Mart 2020’den itibaren, yani bu yazının yazıldığı zamana göre yaklaşık 4 aydır, kısıtlanmış bir hayat yaşıyoruz. Bazılarımız işlerine gitmek zorunda olsa da pek çoğumuz evlerinden çalışıyor. İbadethaneler, sahiller, alışveriş merkezleri, lokantalar, kafeler ve daha pek çok yer ya kapalı ya da kısıtlı bir şekilde faaliyetlerine devam edebiliyor. Pandemi ve karantina sürecinden etkilenmeyen hiçbir şey kalmadı desek abartmış olmayız herhalde.
Censuswide adlı araştırma şirketinin yedi ülkede 3700 üst düzey yöneticiyle gerçekleştirdiği araştırmaya göre yöneticilerin yüzde 75’i ofise dönme konusunda hala tedirgin. Yüzde 72’si ise uzaktan çalışmaya uyum sağlamak için dijital dönüşüm çalışmalarının hızlanacağını düşünüyor. Bu, iş yapış biçimlerinin kökten değişebileceğini ve buna bağlı olarak ekonomik anlamda büyük şehirlerdeki iş gücü kalabalığının daha sakin şehirlere kayabileceği anlamına gelebilir. Bunu zamanla göreceğiz.
Görünen o ki pandemi hayatımızdaki pek çok şeyi uzun bir süreliğine, bazı şeyleri ise kökten değiştirecek. Çünkü etkileşimde bulunduğumuz her alanda artık en büyük önceliğimiz hijyen. Bu önceliğin en hızlı değiştirdiği şeylerden biri de tatil anlayışımız.
Tatil, günümüzde gündelik hayatın biraz dışına çıkabildiğimiz hem rahatlama hem de eğlence sağlayan bir motivasyon kaynağı. Bu sebepten her yıl milyarlarca insan tatile çıkıyor. Kimi sevdiği insanları görmeye kimi yeni deneyimler keşfetmeye odaklanıyor. Hangi amaçla olursa olsun tatil hayal gücümüzü, zihnimizi, ruhumuzu besliyor.
Peki pandemiyle beraber tatil anlayışımız nasıl değişti? Belki de bunun hakkında konuşmak için henüz erken ancak görünen o ki bir süre “kalabalık” ile özdeşleştirdiğimiz konser, müze, popüler şehir gezisi gibi etkinliklere şüpheyle yaklaşacağız. Bu elbette anlaşılabilir bir şey. Zira pandemi ile hayatımıza giren en önemli kavram muhtemelen sosyal mesafe. Dolayısıyla tatil anlayışımız da sosyal mesafe kavramı üzerinden tanımlanacak bir süre. Peki sosyal mesafeli bir tatil mümkün mü? Evet, mümkün olabilir. Tabii tüm önlemleri aldıktan sonra!
Belki de hiç çıkılmayacak bir tatili planlamak

