Afrodisias Antik Kenti’nin kısa tarihi

MÖ 2. yüzyılda kent devleti statüsü kazanarak kurulan Afrodisias, ilk olarak Hellenistik dönemde küçük bir yerleşimken kısa sürede bölgenin önemli merkezlerinden biri hâline gelmiş. Şehrin koruyucu tanrıçası Afrodit’e adanan Afrodit Tapınağı MÖ 3. yüzyıldan itibaren varlığını göstermiş ve kentin kimliğini şekillendirmiş. Roma İmparatorluğu ile yakın ilişkiler sayesinde Afrodisias, özellikle MÖ 1. yüzyıldan itibaren imparatorluk tarafından ayrıcalıklarla donatılmış. İmparator Augustus, “Tüm Asya’dan kendime bu kenti seçtim” diyerek Afrodisias’ı himayesine almış ve MÖ 39 yılında Roma Senatosu kente vergi muafiyeti ile özerklik tanımış. Bu sayede şehir hızla zenginleşip gelişmiş, mermer ocaklarına yakınlığı sayesinde heykeltraşlık okulu ve mermer sanatıyla da ün kazanmış. Afrodisias’ta yetişen ustalar imparatorluğun dört bir yanında eserler yaratmış, şehir antik dünyada sanatın önemli merkezlerinden biri hâline gelmiş.
Roma dönemindeki en parlak çağını MS 1. ve 2. yüzyıllarda yaşayan kent, yaklaşık MS 6. yüzyıla kadar önemini korumuş. Monoteizmin yayılmasıyla Afrodisias’ın rolü azalmaya başlamış. Tapınak 5. yüzyıl sonlarında kiliseye dönüştürülmüş ve Bizans döneminde şehir giderek küçülmüş. Orta Çağ’da meydana gelen depremler ve değişen ticaret yolları nedeniyle kent terk edilmiş, kalıntıları toprak altında unutulmuş. Afrodisias’ın modern keşfi ise oldukça ilginç: 20. yüzyıl ortalarında ünlü fotoğrafçı Ara Güler bölgeyi tesadüfen ziyaret etmiş ve gördüğü anıtsal kalıntıları dünyaya tanıtmış. Bu keşif sonrası başlatılan kazılar sayesinde Afrodisias yeniden gün yüzüne çıkarılarak kültür mirasına kazandırılmış.
Afrodisias’ın öne çıkan yapıları: Sebasteion, Tiyatro, Stadyum ve Afrodit Tapınağı

Afrodisias’ta gezilecek yapılar, antik dünyanın ihtişamını gözler önüne seriyor. Kentin kalbi sayılan Afrodit Tapınağı, şehrin koruyucusu tanrıça Afrodit adına inşa edilmiş görkemli bir mabet. Tapınak alanına giriş sağlayan Tetrapylon adı verilen anıtsal kapı, yeniden ayağa kaldırılan 16 sütunuyla bugün ziyaretçileri karşılıyor ve fotoğraf tutkunlarına harika kareler sunuyor. Tapınağın kendisi İon tarzı mimarisiyle dikkat çekiyor. Afrodisias’ta tapınanların buluşma noktası olan bu yapı, geç antik dönemde bazilikaya çevrilmesine rağmen hâlâ heybetini hissettiriyor. Antik kentin tiyatrosu da mutlaka görülmeli. Yamaçta inşa edilmiş bu etkileyici tiyatro, on binlerce izleyici kapasitesiyle döneminin kültürel yaşamına ışık tutuyor. Sahnede veya oturma sıralarında durup eski çağlarda yapılan gösterileri hayal etmek çok kolay. Şehrin bir diğer olağanüstü yapısı olan stadyum, yaklaşık 30 bin seyirci kapasitesiyle antik dönemin en büyük stadyumlarından biri. Elips şeklindeki bu dev arena, gladyatör dövüşlerinden atletizm müsabakalarına birçok etkinliğe ev sahipliği yapmış ve günümüzde olağanüstü korunmuş durumda.

