Agora Kapısı ve İştar Kapısı mutlaka görülmesi, incelenmesi gereken eserlerden sadece birkaçı.

    Aziz Nikolaos Kilisesi

    Berlin’de bulunan en eski kilise unvanına sahip Aziz Nikolaos Kilisesi (Nikolaikirche) , II. Dünya Savaşı’nda yıkıntıya döndükten sonra 1984 yılında orijinal haliyle yeniden inşa edilmiş. Bugün iki kulesiyle kentin dikkat çeken kiliselerinden biri olan Aziz Nikolaos Kilisesi, çeşitli etkinliklerin gerçekleştirildiği bir müze olarak ziyaretçilerini karşılıyor. Haftada bir gün kilise orguyla verilen konserlerin yanı sıra, sergi ve diğer sanat etkinlikleri için de kullanılıyor. Mimari yapısından kaynaklanan akustiğiyle ünlenen kilisede konser izlemek isterseniz, mekânın etkinlik takvimine göz atmanızda fayda var.

    Reichstag

    1884’te düzenlenen mimarlık yarışmasını kazanan 19. yüzyılın önemli mimarlarından Paul Wallot öncülüğünde 1894 yılında yapımı bitirilen Reischtag, 1933’e kadar Berlin’in yönetildiği mekân olarak kullanılmış. 1933’te yaşanan yangının ardından hasar gören yapı, Nazi yönetimi tarafından terk edilmiş. Hatta Naziler bu yangın olayını bahane ederek, ülkenin siyasi hayatında kendi çıkarlarına uygun olan pek çok değişiklik yapmışlar. Günümüzde özellikle cam kubbesiyle dikkat çeken Reischtag’ın bu etkileyici kubbesine çıkılıp, gezilebiliyor, içeriyi gözlemleyebiliyor. Bu gezinti halkın, ülkenin yönetim kadrosunu izleyebilmesi anlamına geldiğinden demokratik oluşumu ve vatandaş haklarını da temsil ediyor. Ancak bunun için binanın girişindeki ziyaretçi merkezinde başvuru formu doldurmak gerekiyor.


    Yemeden dönme

    Konigsberger Klopse

    Beşamel sosla harmanlanan köfteler, haşlanmış patatesle servis ediliyor. Konigsberger klopse’nin farklı tarifleri olsa da, etlerin pişirilmeden önce tuzlu ve baharatlı suda bekletilmesi kıvam olarak da, tat olarak da en iyi lezzeti yakalamak için dikkat edilmesi gereken bir püf noktası. Berlin’de birçok restoranda bulabileceğiniz bu lezzet, bazen pirinç pilavıyla da sunuluyor.