Pandemi sırasında aslında iki tip kriz yaşanıyor diyebiliriz. Biri biyolojik olan. Bu zaten pandeminin en başından beri sürekli konuşulan; sosyal mesafeyi, hijyeni, dezenfektanları, maskeleri, HEPA filtreleri, hastalık semptomlarını bir anda hayatımıza sokan kriz. Diğeri ise psikolojik olan. Sosyal izolasyon, kaygı, ekonomik belirsizlik gibi sorunlar psikolojik krizin boyutlarını belirliyor. Bu noktada, eğer tatile çıkmak için kendinizi henüz hazır hissetmiyorsanız dahi tatil planı yapmak, gitmek istediğiniz yerleri incelemek, bu dönemde öne çıkan tatil türlerine bakmak sizi bir nebze olsun pandeminin psikolojik etkilerinden ve yarattığı kaygılardan uzaklaştırabilir. Hayal kurmanın gücünü asla küçümsemeyin.
Gezi planlaması yolculuğun bir uzantısıdır. Bu anlamda bir sonraki tatilinizi planlamak, tatile çıkmaya hazır hissetmiyorsanız dahi sizi pandemi öncesindeki gibi hissettirecek güzel bir uğraş. Önemli olan tatile çıkmak değil, biraz rahatlamak. En keyif aldığınız tatiliniz hangisiydi? Nerede unutulmaz deneyimler yaşadınız? Doğasını, tarihini, eğlencesini, lezzetlerini unutamadığınız yerler neresi? Bir anlamda pandemi sürecinde bunların bir muhasebesini yapmak aynı zamanda kendinizi de daha iyi tanımanızı sağlayabilir.
1918 Pandemisi ve sosyal hayata etkileri
1918 Pandemisi, diğer adıyla İspanyol Gribi, 1918 ile 1920 arasında dünya nüfusunun üçte birine bulaşmış ve kesin olmamakla birlikte yaklaşık 50 milyon insanın ölümüne yol açmış bir pandemiydi. Ölü sayısının bu kadar yüksek olmasında 100 yıl öncenin tıp ve bilimsel imkanlarının elbette önemli bir yeri var. Zira İspanyol gribi döneminde ne antibiyotik ne de grip aşısı henüz bulunmamıştı. Hem tıp dünyasındaki bu şartlar hem de 1. Dünya Savaşı sonrası ülkelerine dönen askerlerin virüsü taşıması nedeniyle pandemi çok hızlı bir şekilde yayıldı.
İspanyol gribinin, diğer tüm pandemilerde olduğu gibi gündelik hayata önemli etkileri oldu. Örneğin ABD’de yaşanan iş gücü eksikliği nedeniyle kadınların işgücüne katılım oranı bu süreçte %21’e yükseldi. Yine ABD’de imalat sektöründeki işçi ücretleri 5 yıl içerisinde 2,5 katına çıktı. Aynı dönemde bir İngiliz sömürgesi olan Hindistan’da ölüm oranlarının çok yüksek olması nedeniyle Mahatma Gandhi’nin yayınladığı Genç Hindistan (Young India) dergisinde sömürge yönetimi sert biçimde eleştiriliyor ve bağımsızlığa giden yolda önemli adımlar atılıyordu. Bunun yanında, Birleşmiş Milletler’in o dönemki ilksel yapısı kabul edilen Milletler Cemiyeti öncülüğünde Sağlık Örgütü kuruldu. Teknokratlar tarafından yönetilen örgütün amacı olası küresel salgınları kontrol edebilecek sistematikler üzerine çalışmaktı. Ayrıca sağlık bakanlıklarının kurulması ya da var olanların güçlendirilmesi yine bu dönemde gerçekleşti.
Bedenimizin bir ortamda bulunuş şekli davranış ve düşünüş tarzımızı da doğrudan belirliyor. Bu anlamda 1918 Pandemisi’nin sosyal hayata yansıyan çok önemli dönüşümlerin kaynağı olduğunu söylemek iddialı olmaz. Örneğin mimar Walter Gropius, 1. Dünya Savaşı ve İspanyol Gribi’nin etkisiyle 1919’da Almanya’da Bauhaus Okulu’nu kurdu. Modern Mimari’nin başlangıcı kabul edilen 1910’dan sonra mimarideki en önemli ekollerden biri olarak öne çıkan Bauhaus, sanat ve tasarım arasında köprü kurmayı amaçlıyor ve geçmiş döneme ait anlamsız süslemeleri reddederek gündelik yaşama uygun eserler üretmeyi teşvik ediyordu. Bauhaus ekolünden çıkan ve yine Bauhaus’ta uzun süre eğitim veren Marcel Breuer, İspanyol Gribi’nden etkilenerek dönemin süslü ve ağır mobilyalarının aksine kolay temizlenebilen minimalist mobilyalar tasarlamaya başladı. Bu mobilyalar hijyenik ahşap ve çelik gibi üzerinde toz biriktirmeyen ve hijyen ihtiyaçlarını karşılayacak malzemelerden üretiliyordu.
Sanatta ise yine 1. Dünya Savaşı ve İspanyol Gribi’nin yarattığı küresel umutsuzluk Dadaizm akımının ortaya çıkmasını sağladı. Nihilizmin düşüncesinin baskın olduğu bu akım, daha sonra modern sanatın da önemli kilometre taşlarından birine dönüşecek sürrealizmin atası kabul ediliyordu. Felsefesi ise basitti: “Hayat bu kadar anlamsızsa, sanat neden anlamlı olsun?”
Bu çerçeveden bakınca, bugün toplumsal hayatımızda yer alan pek çok pratik, 1918 Pandemisi’nin yarattığı sosyal değişimin etkisinde gelişmiştir.
Pandemi döneminde tatile çıkmak…

