More
    Ana SayfaSeyahat fikirleriTarihKapalıçarşı: 565 yıllık tarih, kültür ve ticaret merkezi

    Kapalıçarşı: 565 yıllık tarih, kültür ve ticaret merkezi

    Kapalıçarşı'nın 24 kapısından birinden içeri girildiğinde, şehrin modern temposundan farklı bir atmosferle karşılaşılıyor. Dışarıdaki uğultu, yerini koridorlarda yankılanan seslere, farklı dillerdeki konuşmalara, zanaatkârların alet seslerine ve esnafın "Hoş geldiniz!" selamına bırakıyor. Havada baharat, deri, eski kitaplar ve taze demlenmiş çay gibi çeşitli kokular bulunuyor. Beş asırdan uzun bir süredir İstanbul'un önemli noktalarından biri olan bu yapı, yalnızca bir alışveriş alanı değil aynı zamanda bir finans merkezi ve kültürel bir mekân olma özelliği taşıyor. Bu yazıda, Kapalıçarşı'nın tarihini, zanaat kültürünü, lezzet duraklarını ve mirasını inceliyoruz.

    Turkish Airlines Blog
    Turkish Airlines Blog

    Yazar ekibimiz tarafından yönetilen bu hesapla, seyahat tutkunları ve keşif meraklılarının keyif alacağı blog içerikleri üretiyoruz.

    Özenle hazırladığımız içeriklerimiz aracılığıyla ilham vermeyi, bilgilendirmeyi, heyecanlandırmayı, eğlendirmeyi ve küçük ipuçları ile yolculuğunuzu kolaylaştırmayı amaçlıyoruz. Aynı zamanda yola çıkmanın yenileyici ve özgürleştiriciliğini sizlere tekrar hatırlatmak istiyoruz.

    Çünkü Tolstoy'un dediği gibi: “Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar; Ya bir insan bir yolculuğa çıkar ya da şehre bir yabancı gelir...”


    Kapalıçarşı’nın tarihi: Bedestenlerden günümüze

    İstanbul'daki Kapalıçarşı'nın süslemeli, kemerli taş giriş kapılarından biri.
    İstanbul’daki Kapalıçarşı’nın süslemeli, kemerli taş giriş kapılarından biri.

    Kapalıçarşı’nın tarihi, İstanbul’un kendi öyküsünün bir yansıması gibi. Yapının fiziksel ve mimari evrimi, şehrin geçirdiği dönüşümleri, zenginliği ve atlattığı badireleri gözler önüne seriyor.

    Bir ticaret merkezinin doğuşu

    Kapalıçarşı’nın temelleri, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethinden kısa bir süre sonra, 1460 yılında atılmış. Bu merkez, iki ana bedesten etrafında şekillenmiş. Bunlardan ilki, çarşının orijinal çekirdeği olan ve gelirinin Ayasofya’ya aktarılması amacıyla inşa edilen Cevahir Bedesteni. 15 kubbesi ve kalın duvarlarıyla mücevherler, değerli metaller ve önemli belgeler gibi kıymetli malların saklandığı güvenli bir alan görevi görmüş. Seyyah Evliya Çelebi de burayı muazzam güçlü bir kale olarak tanımlamış. İkinci önemli yapı ise Sandal Bedesteni. Adını Doğu’dan gelen sandal adlı ipekli ve pamuklu kıymetli bir kumaştan alan bu yapı, 20 kubbesiyle çarşının ticari kapasitesini önemli ölçüde genişletmiş. Bu iki yapı, tarih boyunca çarşının iç kaleleri olarak anılmışlar. Bu yapılar, Fatih Sultan Mehmet’in yeni başkentini imparatorluğun ekonomik merkezi yapma vizyonunun somut bir ifadesiydi.

    Yaşayan bir organizma: Sokaklar, kubbeler ve hanlar

    Kapalıçarşı, bu iki bedestenin etrafında yüzyıllar boyunca organik bir şekilde büyüyerek, iki binadan 66 sokağa ve yaklaşık 4.000 dükkâna sahip büyük bir komplekse dönüştü. Bu büyüme, merkezi bir plandan ziyade, ticaretin doğal akışıyla şekillenmiş. Çarşının mimari dokusu, çok katlı hanlar haricinde genellikle tek katlı; duvarları tuğla ve taştan, çatıları ise kiremitten yapılmış. Bu ekosistemin önemli bir parçası da hanlar. Hanlar, sadece zanaatkârların atölyeleri değil, aynı zamanda İpek Yolu üzerinden gelen tüccarların konakladığı, mallarını depoladığı ve ticaretini yaptığı merkezlerdi. Bu yapı, Kapalıçarşı’yı kendi kendine yeten bir ticaret ekosistemi haline getiriyordu. Öne çıkan hanlar arasında, kırmızı cephesi ve yeşil panjurlarıyla çarşının en çok fotoğraflanan noktalarından olan ve günümüzde kuyumcu atölyelerine ev sahipliği yapan Zincirli Han bulunuyor. Cebeci Han ve Kalcılar Han ise çarşının ne denli özelleşmiş bir yapıya sahip olduğunu gösteriyor. Cebeci Han eskiden tüccarlar için bir konaklama merkeziyken, Kalcılar Han adını kuyumcu atölyelerinden arta kalan değerli metal tozlarını geri dönüştüren zanaatkârlardan almış.


