Klasik bir soruyla başlayalım. Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?

İsmim Mehmet Kalafat. Airbus A320 filosunda ikinci pilot (first officer) olarak uçuyorum. Memleketim Çanakkale, Gelibolu. Üniversiteyi İstanbul’da okudum. Sonrasında Türk Hava Yolları’nda çalışmaya başladım. İlk önce kabinde bir müddet çalıştım. Daha sonra akademi ilanlarına başvurdum ve ilanlarla kokpite girdim.
Kabinde çalışmaya nasıl başladınız?

Ben mühendislik yapıyordum. Kokpit başvuruları vardı, onu kaçırdım. Aynı anda yarı zamanlı alımlar vardı o zaman kabin için. O zaman kız arkadaşım, şimdi ise eşim “İstersen başvur, hem de biraz yakından görmüş olursun,” dedi. Tabii aynı şeyler değil ama önce oraya başvurdum. O yüzden orayı da bir tatmış oldum, daha sonrasında da kokpite geçtim.
Nasıl pilot olunur? Pilot olma şartları neler?

Pilot olmak için üniversitelerde Pilotaj Bölümü var, normal örgün eğitime girip okuyabiliyorsunuz. Bunun dışında bir de yine kendiniz ücret karşılığında özel okullarda kurslara giderek pilot olabilirsiniz. Ben Türk Hava Yolları’nın açtığı yetiştirilmek üzere ikinci pilot alım ilanına başvurmuştum. Aydın’daki Türk Hava Yolları Uçuş Akademisi’nde 2016’da (Flight Academy) eğitim aldım. Daha sonra da tip eğitimini tekrar yine İstanbul’da Türk Hava Yolları’nın kendi eğitim merkezinde aldıktan sonra 2018’den beri pilot olarak görev alıyorum.
Bütün eğitiminizi burada, Türk Hava Yolları ile beraber aldınız diyebiliriz.

Evet, ben bütün pilotaj eğitimimi Türk Hava Yolları’nın bünyesinde aldım. Aydın’da Türk Hava Yolları’nın kendi bünyesi altında bir uçuş akademisi bulunuyor. İlk pilotluk ve ilk uçuş eğitimlerimi orada aldım, daha sonra tip eğitimi aldım. Biliyorsunuz, şirketimizin kullandığı farklı uçak tipleri var. Airbus ve Boeing iki ana üretici. Bunlar içerisinde geniş gövde Airbus A330 ve Airbus A350 filosu, Boeing 777 ile Boeing 787 filosu, dar gövde uçaklarımızda da Boeing 737, Airbus A320 filosu yer alıyor. Ben de Airbus A320 filosunda ikinci pilot olarak çalışıyorum.
Eğitiminiz boyunca sizi en çok ne zorladı?

Aslında bakarsanız eğitim çok güzel geçmişti. Fakat zorlayıcı değil de daha eğlencesiz kısmı teorik kısmıydı. Biraz daha sıkıcıydı denebilir. Yani zorluk açısından pek sorun yaşadığımı hatırlamıyorum ama yerde teorik alanda çalışmak eğlencesiz geçen kısımdı diyebilirim.
Öğrencilerin okulu bitirememe ihtimali var mı?

Her uçuş okulunda bu ihtimal mutlaka var. Türk Hava Yolları’na uçuş eğitimi almak için girdiğinizde çok fazla aşamadan geçiyorsunuz. Yerde yazılı sınavlar, mülakatlar dışında psikomotor testler de bulunuyor. Fakat uçuş okuluna başlayan herkesin sonunda pilot olacağı garanti edilmiyor, eğitimin sonucu öğrenciye bağlı denebilir. Eğitim esnasında farklı sebeplerle elenen adaylar olabiliyor.
Aydın’da eğitim aldığınızdan bahsettiniz. Türk Hava Yolları’nın uçuş okulu yatılı mıydı?

Türk Hava Yolları’nın okulu o dönemde yatılıydı. Bizim eğitim esnasında kullandığımız tesislerde yatakhane imkânı bulunmuyordu fakat Türk Hava Yolları konaklamanızı anlaşmalı otellerde karşılamıştı. Sürekli aynı otelde kalıyorduk bu nedenle yatılıydı diyebiliriz.
İlk uçuşunuza dair neler hatırlıyorsunuz?

