İzmir’e antik çağlardan gelen Yunanca kökenli Symrna adını mitolojiye göre bir Amazon kraliçesi vermiştir. Bugün İzmir olarak kullandığımız isim de zaten Smyrna kelimesinin seslerinin dönüşmüş biçimidir. Antik dönemde İyonyalıların yaşadığı bu şehir, Büyük İskender döneminde Kadifekale sırtlarında kurulmuş, 1426’da Osmanlı egemenliğine geçmiş ve zaman içinde yayılarak bugünkü halini almıştır.
Çocukluğumdan üniversite bitene kadar hayatım İzmir ve Manisa arasında geçtiğinden bu şehrin yeri, hatıraları bende çok özeldir. Bu yazımda güzel İzmir’in gezilmesi gereken yerlerini bir turist gibi düşünüp sadece özetlemeye çalışacağım.
Konak ve çevresi
Saat Kulesi

İzmir’in sembolü olan Saat Kulesi, Konak semtinde, Konak Meydanı’nın ortasında bulunur. Kulenin yapım tarihi 1901, II. Abdülhamit dönemine dayanır. Almanya İmparatoru tarafından hediye gönderilen saatin o dönemden bugüne sadece bir kez deprem nedeniyle durduğu söylenir.
Saat Kulesi’nin hemen ilerisinde Kurtuluş Savaşı’nda İzmir’in Yunan işgalinden kurtulması için ilk kurşunu atarak şehit olan İzmirli kahraman gazeteci Hasan Tahsin’in anıt heykeli, arka tarafında ise 1872’de inşa edilen Hükümet Konağı ve 18. yüzyılda yapılmış Konak Camii yer alır.
Kemeraltı
Burası 1600’lü yıllardan beri çarşı olarak kullanılmaktadır; içinde “yok, yok” denilebilir. Kemeraltı’nda bulunan Kızlarağası Hanı mutlaka görülmelidir. Bugün otantik mağazalara ve incik boncukçulara ev sahipliği yapan bu tarihi han, 1744’te Hacı Beşir Ağa tarafından yapılmış ve bir nevi Kapalıçarşı gibi o dönemin alışveriş merkezi olmuştur. Kızlarağası Hanı’ndaki yerel kahvehanelerde bir Türk kahvesi içmek adettendir.
Kemeraltı çevresinde yer alan tarihi camii, sinagog ve kiliseler İzmir’in eskiden beri çeşitli dinlere ev sahipliği yaptığını göstermektedir. Hisarönü mevkiinde yer alan 16. yüzyılda inşa edilmiş Hisar Camii tarihi öneme sahiptir. On beşinci yüzyıldan beri Yahudi Mahallesi olarak bilinen Havra Sokağı çevresinde dokuz sinagog yer almaktadır. Burası Yahudilerin İzmir’e ilk yerleştiği bölgedir.
Konak Pier
Konak’tan Alsancak’a doğru yürüyüş yaparken, Konak Meydanı’ndan zarif bir köprüyle Konak Pier’e ulaşılmaktadır. Bu tarihi kompleks yapı Paris’teki ünlü Eiffel Kulesi’nin tasarımcısı Fransız mimar Gustov Eiffel tarafından tasarlanmıştır. Binanın inşası 1875-1890 yılları arasında tamamlanmış ve eskiden vergi dairesi olarak kullanılmıştır. Şu anda içinde yer alan sinema, sergi salonu, mağaza ve kafelerle modern bir liman alışveriş merkezi görünümündedir.
Alsancak

Eski tarihlerden beri İzmir’in eğlence merkezi ve zengin tabakasının yaşadığı bir bölge olduğundan adı romanlarda, şiirlerde geçen oldukça popüler bir semttir. Bu semtte görülecek yerler arasında Kordon, Kıbrıs Şehitleri Caddesi, Gazi Kadınlar Sokağı, Alsancak Stadı, Alsancak Garı, Gündoğdu Meydanı ve tarihi kiliseler sayılabilir.
İzmir’e gelmeyenler bile eski Türk filmlerinden Kordon’u bilir. Palmiyeler ve kafelerin sıralandığı sahil boyunca uzun bir yürüyüş yaptıktan sonra Pasaport’un ucundaki kafelerden birinde denize karşı keyif yapabilirsiniz. Özellikle günbatımı Kordon’da bir başkadır. Trafiğe kapalı olan Kıbrıs Şehitleri Caddesi üzerinde pek çok kafe-restoran, mağaza ve eğlence mekânı yer alır. Meşhur Sevinç Pastanesi de Avrupai havası olan bu caddede bulunur. Gazi Kadınlar Sokağı yeme-içme yerlerinin yanı sıra İzmirli gençlerin gece eğlencelerinin merkezi olduğundan her daim canlı ve hareketlidir. Alsancak Stadı büyük spor müsabakalarına ve konserlere ev sahipliği yapar. Türkiye’nin en eski 2. tren istasyonu olan ve 1858`den beri hizmet veren tarihi Alsancak Garı da bu bölgedeki görülmesi gereken yerlerdendir. Gündoğdu Meydanı ise tüm milli kutlamalar, konserler ve gösterimlerin yapıldığı merkezdir.
İzmir Enternasyonal Fuarı (Kültürpark)