    Esnaf kültürü ve kapalıçarşı jargonu

    Kapalıçarşı'nın içinde, ön planda asılı duran renkli, geleneksel Türk mozaik lambaları.
    Kapalıçarşı’nın içinde, ön planda asılı duran renkli, geleneksel Türk mozaik lambaları.

    Kapalıçarşı’yı Kapalıçarşı yapan, sadece taş duvarları ve kubbeleri değil, o duvarların içinde yaşayan, nesillerdir süregelen esnaf kültürü. Bu kültür, ticareti düzenleyen geleneklerden, esnafın kendi arasında konuştuğu özel bir dile kadar uzanıyor.

    Lonca sistemi ve esnaf ahlakı

    19. yüzyılın başlarına kadar çarşıdaki ticari ve sosyal hayatı lonca sistemi düzenliyordu. Her zanaat kolu kendi sokağında toplanıyordu, bu da hem rekabeti hem de kaliteyi denetlemeyi kolaylaştırıyordu. Bu sistem, katı bir ahlak anlayışını da beraberinde getiriyordu. Ürünler devletin belirlediği fiyattan satılıyordu, reklam yapmak yasaktı ve mesleğin incelikleri usta-çırak ilişkisiyle yeni nesillere aktarılıyordu. Bu düzenin yarattığı güven ortamı o kadar derindi ki Kapalıçarşı, imparatorluğun en güvenli yeri olarak kabul ediliyordu. Hırsızlığın ne kadar nadir bir olay olduğu, 1591’de İç Bedesten’den 30 bin altın çalındığında tüm İstanbul’un sarsılmasından ve olayın haftalarca konuşulmasından biliniyor.

    Bir lisan, bir sır: Esnafın özel jargonu

    Lonca sisteminin resmi olarak 1912’de kaldırılmasına rağmen, çarşının kendine özgü topluluk ruhu devam ediyor. Bu ruhun en canlı kanıtlarından biri, esnafın müşterilerin yanında birbiriyle anlaşmak için kullandığı özel jargon. Hatta bu özel dil, TÜBİTAK ödüllü bir lise projesine bile konu olmuş. Bu jargon, lonca sisteminin ortadan kalkmasıyla doğan boşlukta, esnaf arasında bir dayanışma bilinci geliştiğini gösteriyor. Tıpkı loncaların bir zamanlar yaptığı gibi, bu dil de “içeriden” olanı “dışarıdan” olandan ayırarak bir topluluk hissi yaratıyor. Örneğin, para için “yeken” , Amerikan Doları için “yeşil” ve İngiliz Sterlini için “kraliçe” gibi terimler kullanılıyor. Müşteriler de bu dilde sınıflandırılıyor: hevesli müşteriye “lokum”, paralı ama zor beğenen müşteriye ise “fasulye” deniyor. Pazarlık süreci de kendine has isimler alıyor; müşteriyle uzun ve çetin bir pazarlık yapmak “kız isteme” olarak adlandırılırken, bir ürünün satılmaması ve elde kalması durumu “kardeş olmak” olarak ifade ediliyor. Ticari hayattaki olumsuzluklar da bu dilde yer buluyor; iflas etmek “alabora” kelimesiyle, çarşının en önemli metası olan altın ise “Beykoz” veya “has” gibi şifreli ifadelerle anılıyor.


    Kapalıçarşı’da ne yenir: Geleneksel lezzet durakları

    Kapalıçarşı'nın içinde, tavandan sarkan renkli mozaik lambaların ve duvarlarda asılı halıların bulunduğu bir koridor.
    Kapalıçarşı’nın içinde, tavandan sarkan renkli mozaik lambaların ve duvarlarda asılı halıların bulunduğu bir koridor.