Açıkçası hatırlamıyorum bile, çünkü ilk uçuşta insan gerçekten tam olarak ne yaptığını belki de o an idrak edemiyor. İlk uçuşa çıktığınızda yanınızdaki öğretmen pilot ne yapmanız gerekriğini söylüyor, yine de ister istemez bir heyecanınız oluyor. Çünkü ilk defa uçuşa geçiyorsunuz. Çünkü o ana kadar sürekli her adım her an bir çalışmayla gidiyor, izlenmesi gereken prosedürler var. Sürekli o prosedürleri takip etmek zorundayız. Ben bunları sayarken bir müddet sonra kaptan “Bir aşağıya bak. Uçuyorsun, farkındasın değil mi?” demişti, o an ilk kez uçtuğumu fark etmiştim.
Sizin için pilotluğun zorlukları, negatif ve pozitif tarafları nelerdir?

Bir yandan baktığınız zaman dünyanın farklı ülkelerinde farklı saat dilimlerinde gezebiliyor, farklı yerler görebiliyoruz. Farklı insanlarla, farklı kültürlerle karşılaşabiliyoruz. Bu çok pozitif bir yön. Diğer yandan zaman dilimi farklılıkları uyku düzeninde değişiklikler yaratıyor, hayatınızı sürekli planlamak mecburiyetindesiniz. Tüm dünya 8 – 5 gibi bir düzene alışmışken sizin düzeniniz tamamen farklı. Sosyal hayatınızı, aile hayatınızı tamamen buna göre planlamanız gerekiyor. Bizim programlarımız aylık çıkıyor fakat bazen ay içerisinde de değişiklikler gerçekleşebiliyor O yüzden genellikle planlı ve programlı bir hayat yaşamak zorundasınız. Yapacağınız her işi ayın başında planlamanız, hangi gün ne iş yapacağınızı belirlemeniz gerekiyor. Ama pozitif taraflarına baktığımızda farklı ülkelerde farklı insanlarla karşılaşmanızı, belki görmeyi düşünmediğiniz yerlere gitmenizi sağlayan bir meslek.
En uzun uçuşunuz nereye, ne zaman oldu?

Ben dar gövdede uçuyorum bu nedenle bizim uçuş ağımızın genişliği belirli bir mesafede oluyor. Geniş gövdeli uçaklar okyanus ötesi uçuşlar gerçekleştirebiliyor. Benim uçtuğum Airbus A320 genellikle maksimum 6 saatlik bir zaman dilimi içerisinde yer alan destinasyonlara uçuyor. Airbus A320 ile mevcut durumda uçtuğumuz en uzak noktalara baktığımızda Asya Kıtası’nda Bişkek ve Astana, Avrupa’da ise Lizbon diyebiliriz.
Uçuş esnasında yaşadığınız sıra dışı bir olay oldu mu?

Açıkçası çok büyük veya çok şaşırtıcı bir olay şimdiye kadar başıma gelmedi. Pek de gelmesini istemem, inşallah gelmez. Pilotlukta iyi pilotluk ve şanslı pilotluk diye bir şey vardır. Herkes hep iyi pilot olmak ister ama daha çok da şanslı pilot olmak ister. Şansıma şimdiye kadar ne yolcuyla ne de operasyonla alakalı öyle bir an yaşamadım. İnşallah bundan sonra da karşılaşmayız.
Bizim kaptanların anons sırasındaki sesleriyle ilgili bir sorumuz var. Pilotların anonsları hep ilgi çekici olmuştur, bunun için özel bir çalışma yapıyor musunuz?

Aslında oradaki mikrofon ağzınıza yakın duruyor ve hem hijyen hem de kullanım açısından ucunda ses patlamasını engelleyecek bir sünger oluyor. Ayrıca bu anonslar maalesef genellikle operasyonun da yoğun olduğu bir esnada yapılıyor. Genellikle bir anons dokümanımız bulunuyor. Ekstrem bir şey olmadıysa bu anons dokümanında, uçuştaki tüm safhaları kapsayacak bilgileri içeren anons kalıpları yer alıyor. Türk Hava Yolları’nın her uçağında her yolcunun aynı bilgiyi aynı şekilde almasını sağlamak adına biz bu anons kaydını kullanarak anons yapıyoruz. Bu nedenle kimsenin özel bir eğitim aldığını zannetmiyorum.
Formula 1 pilotlarının her yarışta 4 – 5 kilo kaybettiği söyleniyor. Uçuşun sizde de böyle bir etkisi oluyor mu?

