Seyahate çıkmadan önce Roma’da bulunmuş arkadaşların tavsiyesini alarak Nasyonel Caddesi (Via Nationale) üzerindeki Eurostar International Palace’de yer ayırttık. Sabah uçuşu ile Roma’ya vardığımızda otel konusunda akıllı bir seçim yaptığımızı anladık. Otel çok merkezi bir konumda, her yer yürüyüş mesafesi. Ayrıca otelin kahvaltısı hem göz hem de mideleri doyurur nitelikte. Kış dönemi çift kişilik oda fiyatı 99 Euro’ya kadar düşüyor; bu otelde kalmayı düşünürseniz yazışarak fiyat almanızı tavsiye ederim.
İlk sabah sırt çantalarımızı odaya bırakıp kendimizce bir yürüyüş planı yaptık. Resepsiyon görevlisi gidilecek yerleri harita üzerinde işaretledi. Otelden çıkıp dümdüz aşağı doğru yaklaşık 200 m kadar yürüyüp sağa dönünce Parlamento Binası’na vardık. Buradan biraz daha yürüyünce de meşhuurr Aşk Çeşmesi (Fontana di Trevi) karşımıza çıktı.

Vakit öğlen olduğundan Aşk Çeşmesi’nin hemen köşesinde ufacık bir pizzacıda pizza/lazanya yedik, hem fiyatı uygun hem de çok lezzetli idi. Yemek yediğimiz restoranın iki yanındaki dükkandan gelato (dondurma) almayı da ihmal etmedik tabii. Mutlaka denenmeli; tanesi 2 Euro ve kocamannn. 🙂
Buradan yola yürüyerek devam ettik; zaten oklar hep bir sonraki durağı gösteriyor. Sırası ile; Pantheon ve Piazza Navona…
“Tanrıların tapınağı” anlamına gelen Pantheon, eski bir pagan tapınağı olup, günümüzde bir Hıristiyan kilisesi olarak kullanılıyor. Tüm tarihi Roma yapıları içinde en iyi korunmuş bina olduğu söyleniyor. Yuvarlak bir bina, eni ve yüksekliği birbirine eşit, ilginç bir yapı. 43 metre büyüklüğünde, tekneli bir kubbeye sahip. Ünlü ressam Rafaello ve birçok ünlü papanın mezarlarının burada olduğu belirtiliyor.
Yürümeye devam ederseniz Navona Meydanı’na varıyor olacaksınız. Burası oval ve büyük bir meydan. Roma’nın en hareketli yerlerinden. Bu meydanda Dört Nehir Çeşmesi ve Sant’Angese in Agone Kilisesi’ni görmeniz mümkün. Dört Nehir Çeşmesi, dünyanın dört bir yanındaki 4 büyük nehri temsil ediyor (Tuna, Ganj, Nil ve Rio de la Plata). Meydanın iki ucunda başka çeşmeler de var, ayrıca lüks ve şık kafe ve restoranlar da görebilirsiniz.
Sonraki durak Sant’Angelo Kalesi. Tepesine çıkıp dışarıya baktığınızda karşınızda Vatikan’ı göreceksiniz. Sıcak aylarda seyahat ediyorsanız yanınızda mutlaka bir şişe su bulundurun.

Biliyorsunuz, Vatikan; kendi başına özerk olan, dünyanın en küçük ülkesi ve Hıristiyan Katolik mezhebinin yönetim merkezi. Papa’nın sözleri burada yasa niteliğinde.
Vatikan Müzesi’nde muhteşem tablo ve heykeller görmeniz mümkün. Sistine Şapeli çok etkileyici. San Pietro Bazilikası’nı da mutlaka gezmelisiniz. Bazilika kısmında eski papalara ait taçları, şaşalı kıyafetleri inceleyebilirsiniz. Ayrıca Michelangelo tarafından yapılan kubbeyi de görmeden geçmeyin. Vatikan’a doğru yürüyüş yolunda sağlı sollu dondurmacı dükkanları var; dondurmacıları atlamak olmaz! 🙂
Buradan yine yürümeye devam, istikamet İspanyol Meydanı (Piazza di Spagna)… Meydana ulaşmak için tabelaları takip etmeniz yeterli. Dünyaca meşhur markaların bulunduğu mağazalar bu bölgede. Meydanda İspanyol Elçiliği bulunuyor. Ünlü İspanyol Merdivenleri de burada. On altıncı yüzyılda Trinita dei Monti Kilisesi ile meydanı birleştirmek için yapılmış olan bu merdivenler çok dikkat çekici. Özellikle yazın bir açık hava salonu gibi doluyor. Hediyelik eşya satıcıları bu merdivenleri özellikle sıcak havalarda dolduruyorlar, etraf aktive yapanlar ve merdivenlerde oturup onları seyredenlerle dolu.
Yoğun geçen bir günün ardından artık bu kadar yeterli diyerek otele döndük ve restoran görevlisinin tavsiye ettiği muhteşem güzellikteki bir restoranda akşam yemeği yedik. Siz tavsiye almadan da bir yer bulabilirsiniz, zira her şey çok lezzetli. 🙂
İkinci günümüze sabah erken saatlerde başlayarak Kolezyum’a gidelim dedik, zira giriş çok kalabalık oluyor, sıra beklemek zulüm gibi.
Otelden yine dümdüz aşağı yürürken karşımıza Vittorio Emanuell Binası çıktı; bembeyaz, İtalyanların büyüklüğü nedeni ile hiç sevmediği kocaman bir yapı, içinde müze var, gezilebilir…
Veee buradan dosdoğru Kolezyum (Coliseum)…

Kolezyum’da genç tur rehberleri sıra beklemeden tur yapmanızı tavsiye ediyorlar. Biz de tavsiyeye uyduk, fazla beklemeden içeri girdik ve yaklaşık 10 kişiden oluşan bir tur ile gezimizi tamamladık. Böylece 1,5 günlük turumuzun sonuna gelmiş olduk.
Kolezyum’un hemen önünde Bangkok’taki tuktuklara benzer bisikletler var. Bu geziden 1 yıl sonra bu kez çocuklarımız ile aynı şekilde dolaştıktan sonra bu tuktuklara binmeyi de ihmal etmedik elbette. Keyifli geziler. 🙂