More
    Ana SayfaYerlerAfrika gezi rehberiŞehrin ruhu: Cape Town

    Şehrin ruhu: Cape Town


    Görmeden gelme

    Aslan Başı ve Sinyal Tepesi

    Masa Dağı’nın (Table Mountain) bir parçası olan tepenin zirvesindeki çıkıntıya, aslan başına benzetildiği için Aslan Başı (Lion’s Head) adı verilmiş. Sea Point’e ve Camps Körfezi’ne bakan, 669 metre yükseklikteki bu zirvenin manzarası 45 dakikalık bir yürüyüşe fazlasıyla değiyor. Kent sakinleri özelikle dolunaylı gecelerde, gün batımında bu tepeye çıkmayı yerel bir ritüel olarak sürdürüyor. Dağdan inerken her ne kadar ay ışığı yardım etse de, yanınızda mutlaka bir fener bulundurun ve bu turu yalnız gerçekleştirmeyin. Bölgedeki ilk yerleşimciler tepeyi gözlem noktası olarak kullandıkları ve bir gemi gördüklerinde buraya bayrak çektikleri için tepenin adı Sinyal Tepesi (Signal Hill) olarak kalmış. Bu sinyal verildiğinde aşağıdaki insanlar satış için ürünlerini çıkarır, gelenleri karşılarlarmış. Masa Dağı’ndaki bu zirveye yürüyerek, bisikletle veya arabayla çıkabilir ve Cape Town’ın muhteşem manzarasının keyfini sürebilirsiniz.

    Ümit Burnu Kalesi

    1666 ve 1679 yılları arasında Hollanda Doğu Hindistan Şirketi (Dutch East India Company) tarafından ikmal ve dolum istasyonu olarak inşa edilen Ümit Burnu Kalesi (Castle of Good Hope), kentin ve ülkenin önemli tarihi eserlerinden biri. Koloni Döneminin bir eseri olan kale, 1678 yılından beri sivil, idari ve askeri hayatın merkezi olarak rol oynamış. Yerleşim büyüdükçe, kale merkez dışında kalmış. Günümüzde sadece askeri bir alan olarak kullanılıyor. Kalede, Askeri Müze ve Cape Town Müzesi ziyaret edilebilir. Burada, hem koloni tarihine dair bilgiler edinebilir, hem de müzeleri gezerek Güney Afrika’nın geçmişini görebilirsiniz.


    Dünya daha büyük. Keşfet.


    Havalimanı

    Havalimanı
    Gidiş
    Dönüş

    Giriş Tarihi Seçiniz

    Dönüş Tarihi Seçiniz


    Kabin Türü
    Yolcu Sayısı
    Yetişkin Yolcu
    12 + Yaş
    1

    Çocuk Yolcu
    2 - 12 Yaş
    0

    Bebek Yolcu
    0 - 2 Yaş
    0

    Robben Adası ve Nelson Mandela Kapısı

    Robben Adası ve Nelson Mandela Kapısı (Robben Island & Nelson Mandela Gateway) gezisi, Cape Town ziyaretçilerinin ilgi gösterdiği aktivitelerden biri. 17 ve 20. yüzyıllar arasında hastane, askeri üs ve hapishane olarak kullanılan ada, yıllarını burada geçiren Güney Afrika’nın efsanevi lideri Nelson Mandela ile özdeşleşmiş bir yer olarak biliniyor. Ayrıca geziniz sırasında Mandela için buraya dikilen anıtı da görebilirsiniz. Hapishanenin olduğu Robben Adası’na, anakaradaki Nelson Mandela Kapısı’ndan (Nelson Mandela Gateway) kalkan feribotlarla gidilebiliyor. Dört saat süren standart turlarda adaya gidiş-geliş, Mandela’nın hücresinin de bulunduğu eski hapishane ziyareti ve adanın çevresinde 45 dakikalık rehberli otobüs turu hizmetleri bulunuyor. Adaya geçmeseniz de Nelson Mandela Kapısı’nda ziyaret edebileceğiniz müze, eşitlik için verilen büyük mücadeleye adanmış.

