Başkent Tokyo hali hazırda, dünyanın en kalabalık metropolü olarak biliniyor. Başkent unvanını, bu unvanı 1074 yıl boyunca taşıyan Kyoto şehrinden, 1868 tarihi itibariyle İmparator Meiji döneminde almış. To-kyo = Doğu başkenti, Kyo-To = Batı başkenti olarak isimlendiriliyor. “Kyo” ve “To” kanjilerinin çeşitli kombinasyonları Japonya’da başkentleri tanımlamak için kullanılıyor diye düşünüyorum. Elbette etimolojik bir çalışma değil, naçizane kendi formülizasyonum.
Tokyo’yu özel kılan; ‘küçük’ kavramını ilginç bir şekilde tanımlayan ‘duvar deliği’ yerel kafe ve lokantalardan lüks gökdelenlerin gökleri delişini seyretme veya lüks gökdelenlerden daha lüks gökdelenlerin ışıklarını izleyebilme olanağı sunması diyebiliriz.
Budist ve Şinto (Shinto) tapınaklarının etrafında parklar, parkların etrafında lüks tanımının yetmediği mağazalar veya tam tersi, şehrin en popüler yerlerinde sık sık karşılaşacağınız manzaralar…

Narita Havalimanı’na inip Narita’da bir gün geçirecekseniz uğramanız gereken ilk yer Narita-san Tapınağı olacaktır. Narita-san, “taşınamayan bilgeliğin kralı” veya “ateş tanrısı” olarak anılan Acala’ya adanmış bir tapınak. Büyük botanik bahçesiyle de Japonya için ayrı bir önem taşıyor.
Başrollerini Tom Cruise ve Ken Watanabe’nin oynadığı “Son Samuray” filmini izlemiş miydiniz? Sadece Hans Zimmer tarafından yapılan müzikleri ile bile başlı başına bir şaheser olan film, Saigo Takamori isimli samurayın gerçek hikayesinden esinlenilerek yaratılmış.
İmparatorluk zamanının Japonya’sında gerek savaşçı gerekse yönetici kimlikleriyle halk içinde oldukça yüksek bir statüye sahip olan samuraylar, Meiji restorasyonu sonrası statüleri düşürülünce bu duruma tepki göstermişler. Hızlı modernleşmenin ve Batılılaşma hırsının geleneksel Japon kültürüne zarar verdiğini düşünen Saigo Takamori liderliğinde birleşen samuraylar; zırh, ok, kılıç gibi ilkel sayılabilecek silahlarla Batı’dan ithal edilmiş teknolojik savaş silahlarını kullanan İmparatorluk Ordusu’na karşı savaşa girmiş ve kaybetmişler. Samuray “Bushido”ya uygun şekilde yaşar. “Onurun özü” demek olan Bushido’ya göre de “ölmek, utanç içinde yaşamaktan daha onurludur”. Savaştan yaralı olarak kurtulan Saigo Takamori samuray geleneklerine göre intihar ederek hayatına son vermiş.
Tokyo gezisi için ilk durağınız, günümüzde de halen birçok Japon tarafından anılan Saigo Takamori’nin Ueno Park’ta bulunan anıtı olabilir. Parkın kuytu köşelerinde göreceğiniz evsizler insana bir şarkının sözlerini hatırlatıyor: “We live in cities you’ll never see on screen. Not very pretty, but we sure know how to run things.” (Biz, sizin asla ekranda görmeyeceğiniz şehirlerde yaşıyoruz. Çok hoş değil, ancak işleri nasıl yürüteceğimizi biliyoruz.) Parkta Ginkgo Biloba ve kiraz ağaçlarını izlemenin tadını çıkardıktan sonra, civarda bulunan düzinelerce müzeyi de ziyaret edebilirsiniz.
Tokyo’da gezilebilecek en renkli yerlerden birisi de tarihi Asakusa bölgesi. Burada yer alan Sumida Nehri üzerindeki renkli köprüler, birbiri ardı sıra göz alabildiğince uzanıyor. Dilerseniz nehir üzerinde gezinti yapan yolcu teknelerine binebilirsiniz.
