Yerel halkın “Chi” diye de söz ettiği Şikago’ya gittiğinizde yapabileceklerinizi 5 maddeye sığdırmaya çalıştım. İşte Şikago ‘da yapılacak 5 şey:
1. Deniz Havası Alın

Şehrin denize kıyısı yok, evet, ama Birleşik Devletler sınırları içerisindeki en büyük göl olan Michigan Gölü o kadar büyük ki, kendinizi direkt deniz kıyısındaymış gibi hissediyorsunuz. Navy Pier’e giderseniz ister son derece eğlenceli ve canayakın bir ekibe katılarak tekne turuna çıkabilir, 6 kişilik 40 kabinden oluşan dönme dolaba binip şehrin şahane manzarasının tadını çıkarabilir, atlıkarıncada çocuklar gibi eğlenebilir, hatta isterseniz golf oynayabilirsiniz. Ayrıca şansınız varsa dönem dönem açılan sergi ve düzenlenen gösterilere denk gelebilir, Şikago Children’s Museum’da ilginizi çekecek şeyler bulabilirsiniz. Ya da North Avenue Beach’e gidip ister bir yandan yine muhteşem siluetin tadını çıkararak yüzebilir, ister kumsalda oturup güneşlenebilirsiniz.
2. Ziyafet Çekin
Şikago’nun pek meşhur Deep Dish Pizzasını muhakkak deneyin. Bu kalın hamurlu, domates soslu, bol peynir ve malzemeli pizza çeşidi hem son derece doyurucu hem de ziyadesiyle lezzetli. Pizzayı tercih etmiyorsanız Japon, Çin ve Meksika mutfağından tatlar deneyebileceğiniz mekanlara da rastlamanız mümkün. Başka bir yerel lezzet arıyorsanız yine bol bol malzemenin konduğu, hardallı ama ketçabın kesinlikle eklenmediği (O nedenle talep etmemenizi öneririz) Şikago Style Hot-Dog’u yiyebilirsiniz.
3. Açık Havada Gezinin
Pilsen’e doğru yola çıkın ve 16. Cadde’ye gidip mükemmel duvar sanatına vakıf olun. Ayrıca 2. el ürünlerin, antika eşyaların, kendi eserlerini satan amatör sanatçıların beklediği Randolph Street Market ve kıyafetlerden takılara, mobilyalardan Meksika mutfağından muazzam lezzetlere rastlayabileceğiniz Maxwell Street Market de görülebilecekler arasında.
4. Harika Bir Gece Geçirin
Caz ve blues müziğin beşiği olan şehirde, bilhassa türe meraklıysanız canlı performansları izleyebileceğiniz bir müzik etkinliğine/konsere katılmadan dönmeyin. Konser yanlısı değilseniz Tuesday Funk’a bir göz atmanızı öneririz. Girişin ücretsiz olduğu bu mekanda katılımcılar edebiyat okumalarına dahil oluyorlar. Siz de ister içeceğinizi yudumlayıp mikrofon başındaki okuyucuları dinliyor, ister dinleyicilere yazdığınız bir hikayeyi/şiiri okuyorsunuz.
5. Klasikleri Yaşayın

Şikago’ya gidince yapılması elzem olanları yapmadan dönmeyin. Karamelli patlamış mısırınızı alın ve Millenium Park’a gidin. Tabii gitmişken o meşhur Bulut Kapısı’nı (“Cloud Gate” – ayrıca “The Bean” diye anılıyor) mutlaka görün. Dilerseniz Crown Fountain’a da uğradıktan sonra, ilk gökdelenin inşa edildiği şehrin şimdiki manzarasına nail olmak için bir de Şikago Skydeck’e gidin. Eskiden “Sears Tower” olarak anılan ve Amerika Birleşik Devletleri’nin en yüksek ikinci binası olan Willis Tower’e çıkmak biraz zahmetli, ama manzara eşsiz, görünce hak vereceksiniz.
Şikago’ya gitmeden önce:
- İzleyin: Rob Marshall’ın 2002 tarihli filmi “Şikago”, En İyi Film dahil 6 dalda Oscar ödülüne layık görülmüş, Catherine Zeta-Jones’un oyunculuğu da ödülle taçlandırılmıştı. Müzikal sevmeseniz dahi bir şansı hak ediyor.
- Dinleyin: Tabii ki Nat King Cole. Dinledikçe zaten blues’in şahdamarı olan şehrin sokaklarını düşleyip bize hak vereceksiniz.
- Okuyun: Hayatının büyük bir bölümünü de doğup büyüdüğü Şikago’da geçirmiş olan gazeteci-yazar Neil Steinberg’in büyük ölçüde kendi hatıralarından feyz alarak yazdığı “You Were Never in Şikago”, bir solukta okunabilecek, iyi eleştiriler almış bir kitap.