    Şirket Bahçesi

    Cape Town’da sıcak bir yaz gününde serinlemenin en iyi yollarından biri, bu yemyeşil bahçeyi ziyaret etmek. 1652 yılında Hollandalı sömürgecilerden Jan van Riebeeck tarafından, Hollanda Doğu Hindistan Şirketi’nin (Dutch East India Company) gemilerine taze sebze yetiştirmek için düzenlenen alanın adı, bundan dolayı Şirket Bahçesi (Company’s Garden) olarak kalmış. Bu geniş alan, 1700’de kasabalılar tarafından botanik bahçesine dönüştürülmüş. Günümüzde şehrin merkezinde yer alan park, çeşmeler, egzotik ağaçlar, gül bahçeleri ve açık hava kafesiyle kent sakinlerine hizmet veriyor. Bahçenin aşağı kısmına giderseniz 1842 yılında şehre ve bahçeye su sağlamak için yapılan kuyunun pompasının bir meşe ağacı tarafından sarmalandığını ve ağacın gövdesiyle birlikte yükselmiş olduğunu görebilirsiniz.

    6. Bölge Müzesi

    6. Bölge Müzesi (District Six Museum), eskiden bu adla anılan bölgede bulunuyor. 1994 yılında açılan müze, Apartheid (Irkçı Ayrımcılık) Döneminde burada yaşayan 60.000 kişinin evlerini terk etmek zorunda bırakılmalarının anısına yapılmış. Müzenin zemini, bölgenin büyük bir haritasıyla kaplı ve harita, eskiden bu bölgede yaşayanların yazdıkları notlarla dolu. Zorunlu göç öncesinde bölgede yaşayanlardan kalan çeşitli eşya ve belgeyi bu müzede görebilirsiniz. Müzede ailelerin öykülerinin anlatıldığı kayıtlar, fotoğraflar, geçmişte orada olan evlerin maketleri, eski trafik işaretleri gibi geçmişin izlerini taşıyan nesneler ve yıkımı anlatan, gösteren pek çok belge sergileniyor. Müze, sadece Cape Town’ın değil, ülke tarihinin de en utanç verici olaylarından birini unutmamak için kurulmuş bir bellek merkezi olarak da önem taşıyor.

    Bo-Kaap Müzesi

    Önceleri Malay Bölgesi olarak bilinen Bo-Kaap, kentteki Malay geçmişinin tarihi merkezi olarak kabul görüyor. Bu bölge kentin çok kültürlü ve en zengin tarihi yerlerinin başında geliyor. Bo-Kaap Müzesi’ni görmek için geleceğiniz semtte parlak renklerle boyalı evleri ve arnavutkaldırımlı sokakları gezebilir, tarihi yerleşimin geçmişini keşfedebilirsiniz. 19. yüzyılda Cape Town’daki Müslüman ailelerin yaşam tarzlarını göstermeye odaklanan Bo-Kaap Müzesi, Malay topluluğu ve İslami yaşam tarzı hakkında bilgi veriyor. 1763-1768 yılları arasında yapılan müze binasını incelemeyi de unutmayın. Çünkü Bo-Kaap Müzesi’nin binası, bölgenin en eski binası olarak haklı bir üne sahip.

    Güney Afrika Yahudi Müzesi

    Güney Afrika Yahudi Müzesi (South African Jewish Museum) 1863 yılında yapılmış eski bir sinagogda hizmet veriyor. Yapının bir kısmında ziyaretçilerini ağırlayan müzedeki Japon Sanatının Gizli Hazineleri adlı kalıcı sergide, netsuke adıyla bilinen ve genellikle fildişinden ve ahşaptan yapılan minyatür, oyma sanatının göz alıcı örneklerini görebilirsiniz. Girerken aldığınız bilet ücretine, 25 dakikalık Nelson Mandela belgeseli de dahil. Filmi müzenin çıkışında, avlunun karşısındaki binada izleyebilirsiniz. Buraya girmek için fotoğraflı bir kimlik göstermeniz gerekiyor. 1905 yılında yapılmış olan bina, günümüzde Büyük Sinagog olarak kullanılıyor.