Asakusa’daki Sanja-sama Tapınağı (Üç Tanrı Tapınağı) ise istasyondan çıkar çıkmaz gözüne çarpacak kadar büyük bir bina. Girişi bulmak için kalabalığın peşine takılmanız yeterli. Tapınak etrafında hediyelik eşya satan büyük bir pazar var. Bu pazarda Ninja ayakkabısından çay takımına, kimonodan yukataya kadar birçok hediyelik eşya mevcut.

Konfüçyüsçülük ve Budizm inancının da görüldüğü ülkede sadece Şintoizm (Shintoism) Japonya’ya özel bir inanış. Şintoizm için “Budizm’in Japonya’ya uyarlanmış hali” denilebilir. Budizm ölüm ve ölüm sonrası inançları, Şintoizm ise yaşam ve yaşamla ilgili öğretileri içeriyor. Budist tapınaklarında ibadet yapılırken, Şinto tapınaklarında kutsallara saygı gösteriliyor. Şintoizm dinden öte bir yaşam felsefesi olarak tanımlanıyor. Zaten Japon halkının dini inançlarını sorgulayan resmi anketler halkın yarıdan çoğunun “agnostik” olduğunu ortaya koyuyor.
Seyahatinizi eşsiz kılacak görsellerle süslemek istiyorsanız, güzergahınız üzerindeki tapınakların etkinlik takvimine göz atıp geziniz süresince katılabileceğiniz festival olup olmadığını araştırmanızı öneririm.
Şintoizm ve Budizm, İmparator Meiji zamanında birbirinden ayrılmış ve Şintoizm devletin resmi dini olarak ilan edilmiş. Tokyo’daki en büyük Şinto tapınaklarından biri olan Meiji Tapınağı Japonya’yı Batı’ya açan reformlarıyla ünlü imparatoru onurlandırmanın yanı sıra Şintoizm’in İmparator Meiji ve dolayısıyla Japonya ile olan organik bağını da gösteriyor.
Tapınağın hemen girişinde sizi karşılayacak sake varilleri, ülkenin çeşitli sake üreticilerinden gönderilmiş. Eski dönemlerde her festival ve özel ayin zamanında sunağa konulmak ve tapınağın ziyaretçilerine ikram edilmek üzere gönderilse de, günümüzde boş veya dolu ama muhakkak amblemleri olacak şekilde gönderilmeleri gerekiyormuş. Yeşil-gri-kahverengi, üzeri amblemli bu variller gerçekten fotoğraflanmaya değer bir manzara sunuyor.
Meiji Tapınağı’na gitmek için ineceğiniz durağın, Japonya’nın ünlü moda, alışveriş ve eğlence bölgesi olan Harajuku’ya çok yakın olduğunu da belirtmek gerek. Japon çizgi film ve mangalarından fırlayıp çıkmış rengarenk, oldukça ilginç giyimli gençlerin doldurduğu sokaklar, insana kendini bir çizgi filmin içindeymiş gibi hissettiriyor.
Japonya’nın Tokyo’dan sonra ikinci büyük şehri olan Yokohama’ya, Tokyo İstasyonundan JR Tokaido Line hattıyla 25 dakikada gitmek mümkün. Zamanınız kısıtlı olsa da hazır buralara kadar gelmişken Yokohama’yı da görmenizi tavsiye ederim. Ben ünlü Çin Mahallesi’ni görmek için gitmiştim.
Dünyanın en büyük dönme dolaplarından biri bu şehirde. Ayrıca Yokohama liman bölgesi de sıklıkla çeşitli festivallere ev sahipliği yapıyor. İstasyondan çıkar çıkmaz rengarenk fenerlerle süslenmiş bir etkinlikle karşılaşmanız oldukça yüksek bir ihtimal.
Seyahatimi eşsiz kılan, Avrupa ve Asya sanat tarihi ile ilgili engin bilgisiyle ufkumu aydınlatan Sensei Harley DavidSAN’a ömrümün sonuna kadar müteşekkir kalacağımı yazımın bir yerlerine eklemeliydim. Yokohama’da motor sürücüleri için aksesuarlar satan bir dükkanın sahibidir kendisi. Değilse neden taaa Tokyo’dan Yokohama’ya gelelim…