Açıkçası hava yolu pilotluğunda böyle bir etki olmuyor. Tabii ki fizyolojik etkilileri oluyor, çünkü yüksek irtifaya çıkıyorsunuz. Uçaklarda 5 bin-6 bin fit yüksekliğe çıkıyorsunuz. Hatta bazen günde 4 kere inip çıkmak gerekiyor. Bu otomatikman vücutta bir etki bırakıyor. Daha çok sürekli basınç değişiminden vücutta ödem olabiliyor. Ancak Formula 1 pilotları kadar konforsuz bir kokpite sahip değiliz. Hava yolu pilotları olarak bizim için klimalar gayet yeterli. Yazın serin, kışın sıcak bir ortamda uçuyoruz. Ama belki uçuş eğitim safhasında küçük tek motorlu uçaklarda eğitim alırken böyle bir durum vardı denebilir. O uçaklarda genellikle klima olmuyordu ve Aydın çok sıcak bir yer. Yaz aylarında uçuş gerçekleştirirken kokpitin içerisinde çok sıcakladığımı hatırlıyorum. Belki 5–6 kilo değil ama herhalde 1-2 kilo vermişimdir.
Pilotluğun fiziksel eforun da ötesinde daha çok zihinsel bir disiplin ve dayanıklılık gerektirdiğini biliyoruz. Siz bu durumu nasıl yönetiyorsunuz?

Hayatımı daha planlı yaşamaya çalışıyorum. Yapacağım şeyleri bir plana koyup ona göre hareket etmeye çalışıyorum. Bu şekilde işlerin biraz daha rahat üstesinden geliyorsunuz.
Uçuşunuz yoksa, bir pazar günü ne yapacağınız iki hafta önceden belli midir?

Eğer herhangi bir işim yoksa pazar günleri genellikle ailemle vakit geçiriyorum. Üç buçuk yaşında bir oğlum var. Şu an uçuştan geriye kalan bütün sosyal hayatım ve zamanımı zaten onunla beraber geçiriyorum. Daha okula gitmediği için çok daha fazla zaman geçirme şansına sahibiz. Uçuşla ilgili bütün gerginliği ya da hayatın getirdiği diğer stresleri onunla birlikte zaman geçirerek üzerimden atıyorum.
Peki sizin pilot olduğunuzu biliyor mu? Yani anlayabiliyor mu?
Evet, anlıyor. Uçak geçerken şu an konuşmaya da başladı. Küçükken “Baba, uçak,” diyordu zaten. Şimdi iyice anladı pilot olduğumu. Ama tabii henüz biraz daha küçük olduğu için genellikle uçuşa giderken sıkıntı yaşıyoruz. Ondan ayrılmak zor geliyor uçuşa gittiğim için. Onun dışında seviyor ama. O da arada “Ben de pilot olacağım,” diyor. Üniforma ile görmek çocukların daha çok ilgisini çeken bir şey. O yüzden büyük ihtimalle o da görerek belki özeniyor ama kendisi artık büyüdükten sonra neye karar verirse onu olur inşallah.
Kokpitten de biraz bahsedebilir misiniz? 6 saatlik bir uçuşa gittiniz diyelim. İstediğiniz zaman bir şey dinleyip, yemek yiyebiliyor musunuz? Süreç nasıl ilerliyor?

Uçuş esnasında görevimiz uçuşun gerçekleşmesini sağlamak olduğu için kokpit içerisinde kitap ve gazete okumak, müzik dinlemek, dizi izlemek gibi bir şansımız olmuyor maalesef. Uçuş durumu, hava durumu gibi faaliyetleri sürekli gözlemlemek mecburiyetindeyiz. Geniş gövde uçaklarda 6 saati geçen uçuşlara ekstra ekiple gidildiğinden istirahat etme imkanı bulunuyor. Ancak dar gövde uçuşlarında genellikle fiziksel ihtiyaçlarımız dışında kokpit dışına çıkamıyoruz.
Biraz da hakkında şehir efsaneleri olan bir başka konuya geçelim: Otomatik pilot hakkında bilgi verir misiniz?