    Güney Afrika Ulusal Galerisi

    Güney Afrika’nın bir numaralı sanat müzesi olan Güney Afrika Ulusal Galerisi (South African National Gallery), başta Güney Afrika ve Afrika olmak üzere, İngiliz, Fransız, Hollanda ve Felemenk sanat yapıtlarından oluşan geniş ve etkileyici bir koleksiyona sahip. Müzenin sürekli sergilerinin yanı sıra resim, fotoğraf, tekstil ve mimarlık konularında da süreli sergiler düzenleniyor. Müzede en çok ilgi çeken parçalardan biri tik ağacından yapılmış oymalı kapı. Rusya doğumlu Britanyalı sanatçı ve sömürgeci yönetici Herbert Vladimir Meyerowitz tarafından oyulan bu kapıda, Yahudilerin dünyayı dolaşması betimlenmiş. Meyerowitz’in oymalarını müzedeki pek çok kapıda görebilirsiniz.

    Grand Parade Meydanı

    Grand Parade Meydanı’nın hem Cape Town şehrinin, hem de Güney Afrika’nın tarihinde çok önemli bir yeri var. Burası Hollandalıların 1652 yılında ilk kalelerini inşa ettiği, kölelerin alınıp satıldığı ve cezalandırıldığı yer. Ancak meydan asıl ününü, Nelson Mandela’nın 27 yıl süren mahkûmiyetten sonra, özgür biri olarak ilk defa halka seslendiği yer olmasına borçlu. Mandela konuşmasını bu meydana bakan Eski Belediye binasının balkonundan yapmış. Günümüzde bu binada müzik ve kültür etkinlikleri düzenleniyor. Eski Belediye’nin yakınında 1889 yılında yapılan Drill Salonu (Drill Hall) bulunuyor. Britanya Kraliçesi II. Elizabeth, 21. doğum gününü bu binada kutlamış. Bugün bina, kentin merkez kütüphanesi olarak hizmet veriyor.

    Rhodes Anıtı

    1912 yılında Şeytan Tepesi’nin yamaçlarına dikilen Rhodes Anıtı (Rhodes Memorial), Britanyalı iş adamı ve politikacı Cecil John Rhodes anısına, Britanyalı mimar Sir Herbert Baker tarafından yapılmış. Anıt, Cecil John Rhodes’un Güney Afrika’nın gelişimi ve refahına katkılarından dolayı, yaklaşık 30.000 Cape Town sakininden toplanan bağışla inşa edilmiş. Dor sütunlarıyla süslü anıtın, Rhodes’in yaşını temsil eden 49 basamağı ve Trafalgar Meydanı’ndaki aslanlara benzetilen sekiz aslanı bulunuyor. Anıtın tasarımında klasik öğelerin tercih edilmesi, Rhodes’in klasik mimariye olan ilgisinden kaynaklanıyor. Anıtı ziyaret ettikten sonra bahçesinde çay içerek dinlenebilir ya da restoranında Güney Afrika yemeklerinin tadına bakabilirsiniz.


    Yemeden dönme

    Braaivleis

    Türkler için mangal, Amerikalılar için barbekü neyse Güney Afrikalılar için de braaivleis o demek. Açık havada odun ya da kömür ateşinde pişirilen kırmızı ete verilen isim olan braaivleis, yerli halk arasında gelenekselleşen bir toplanma sebebine de dönüşmüş. Özellikle hafta sonları kent sakinleri bir araya gelip braaivleis yiyor, bu sayede de sosyalleştikleri bir ortam yaratıyorlar. Bu et ritüelinin yaşandığı buluşmalara Braai adı veriliyor. Özel soslarla servis edilen braaivleis’in yanında bazen sebze servis edildiğini de görebilirsiniz. Cape Town ziyaretlerinizde, özellikle açık havada braaivleis pişiren restoranları tercih edebilir ve ülkeye özgü bu benzersiz tadın keyfini çıkarabilirsiniz.

    Waterblommetjiebredie

    Yerel Afrika dilinde “küçük su çiçeği yahnisi” anlamına gelen waterblommetjiebredie, koyun eti ve Güney Afrika’nın ünlü nilüfer çiçeği (aponogeton distachyos) ile hazırlanan bir yemek. Başka bir yerde tatmanızın mümkün olmadığı bu çok değişik ve bir o kadar da leziz yemek, Güney Afrika mutfağının en dikkat çeken tatlarından biri. Günümüzde tabakta da servis edilmesine karşın, aslında pişirilen koyun eti ve nilüfer çiçeği ekmek arasına yerleştirilerek sunuluyormuş. Khoikhoi isimli Güney Afrika yerlilerinin ülke mutfağına armağanı olan waterblommetjiebredie’i denemeden Cape Town’dan ayrılamayın. Pişman olabilirsiniz.