Afrodisias denilince, süslü mimarisiyle öne çıkan Sebasteion’u da unutmamak gerekiyor. Sebasteion, Roma imparatorluk hanedanına adanmış anıtsal bir tapınak kompleksi olup mermer kabartmalarıyla ünlü. İmparatorlar ve mitolojik sahnelerin tasvir edildiği bu kabartmalar, dönemin sanat anlayışını yansıtan benzersiz eserler. Sebasteion kalıntıları arasında dolaşırken, Roma döneminde kent halkının imparatora bağlılığını ve tanrılara inancını nasıl görkemli bir mimariyle ifade ettiğini hissedebiliyorsunuz.
Kentin UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne giriş süreci ve önemi

Afrodisias Antik Kenti, 2009 yılında UNESCO’nun Geçici Dünya Mirası Listesi’ne alınmıştı ve nihayet 2017 yılında Dünya Mirası olarak tescil edildi. 2017 yılında alınan kararla Afrodisias’ın evrensel değerleri resmen tanınmış. Afrodisias, antik kent alanıyla birlikte kentin hemen kuzeydoğusundaki antik mermer ocaklarını da kapsıyor. Böylece kentin zenginliğinin kaynağı olan mermer yatakları da koruma altına alınmış durumda. Afrodisias’ın UNESCO Dünya Mirası ilan edilmesinin başlıca nedeni, sahip olduğu istisnai derecede iyi korunmuş anıtsal yapılar ve eşsiz mermer işçiliği geleneği. Şehirdeki yapılar ve yüzlerce yazıt, Geç Helenistik Dönem’den Bizans’a uzanan geniş bir zaman dilimindeki kültürel etkileşimleri gözler önüne seriyor. Afrodisias’ta yetişen heykeltıraşlar, imparatorluğun dört bir yanına dağılmış eserleriyle antik dünyada büyük ün kazanmış. UNESCO, Afrodisias’ı listeye alarak bu kentin insanlık tarihindeki sanat, inanç ve şehircilik alanlarındaki önemini vurgulamış durumda. Böylece Afrodisias, dünya çapında bilinir hâle geldi ve daha fazla ziyaretçinin ilgisini çekmeye başladı.

Ege Bölgesi’nde yer alan Afrodisias’ı ziyaret etmek için en ideal dönemler ilkbahar ve sonbahar ayları. İlkbaharda hava ılık, çevre çiçeklerle bezeli oluyor, kalabalıklar henüz az olduğundan rahatça gezilebiliyor. Sonbaharda ise kavurucu yaz sıcakları geride kalıyor, serin ve dingin bir atmosferde antik kentin tadını çıkarabiliyorsunuz. Bu mevsimler aynı zamanda fotoğraf çekmek için de ideal; gün batımına yakın “altın saat” ışığı antik yapıları büyüleyici gösteriyor. Yaz aylarında bölge oldukça sıcak olabiliyor. Eğer yazın gidecekseniz, öğle saatleri yerine sabah erken veya akşamüstü saatlerini tercih etmek yerinde olacaktır. Güneşin en tepede olduğu vakitlerde gezerken mutlaka şapka, güneş kremi ve su bulundurmalısınız. Kışın ise hava soğuk ve yağışlı geçebiliyor. Bu dönemde ziyaretçi sayısı oldukça düşük ve örenyeri genelde sakin oluyor.
Afrodisias’a nasıl gidilir?

Afrodisias, konum olarak Aydın il merkezine 100 km, Denizli şehir merkezine ise yaklaşık 60 km mesafede bulunuyor. Özel araç ile ulaşım en kolay seçenek; İzmir yönünden Aydın-Nazilli-Karacasu istikametini, Denizli yönünden ise Tavas-Karacasu yolunu takip ederek Geyre köyüne ulaşabilirsiniz. Antik kent girişinde geniş ve ücretsiz bir otopark bulunuyor, buradan girişe kısa bir yürüyüşle ulaşmak mümkün. Toplu taşıma kullanmak isteyenler için de alternatifler mevcut. Aydın veya Denizli’den Karacasu ilçesine düzenli otobüs seferleri var; Karacasu’dan Geyre köyüne minibüslerle aktarma yaparak Afrodisias’a ulaşabiliyorsunuz. Ancak toplu taşımayla yolculuğun biraz zaman alabileceğini unutmayın. Bu nedenle, özellikle zaman kısıtlıysa, bölgeye uçup ardından karayoluyla devam etmek iyi olabilir. Denizli uçak bileti veya İzmir uçak bileti alarak bölgeye ulaşabilirsiniz. Denizli Havalimanı, Afrodisias’a daha yakın olup özellikle Pamukkale ziyaretini de planlayanlar için ideal. İzmir Havalimanı ise uluslararası uçuş seçeneklerinin fazlalığıyla öne çıkıyor, buradan araç kiralayarak veya turla yaklaşık 2.5-3 saatlik bir yolculukla antik kente ulaşabilirsiniz.
Afrodisias deneyimini zenginleştiren duraklar