Yolculara içerisinde hiç pilot olmayan bir uçakla uçmak isterler mi diye soracak olursak, buna verilen yanıt yüksek ihtimalle hayır olacaktır. Bence bu sorunun cevabı burada gizli. Otomatik pilot, pilotun sarf etmesi gereken eforu azaltan bir teknoloji olsa da pilotun asli görevi otomatik pilotun davranışlarını gözlemlemek. Çünkü hava durumu, uçuş koşulları ve yakıt durumu değişebiliyor. Bunların hepsini gözlemlemek, motor saatlerini, uçuş parametrelerini inceleyip otomatik pilotun davranışının doğru ve yerinde olduğunu takip etmek gerekiyor. İniş kalkışlarda operasyonu pilotlar gerçekleştiriyor.
İniş kalkış demişken sizin için iniş mi daha stresli kalkış mı? Hangisini gerçekleştirmek daha keyifli?

Aslında bir stres farkı var diyemem ancak hava koşullarına göre operasyonun zorluğu değişiyor. Hava durumunun rüzgârlı ve etkili olduğu durumlarda iniş biraz daha konsantrasyon gerektiriyor. Örneğin İstanbul’dan Oslo’ya gidiyoruz. İstanbul’da fırtınayla beraber yağmur yağıyor ve Oslo’da da güneşli bir hava seyrediyorsa İstanbul’daki kalkış Oslo’daki inişe göre biraz daha stresli oluyor. Yahut tam tersi. Önemli olan gideceğimiz veya kalkış yapacağımız meydandaki hava durumu.
Diğer soruya gelecek olursak açıkçası iniş daha keyifli. Şimdi düşündüğümde bir uçağı yere indirmek, kalkışa göre daha çok keyif veriyor.
Gece ve gündüz uçuşları hakkındaki düşünceniz neler? Ayrıca uzun uçuşlar mı size daha çok keyif veriyor yoksa kısa uçuşlar mı?

Ben biraz daha gece insanıyım sanırım. O yüzden gece uçuşlarını daha çok seviyorum. Uzun ve kısa uçuşlar hakkında ise ikisinin tam arasındaki uçuşları sevdiğimi söyleyebilirim. 2 buçuk, 3 saat arasında yer alan orta hattaki uçuşları tercih ederim.
Bir ay içinde ne kadar uçuş gerçekleştiriyorsunuz?

Ortalama 70 ve 90 saat arasında bir aylık program çıkıyor. Programımız genelde ayın ve sezonun yoğunluğuna göre değişiyor. Kış aylarında biraz daha rahat bir programla uçarken yaz aylarında daha yoğun uçuş gerçekleştirebiliyoruz. Gün içinde bazen 4 bacağı aşabiliyoruz. 4 bacak dediğimiz kavram ise 4 iniş kalkışa denk geliyor. Yahut şans eseri tek bir yere gidip orada yatıya kalabiliyoruz. O yüzden ortalama bir şey söylemek pek doğru olmaz açıkçası.
Yolcu olarak bizler yurt içi uçuşlara 1 saat, yurt dışı uçuşlara 2 saat kala havalimanında olmak zorundayız. Sizin kaç saat önce alanda olmanız gerekiyor?

Uçuşa hazırlık sadece havalimanında başlamıyor. Aslında göreve hazırlığımız 8 – 10 saat öncesinden yatıp uykumuzu almamızla başlıyor, yani kendimizi uçuş psikolojisine hazırlıyoruz. Ama bizim de uçuş kalkışından en az 1 buçuk, 2 saat öncesinde alanda olmamız gerekiyor. Örneğin İstanbul Havalimanı’nda kalkıştan en geç 1 saat 15 dakika önce son imzamızı atmamız gerekiyor. Fakat uçuş durumunu ve planları incelemek, hava durumunu gözlemlemek, uçuş öncesi brifing’i gerçekleştirmek adına en geç 1.5- 2 saat önce alanda oluyoruz.
Yatılarınızı nasıl değerlendiriyorsunuz? Örneğin sabah 6 gibi indiniz, 1 – 2 saat uyuyayım, şehri gezeyim mi dersiniz yoksa dinlenmek mi önceliklidir?
Dinlenmek bizim için öncelikli. Yaptığımız iş itibarıyla dinç ve dinlenmiş olmamız gerekiyor. Hem dinlenip hem gezip hem de eğlenmek için ayırabileceğiniz bir zaman dilimi olmuyor maalesef, önemli olan istirahati sağlayabilmek. İstirahat edebiliyorsak ve üzerine zaman kalıyorsa otelin etrafında bir yürüyüş, metroyla şehir merkezine gidip orayı gezip görmek güzel olabiliyor.
Uçuş esnasında kabin ve kokpit ekiplerinin iş birliğinden bahsebilir misiniz?