O zaman tüm bu çekinceleri göz önünde bulundurarak tatile çıkmak isteyenlere hayat kurtaran bilgiler sunmaya başlıyoruz.
Öncelikle eğer dışarıda olmak zorundayken kendinizi kötü hissediyorsanız kesinlikle tatile çıkmayın. Kısa bir süreliğine de olsa evinizin, yani pandemi sürecinde hijyen standartlarını bir şekilde oturttuğunuz “kale”nizin dışında olacaksınız. Dolayısıyla evinizdeki kadar kontrol sahibi olamayacaksınız. Bu fikir sizi fazlasıyla rahatsız ediyorsa tatile çıkmak belki de şu an için iyi bir fikir değildir.
Ancak her şeye rağmen artık tatile çıkma kararınızı verdiyseniz iyi bir araştırma süreci sizi bekliyor. Zira en başta söylediğimiz gibi pandemi döneminde tatile çıkmak, göz ardı etmemeniz gereken pek çok şeyi incelikle düşünmenizi gerektiren farklı bir yaklaşım istiyor.
Öncelikle aklımızda olması gereken en önemli konu kalabalıklara karışmamak. Bu noktada bazı yerler ve bazı tatil türleri elbette daha risksiz. Ayrıca yolculuğu, baştan sona hijyen önlemlerini en yüksek seviyeye çekmeniz gereken bir sürece dönüştürmeniz gerekiyor.
Sosyal mesafe neden önemli?

Yine 1918 Pandemisi’nin en ünlü hikayelerinden biri olan “İki şehir hikayesi” sosyal mesafenin ne kadar önemli olduğu konusunda hepimize rehber olabilir.
1918 yılının Eylül ayında, henüz 1. Dünya Savaşı devam ederken, savaşı finanse etmek için basılan devlet tahvillerinin tanıtımı için ABD’nin pek çok eyaletinde geçit törenleri düzenleniyordu. İspanyol Gribi’nin küresel bir salgına dönüşmesiyle beraber, planlanan bu geçit törenleri hakkında Philadelphia ve St Louis eyalet yönetimleri iki farklı yöntem izlediler. St Louis töreni iptal ederken Philadelphia geçit törenini gerçekleştirmeyi tercih etti.
Birinci ayın sonunda St Louis’de İspanyol Gribi’ne bağlı ölüm sayısı 700’de kalırken Philadelphia’da bu sayı 10 bini geçmişti.
Meşhur “İki şehir hikayesi” ve sonuçları sosyal mesafenin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Ancak bu elbette tüm zamanımızı evde geçirmemiz gerektiği anlamına gelmiyor. Kamusal alanda riski en aza indirgeyecek belli kurallara uymamız hem bizi hem de sevdiklerimizi korumak için basit ve işlevsel bir çözüm. Zaten pandeminin başından itibaren çoğu devlet, insanların bulunabileceği mekanlarda hangi sosyal mesafe ve hijyen kurallarının uygulanacağını belirlemiş ve bu kurallar dahilinde herkesi bilgilendirmiş durumda. Bize düşen, bu kurallara sabırla uymak ve içinde bulunduğumuz dönemi karakterize eden moda tabirle Yeni normale uyum sağlayarak kısıtlanmış olsa bile gündelik yaşamımızı devam ettirmek.
Tatilde de sosyal mesafe fazlasıyla önemli. Bunun bir uzantısı olarak ne tarz bir tatil yapacağınız ve nerede tatil yapacağınız kilit öneme sahip.
Pandemi döneminde hangi tatil türleri öne çıkıyor?

Sosyal mesafe kurallarını göz önünde bulundurduğumuzda doğayla iç içe bir tatil, diğer tatil türlerine göre çok daha iyi bir seçenek. Örneğin ailenizle, yakın birkaç arkadaşınızla ya da yalnız başınıza bir kamp tatili pandemi döneminde iyi bir alternatif olacaktır. Bununla beraber kalabalıklara karışmadan doğa sporları yapabileceğiniz tatiller, doğası gereği sosyal mesafe kurallarına uymanıza yardımcı olabilir.
Eğer bir tesiste konaklayacaksanız mümkün olduğunca daha az insanın olduğu küçük pansiyonları, bungalov evleri ya da butik otelleri tercih edebilirsiniz. Ya da ailenizle beraber bir tatil düşünüyorsanız, yine kalabalık olmayan bir sahil kasabasında bir ev/villa tutabilir, burada keyifli bir tatil yaşayabilirsiniz.
Pandemi döneminde öne çıkacağı düşünülen tatil türlerinden biri de dinlenme ve yenilenme odaklı tatiller. Yoga kampları, inziva alanları, az bilinen doğal kaplıcalar gibi yerler hem ruhunuza hem size iyi gelecektir.
Son olarak eğer fotoğrafçılığa merak duyuyorsanız tam zamanı! Sırt çantanız ve fotoğraf makinenizle az bilinen yerlere gidip harika fotoğraflar çekebilirsiniz.
Pandemi ile trend olabilecek tatil merkezleri