Burası 1936’dan beri Türkiye’nin en büyük fuar merkezidir denilebilir. Ticari fuarların yanı sıra kültürel ve sanatsal etkinliklere de ev sahipliği yaptığından aynı zamanda “Kültürpark” adını almıştır.
Fuar, 1936’da, Atatürk’ün isteği üzerine, Türkiye’nin diğer ülkelerle ekonomik bağlantısını sağlamak amacıyla toplam 420.000 m2’lik alan üzerinde kurulmuştur. İçinde sergi salonları, konferans salonları, açık hava tiyatrosu, sanat merkezi, tiyatro, resim-heykel müzesi, tarih ve sanat müzesi, evlendirme dairesi, spor salonu, lunapark, hayvanat bahçesi, paraşüt kulesi, koşu yolu, yüzme havuzu, tenis kortları, halı saha vs. bulunan dev bir komplekstir. Zamanında Zeki Müren, Emel Sayın, Muazzez Abacı gibi isimleri çıkaran meşhur Göl Gazinosu da Kültürpark içindedir. Parkta bulunan 8000′den fazla ağacın tamamı künyelidir ve sigortalanmıştır.
Asansör

1907 yılında Nesim Levi Bayraklıoğlu tarafından yapılan Asansör İzmir’in en önemli ve turistik tarihi yapılarından biridir. Birbirine paralel uzanan Mithat Paşa Caddesi ile Halil Rıfat Paşa Caddesi’ni birbirine bağlamaktadır. İçinde 2 asansörün işlediği asansör kulesi 58 metre yüksekliktedir.
Asansör’e Dario Moreno Sokağı’ndan ulaşılmaktadır. Bu sokak da en az asansör kadar özeldir; tarihi taş evleri ve sokakta yayınlanan hafif müzik ile kendinizi bir filmin içinde hissedebilirsiniz. Oraya kadar gitmişken mutlaka asansöre binerek yukarı çıkmalı ve karşınıza çıkacak enfes İzmir manzarasını görmelisiniz. Terasta yer alan kafede bir kahve molası vermeniz tavsiyemdir.
Basmane Garı
Basmane semtinde yer alan, Fransız mimar Eiffel tarafından tasarlanan tarihi tren garı 1866’dan bugüne hizmet vermektedir. Günümüzde metro ile de bağlantısı bulunmaktadır.
Balçova

Balçova, teleferik ve termal otel tesisleri ile meşhurdur. Teleferik ile İzmir manzarası eşliğinde tepedeki tesislere ulaşılır. Burası aynı zamanda bir piknik alanıdır. İster bölgedeki restoranlarda manzaraya karşı güzel bir yemek yer, ister açık alanda etinizi alarak “kendin pişir-kendin ye” usulü piknik yapabilirsiniz.
İnciraltı
Balçova ilçesine bağlı bir semttir. Eskiden bataklık ve incir ağaçlarından oluşan bir yer olduğundan bu ad verilmiştir. Günümüzde Ege Denizi’ne bakan, ağaçlarla dolu, deniz havası alıp ciğerlerinize temiz hava doldurabileceğiniz nezih bir gezinti alanıdır.
Semtte pek çok kafe ve balık restoranı yer almaktadır. Ayrıca, sahildeki İnciraltı Deniz Müzesi’nin içinde askeri bir gemi ve denizaltı bulunmaktadır.
Karşıyaka