Afrodisias Antik Kenti’ni gezerken daha fazla bilgi almak isterseniz, rehberli turlar iyi bir seçenek olabilir. Örenyeri girişinde profesyonel rehberler hizmet veriyor, dilerseniz bu rehberlerden birini tutarak her yapının hikâyesini ve arkeolojik detaylarını öğrenebilirsiniz. Kendi başınıza gezmeyi tercih ediyorsanız, girişte sunulan broşürler ve bilgilendirme tabelaları da size yol gösteriyor. Antik kentin geniş bir alana yayıldığını unutmayın, bu nedenle rehberle gezmek zaman yönetimi ve arka plan bilgisi açısından faydalı olabilir. Afrodisias sahasında mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri olan Afrodisias Müzesi, kazılarda ortaya çıkarılan heykeller, kabartmalar ve küçük buluntular için özel olarak kurulmuştu. Ancak müze, ziyaretiniz sırasında geçici olarak kapalı olabilir. Bu nedenle yola çıkmadan önce güncel durumu kontrol etmenizi öneririz. Müze kapalı olsa bile, örenyeri içerisinde sergilenen çok sayıdaki anıtsal yapı ve açık alan heykelleri Afrodisias deneyimini fazlasıyla zenginleştiriyor.
Afrodisias’a gelmişken çevredeki diğer tarihî ve doğal güzellikleri de keşfedebilirsiniz. Özellikle Pamukkale Travertenleri ve Hierapolis Antik Kenti, Afrodisias’a görece yakın olup aynı seyahate sığdırılabilecek harika destinasyonlar. Pamukkale, beyaz kalsiyumlu teraslarıyla ünlü benzersiz bir doğa harikası, Hierapolis ise hemen yanındaki antik Roma kenti; her ikisi de UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyor. Afrodisias’tan yaklaşık 1.5-2 saatlik bir kara yolculuğuyla Pamukkale’ye ulaşıp travertenlerin ve Hierapolis kalıntılarının tadını çıkarabilirsiniz. Bunun yanı sıra, yolunuz Aydın civarına düşerse Nysa gibi diğer antik kentleri veya Karacasu’nun meşhur çömlek atölyelerini de ziyaret etmeyi düşünebilirsiniz.
Afrodisias örenyeri, haftanın her günü ziyarete açık. Yaz sezonunda genellikle 08:00 – 19:00 saatleri arasında ziyaretçi kabul edilirken kış aylarında kapanış saati biraz daha erken olabiliyor. Yola çıkmadan önce güncel ziyaret saatlerini kontrol etmekte fayda var. Giriş ücretleri değişebildiğinden, güncel bilgileri ziyaret öncesinde kontrol etmenizi öneririz. Müzekart sahiplerine ücretsiz; öğrenci ve öğretmenler için ise indirimli. Antik kenti rahat gezebilmek için rahat bir yürüyüş ayakkabısı giymeniz öneriliyor, zira alan oldukça geniş ve antik taş zeminlerde dolaşıyorsunuz. Afrodisias’ı hakkıyla gezebilmek için en az 3-4 saatinizi ayırmanızı tavsiye ediyoruz. Kalıntılar geniş bir alana yayıldığından acele etmeden dolaşmak daha keyifli olabilir. Afrodisias Antik Kenti hem tarihe ilgi duyanlar hem de doğal güzellikler eşliğinde huzurlu bir gezi arayanlar için unutulmaz bir durak. Bu büyüleyici antik kente yapacağınız seyahatte binlerce yıl öncesinin sanatına ve yaşamına tanıklık edecek, aşk ve güzellik tanrıçası Afrodit’e adanmış bu şehrin ismini neden hak ettiğini kendi gözlerinizle göreceksiniz.