    Eskiden Kapalıçarşı’da restoran bulunmadığını, herkesin yemeğini sefertasında getirdiğini biliyor muydunuz? Bugün ise çarşı, hem esnafın hem de ziyaretçilerin tercih ettiği, birbirinden farklı ve otantik duraklara ev sahipliği yapıyor. Bu lezzet durakları, Türkiye’nin mutfak kültürünün bir özeti gibi. Birkaç yüz metrekarelik bir alanda, imparatorluk mutfağından yöresel lezzetlere, sokak yemeklerinden geleneksel esnaf lokantalarına kadar geniş bir yelpazeyi deneyimleyebilirsiniz. Çarşıda hızlı ve lezzetli bir şeyler yemek isteyenler için de seçenekler bulunuyor. Bunlardan biri, 1969’dan beri hizmet veren ve İstanbul’un bilinen dönercilerinden kabul edilen Dönerci Şahin Usta. Kömür ateşinde pişen, kıyma ve parça et karışımı döneri, tırnak pide arasında sade garnitürlerle servis ediliyor ve mekânın önündeki kuyruk popülerliğinin bir göstergesi oluyor. Çarşı esnafının ve geleneksel lezzet arayanların tercih ettiği birçok lokanta da çarşıda. Adını ortasındaki fıskiyeli havuzdan alan ve 1959’da kurulan Havuzlu Restaurant, otantik atmosferiyle dikkat çekiyor ve geleneksel Türk ve Osmanlı mutfağından tencere yemekleri sunuyor. Yağcı Han’ın içinde yer alan Bahar Restaurant ise tam bir esnaf lokantası. Meşhur beğendili tas kebabı ve günlük 20’den fazla yemek çeşidiyle biliniyor. Gaziantep mutfağını sevenler için ise Burç Ocakbaşı, patlıcan kebabı ve Antep lahmacunuyla öne çıkıyor. Menüsü her gün değişen ve malzemelerini özenle seçen Fahri Usta da kendine has bir esnaf lokantası olarak çarşının yaşayan kültürüne tanıklık etme fırsatı sunuyor. Alışveriş sonrası dinlenmek ve çarşının atmosferini gözlemlemek için tercih edilen yerlerden biri de Şark Kahvesi. Geleneksel dekoru, bol köpüklü Türk kahvesi ve bitki çaylarıyla hem esnafın hem de ziyaretçilerin buluşma noktası oluyor.


    Bir film platosu olarak Kapalıçarşı

    Birçok filmde yer alan Kapalıçarşı'nın çatıları.
    Birçok filmde yer alan Kapalıçarşı’nın çatıları.

    Kapalıçarşı’nın labirenti andıran sokakları, tarihî dokusu ve otantik atmosferi, onu sinema dünyası için uygun bir plato haline getiriyor. Zamanla pasif bir arka plandan, aksiyonu şekillendiren ve hikâyeye karakter katan aktif bir role bürünüyor. Özellikle casusluk ve gerilim türündeki filmlerle özdeşleşen Kapalıçarşı, bu sayede küresel popüler kültürdeki yerini aldı ve İstanbul’un gizemli ve macera dolu bir şehir olarak algılanmasına katkı sağlıyor.

    2012 yapımı Skyfall’da, James Bond’un çarşının çatılarında motosikletle yaptığı takip sahnesi, filmin akılda kalan anlarından. Bu sahne için çatılara özel bir köprü kurulmuş. Yaklaşık 50 yıl önce çekilen bir diğer Bond filmi From Russia with Love (1963) ise çarşının gizemli atmosferini kullanmış, bazı sahneleri tarihî Zincirli Han’da çekilmiş. 2009 yapımı The International da Skyfall’dan önce Kapalıçarşı’nın çatılarını bir takip sahnesi için kullanmıştı. Jackie Chan’in başrolde olduğu The Accidental Spy (2001) ise çarşının kalabalık sokaklarını, ustanın kendine has dövüş ve komedi tarzıyla birleştirerek kullanmış. Aksiyon ve macera türündeki filmler de Kapalıçarşı’yı mekân olarak seçmiş. Liam Neeson’ın başrolde olduğu Taken 2 (2012), çarşının dar sokaklarını ve çatılarını yüksek tempolu takip sahneleri için kullandı. 1998 yapımı kült anime Spriggan ise İstanbul’da geçen ve Kapalıçarşı’yı da içeren bir araba takip sahnesine sahip. Bu sahnenin dinamik kamera kullanımı ve akıcı animasyonunun, The Bourne Identity gibi filmlere ilham verdiği söyleniyor. Tarihi ve gerilim dolu filmler de çarşının atmosferinden yararlanmış. Oscar ödüllü Argo (2012) filminde Kapalıçarşı, 1979’daki İran devrimi sırasında geçen hikâye için Tahran’daki bir çarşı olarak kullanılmış. Dan Brown’ın aynı isimli eserinden uyarlanan ve Tom Hanks’in başrolde olduğu Inferno (2016) filminde hikâyenin bir kısmı İstanbul’da geçse de, çarşı sahneleri Kapalıçarşı’nın içinde değil, hemen yanındaki tarihi Sahaflar Çarşısı ve İstanbul Üniversitesi kampüsünde çekilmiş. Russell Crowe’un yönettiği The Water Diviner (2014) filminde ise Kapalıçarşı’nın yakınlarındaki sokaklar, 1919 yılının pazar yerine dönüştürülmüş. Kapalıçarşı elbette yerli yapımlarda da önemli bir rol oynadı. Netflix’in ilk Türk orijinal dizisi Hakan: Muhafız hikâyenin merkezine Kapalıçarşı’yı koyuyor.