Adından da anlaşılacağı üzere şehrin karşı yakasında kurulu olduğu için bu semte “Karşıyaka” denilmiştir. Karşıyaka palmiyelerle sıralı sahil yolu boyunca nezih apartmanları, Levanten köşkleri, Bostanlı’da her sabah sahilde spor yapan enerjik insanları, gençlerin buluşma noktası 06 Pastanesi ile ayrı bir merkezdir.
Atatürk’ün eşi Latife Hanım’ın ailesi Uşşakizadelere ait köşk buradadır. Köşk şu anda restore edilmiş Latife Hanım Anı Evi adıyla ziyarete açılmıştır. Ulu Önder Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım bu köşkte hayata gözlerini yummuştur. Karşıyaka’da görülmesi gereken diğer yerler arasında; iskele, çarşı, Sevgi Yolu Sokağı, sahil yolundan devam edersek Girne Bulvarı ve Bostanlı Mahallesi sayılabilir.
Karşıyakalılar kendilerini İzmirli olarak tanımlamazlar, sorduğunuzda “Karşıyakalıyım” derler. Mizahi olarak plakaları “35 buçuk”tur (İzmir’in plaka numarası 35’tir) ve hemen hepsi fanatik KafSinKaf’lıdır (Karşıyaka Spor Kulübü). Özellikle Göztepe-KafSinKaf maçı varsa o gün Karşıyaka’da hayat durur.:) Kendilerini farklı görmelerinin sebebi, Karşıyaka’nın yıllar boyu İzmir’in tanınmış, nezih ailelerinin yaşadığı, sanata kültüre düşkün, elit ve entelektüel tabakanın yer aldığı bir semt olmasıdır.
Kadifekale
M.Ö. 4. yüzyılda şimdiki İzmir şehri olan Symrna, Kadife Dağı olarak bilinen bu tepede kurulmuştur. Mitolojide geçen savaşçı Amazon kadınlarının burada yaşadığı rivayet edilir. Tahmin edileceği üzere oldukça tarihi bir bölgedir: Helenistik dönem, Roma dönemi, Bizans dönemi ve Osmanlı dönemlerine ait kalıntılarla dolu bir alandır. Tepede yer alan kale Büyük İskender döneminde yapılmıştır. Günümüzde maalesef yıkılmış durumdadır, sadece kalıntıları kalmıştır. İzmir’i kuşbakışı görebileceğiniz leb-i derya denilecek manzara işte tam buradadır.
Agora Örenyeri
İzmir’in Namazgah semtinde yer alan Agora, M.S. 2. yüzyılda Roma döneminden kalmadır. Agora “çarşı yeri” demektir. Burası Ion agoraları içinde en büyük ve iyi korunmuş olanıdır. Dönemin ticaret ve şehir merkezi olan bu antik bölgeden birçok tarihi anıt ve heykel çıkarılmıştır. Vaktiyle Zeus Tapınağı’nın da burada olduğu söylenir. Agora’dan çıkarılan eserler İzmir Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmektedir.
Ek olarak;

Buca yolu üzerinde bulunan, Türkiye’nin en büyük ve dünyanın 10. büyük rölyef heykeli olan 42 metre boyutundaki heybetli Atatürk silueti oldukça etkileyicidir.
Bu kadar turistik bilgiden sonra, İzmir denildiğinde benim hafızamda canlananlara gelirsek; kapı önlerinde hayır için dökülen lokmalar, kardeşimle Karşıyaka’dan Bostanlı’ya kadar sahilde yaptığımız bisiklet turları, Fuar’ın Montrö kapısı çıkışındaki kumrucu, Alsancak’ta palmiyelerle süslü Kordon ve tadını halen başka yerde bulamadığım Fil Pizza, hafta sonu buluşmalarının mekanı Sevinç Pastanesi, annemle sokak sokak gezip alışveriş yaptığımız Kemeraltı Çarşısı, incir şekerlemesine bayıldığım Konak Pastanesi, çevresindeki güvercinlere gevrek kırıntısı atarak eğlendiğim Saat Kulesi, Alsancak’tan Karşıyaka’ya vapurla geçmenin keyfi, üniversite yıllarımın geçtiği Bornova Küçük Park çevresi ve Mobydick, Alsancak’ta önünde uzun kuyruklar olan dönemin en popüler mağazası Loft Jean, her hafta sonu ve tüm yaz tatili boyunca gittiğimiz Eski Foça, sonra Menemen’de testi satıcıları arasında içtiğimiz köpüklü ayran ve yanında boyoz, ailecek yaptığımız Efes gezileri, tarihi taş evleri ile şirin Şirince köyü, Selçuk’ta yol üstünde yediğimiz çöp şiş ve çok daha fazlası…
İzmir tüm bu güzelliklerin harmanlandığı insanıyla, deniziyle, inciriyle, zeytiniyle tam bir Egeli olan ve gerçekten özel, anlatmakla bitmeyecek güzel bir şehirdir.