Kabin ve kokpit olarak asli görevimiz uçuş operasyonun sorunsuz ve güvenli bir şekilde ilerlemesini sağlamak. Kabin ekibimiz yolcuların arasında biz de kokpit içerisinde bu amaç için çalışıyoruz . Uçuş esnasında oluşabilecek her türlü aksaklık veya acil durum karşısında aynı uçağın içerisinde kader birliği yapan bir ekibiz. İş tanımları ve sorumlulukları bizden farklı olan, profesyonellerle kurulu bir ekip olarak görüyorum.
Uçuş ve gezmek demişken kaç ülkeye gittiniz?

Hiç saymadım açıkçası, çünkü bir ülkeye iniş kalkış yapmak da sayılıyor aslına bakarsanız. Ama ayda 10 – 15 farklı ülkeye gidiyoruz eğer bu şekilde bakarsak. Gidip gezdiğim, görme şansı bulduğum yerleri söyleyecek olursam hiç saymadım ancak Avrupa’da Türk Hava Yolları’nın uçuşu olan çoğu yere gitmişimdir.
Formda kalmak için özel bir programınız var mı? Spor yapıyor musunuz ve size böyle şartlar konuluyor mu?
Bize böyle şartlar konulmuyor. Fakat pilot lisansına sahip olmanız, Türk Hava Yolları’nda uçuş gerçekleştirmek için belirli bir sağlık sertifikasına sahip olmanızı gerektiriyor ve bu sağlık sertifikasının da her sene kontrolü oluyor. Yani detaylı olarak her yıl sağlık kontrolünden geçiyoruz ve bunu sağlamamız gerekiyor. Bununla beraber uymanız gereken belli bir kilo endeksi de var. Sürekli uçuşta olduğumuz için yemeye içmeye biraz daha dikkat ediyoruz. Bunun dışında özel bir çaba sarf etmiyorum. Çocuğumun doğumuyla birlikte sportif faaliyetlerimi oğlumla koşturup oynayarak geçirmeye başladım, spor yapmaya fırsatım olmuyor maalesef. Yürüyüş yapmayı çok seviyorum, onun faydası oluyordur belki.
Pilotluk başvuru aşamasında belli sağlık koşullarını sağlamak gerekiyor. Mesleğe adım attıktan sonra sağlık koşullarında kabul edilmeyen bir hastalık (menisküs, fıtık, sedef) geçirip uçuş gerçekleştiren pilotlar var mı?
Elbette. Eğer hareketini engellemeyecek seviyede ise ya da belirli bir tedavi gördüyse uçuş gerçekleştirebiliyor. Mesleği icra ederken menisküs, bel fıtığı veya herhangi bir sağlık problemi yaşayıp tedavi gördükten sonra şirket sizi uçuşa hazırlık, uçuşa elverişlilik muayenesine yönlendiriyor. Sivil havacılığın yetkilendirdiği hastanelerde uçuşa mani bir durumunuz olup olmadığını gözlemleyecek sağlık muayeneleri yapılıyor.
Alanlarda ya da otellerde diğer hava yollarının pilotları ile iletişiminiz oluyor mu?
Çoğu zaman görevde olduğumuz ve operasyonel işlerimizi hızlı bir şekilde gerçekleştiemeye çalıştığımız için çok denk gelemiyoruz. Ayrıca bizim İstanbul’da kendi terminalimiz olduğundan farklı şirketlerden pilotların bir araya geldiği bir ortam olmuyor. Genel itibarıyla yatı seferlerinde de havalimanında karşılaştığımızda selamlaşıp birbirimize “İyi uçuşlar.” dediğimiz ekipler oluyor.
Son sorumuz pilotların emekliliği hakkında. Türk Hava Yolları’nda emeklilik süreci gerçekleşiyor?
Bizim için emeklilik yaşı 65, yani 65 yaşını doldurmuş bir pilot uçuşa devam edemiyor. Ancak 65 yaştan sonra havacılıktan tamamen kopmak zorunda değiliz, simülatörlerde uçuş eğitmeni olarak çalışabiliyoruz. Bunu yapan birçok pilotumuz var.