    Kapalıçarşı’da alışveriş: Ne alınır ve nasıl pazarlık yapılır?

    Kapalıçarşı'daki bir dükkanda, desenli ve renkli geleneksel halılar.
    Kapalıçarşı’daki bir dükkanda, desenli ve renkli geleneksel halılar.

    Kapalıçarşı’da alışveriş yapmak, bir mağazadan ürün almaktan çok, bir keşif ve etkileşim deneyimi oluyor. Çarşıda bulunabilecek ürünler oldukça çeşitli. El dokuması Türk halı ve kilimleri, en çok aranan ürünler arasında yer alıyor ve Takkeciler Sokağı ile Zincirli Han gibi yerlerde bulunabiliyor. Şişko Osman gibi nesillerdir bu işi yapan dükkânlar geniş koleksiyonlar sunuyor. Türkiye’nin altın ve mücevher ticaretinin merkezlerinden biri olan çarşıda, değerli bir parça alırken güvenilir esnafları tercih etmek ve sertifika sormak önem taşıyor. Mavi Köşe gibi dükkânlarda Osmanlı döneminden kalma parçalara rastlamak mümkün oluyor. Kuvars bazlı hamurdan üretilen, lale ve karanfil motifleriyle süslü geleneksel İznik çinileri de çarşının dikkat çeken ürünleri arasında bulunuyor. Ayrıca yüksek kaliteli deri ürünler, mozaik lambalar, baharatlar ve peştamal gibi hamam aksesuarları da çarşıdan alınabilecek diğer otantik ürünlerden. Kapalıçarşı’da pazarlık, bir zorunluluktan çok, bir ritüel olarak görülüyor. Bu, alıcı ile satıcı arasında kurulan bir sosyal etkileşim. Bu süreci daha verimli kılmak için birkaç ipucu verelim. Nazik ve dostane bir tavırla iletişime başlamak her zaman faydalı oluyor. Almak istediğiniz ürün için birkaç farklı dükkândan fiyat alarak piyasa araştırması yapabilirsiniz. Bir ürünü çok beğendiğinizi belli etmemek, pazarlıkta size avantaj sağlayabiliyor. Esnafın çay ikramı, bir misafirperverlik göstergesi olup bu süreci daha samimi hâle getirebilir. Fiyatta anlaşamazsanız, teşekkür edip dükkândan ayrılmaktan çekinmeyin, bu durum bazen satıcının yeni bir teklif sunmasını sağlayabiliyor. Son olarak, birçok dükkân kredi kartı kabul etse de, nakit ödeme genellikle daha iyi bir indirim almanıza yardımcı olabilir.
    Kapalıçarşı, sadece bir dükkânlar topluluğu olmanın ötesinde bir anlam taşıyor. Tarihi, zanaatkâr kültürü, sosyal yapısı ve ekonomik rolüyle İstanbul’un önemli simgelerinden biri olmaya devam ediyor. Koridorlarında dolaşmak, esnafla sohbet etmek ve asırlık duvarlarının tanıklık ettiği tarihi hissetmek, ziyaretçilere farklı bir deneyim sunuyor. Bu özellikleriyle Kapalıçarşı, İstanbul’un yaşayan mirası olarak varlığını sürdürüyor. Dünyaca ünlü kapalı çarşılar yazımızı okuyarak diğer önemli çarşıları da keşfedebilirsiniz.

    *Blogumuzda yer alan bu yazının tarihi bazı güncellemelerden dolayı yeni görünüyor olabilir. Yazının içeriği yazarın kendi görüşünü yansıtmaktadır ve yazıda yer alan fiyat, ulaşım gibi bazı bilgilerin değişmiş olması mümkündür. Göz önünde bulundurmanızı rica ederiz.

    Bunlar da var!