Dünyanın en fazla turist çeken merkezlerini bir süreliğine aklınızdan çıkarabilirsiniz. Nedeni çok basit; kalabalık! Pandemi döneminde en büyük önceliğimiz kalabalıklara karışmamak ve sosyal mesafe kurallarına uymak.
Bu dönemde öne çıkacak pek çok tatil merkezi var. Özellikle, bazı ülkeler ve şehirler, diğer ülke ve şehirlere göre koronavirüs vaka sayısı konusunda çok daha yumuşak bir geçiş yaşıyor. Örneğin Karadağ’da vaka sayısının bittiğine dair haberler çıkmaya başladı. Türkiye’de ise Kaş, Amasra, Ordu bu konuda en risksiz yerler olarak öne çıkıyor.
Diğer taraftan doğası gereği kalabalık olamayacak yerler var. Türkiye’de Karadeniz yaylaları bu konuda en avantajlı yerlerden biri. Harika bir temiz hava deposu olması da cabası. Ayrıca harika doğasıyla Ege ve Akdeniz şehirleri seçeceğiniz tatil türüne göre harika birer alternatif olabilir.
Tatile çıkmadan önce gitmek istediğiniz ülke ya da şehirdeki güncel vaka sayısını incelemenizde fayda var. Ayrıca yine gitmek istediğiniz ülke ya da şehirdeki yönetimler tarafından turistlere karşı nasıl kısıtlamalar uygulandığını da mutlaka araştırın.
Yolculuk sırasında neler yapmalısınız?

Eğer yolculuk için kendi aracınızı tercih etmeyecekseniz en iyi seçenek havayolu olabilir. Bunun sebebi elbette ki havayolu ulaşımı içerisindeki tüm paydaşların çok sıkı denetim kurallarına tabi olması.
Pandeminin ilk gününden itibaren neredeyse tüm havayolu şirketleri ve havalimanı işletmeleri hijyen standartlarını artırdıklarını açıkladı. Özellikle havalimanı ve uçuş sürecinde pek çok uygulama değiştirildi. Tüm yolculuk sürecinde, yolcuların temassız işlemler yapması teşvik edilirken uçağa biniş ve uçaktan iniş arasında geçen süreçte yolcuların etkileşimde olduğu tüm alanlardaki hijyen standartları üst düzeye çıkartıldı. Havalimanı ve uçaklarda dikkat edilmesi gereken konulara “Havalimanı ve uçaklarda seyahat sağlığı için neler yapmalısınız?” yazımızda ayrıntılı şekilde değindik.
Ayrıca seyahat ve tatil sürecinde dikkat etmenizin faydalı olacağı hususlar için “Salgın günlerinde seyahat: Sağlığınızı korumak için 5 ipucu” ve “Salgın günlerinde hijyenle seyahat” içeriklerimizi inceleyebilirsiniz.
Kalacağınız oteli, yemek yiyeceğiniz lokantayı ve ulaşım için kullanacağınız araçları nasıl seçmelisiniz?

Pandemi döneminde pek çok değişkeni göz önünde bulundurarak sosyal mesafeli bir tatil yapılabileceğini söyledik. Ancak bu, pandemi öncesindeki gibi hareket edebileceğimiz anlamına gelmiyor ne yazık ki. Hem kendimizi hem de sevdiklerimizi korumamız gerekiyor. Peki asıl soruya gelirsek, nelere dikkat etmemiz lazım?
T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı öncülüğünde pek çok bakanlık ve sektör paydaşıyla beraber hazırlanan Güvenli Turizm Sertifika Programı bu konuda referans olabilecek nitelikte bir rehber yayınladı. Bu sertifika programı ile Türkiye’de bulunan konaklama tesisleri, yeme içme mekanları ve tur/transfer hizmeti veren firmaların Güvenli Turizm Sertifikası alabilmesi için belli hijyen şartlarını yerine getirmesi ve bunu kusursuz bir şekilde devam ettirmesi gerekiyor.
Umarız yazımız size yardımcı olmuştur. Hiçbir sorunla karşılaşmadığınız, harika bir tatil yaşamanızı dileriz.
Story ayağınıza geldi!
Yazımızın öne çıkan bölümlerini sosyal medya hesaplarınızda paylaşmak için hazırladığımız görselleri indirebilirsiniz. Bunun için Android ve iOS işletim sistemli akıllı telefonlarınızla paylaşmak istediğiniz story’nin üzerine basılı tutun ve gelen menü aracılığıyla görseli akıllı telefonunuza kaydedin veya paylaşın.

