More
    Ana SayfaTürkiye gezi rehberiİzmir gezi rehberiEge'nin incisi İzmir'de iki gün

    Ege’nin incisi İzmir’de iki gün

    İzmir, Türkiye’nin en büyük ve en önemli şehirlerinden… “Ege’nin İncisi” olarak tanımlanan kenti ilk kez 2014’te ziyaret eden biri olarak, yolculuğum öncesinde İzmir’e dair sahip olduğum bilgi açıkçası oldukça kısıtlıydı. Sadece yakın çevresinde bulunan temiz kumsallar, lezzetli kumrusu ve Saat Kulesi’nden haberdardım.

    Emir Can Kılıç (Mühendis)
    Emir Can Kılıç (Mühendis)
    Adım Emir Can KILIÇ, 1985 yılında İstanbul'da doğdum. 2007 yılında Endüstri Mühendisliği lisans derecemi ve 2010 yılında Endüstri Mühendisliği yüksek lisans derecemi aldım. 2013 yılından itibaren Türk Hava Yolları'nda Gelir Yönetimi Başkanlığı bünyesinde yer alan Gelir Analiz Müdürlüğü'nde görev yapmaktayım. Yeni yerler keşfetmeyi ve farklı tecrübeler deneyimlemeyi sevdiğim için sık sık seyahat etmeye çalışıyorum.

    Haziran ayında iki günlük kısa bir keşif turu yapmak üzere İzmir’e uçtum. Adnan Menderes Uluslararası Havalimanı’ndan şehir merkezine özel shuttle servisini kullanarak yaklaşık 1 saat süren bir yolculukla ulaştım. Merkeze, metroyu kullanarak da benzer sürede ulaşmak mümkün. Otele yerleşir yerleşmez, gecikmiş bu buluşmanın acısını çıkarmak istercesine, kendimi şehrin sokaklarına bıraktım.

    Kordon sahil kenarı

    İlk olarak Alsancak’tan Konak semtine kadar Kordon Boyu’nda yürüdüm. Kordon’da hem Karşıyaka ilçesinin sahil manzarasını uzaktan izleyebiliyorsunuz, hem de temiz bir deniz havasını ciğerlerinize çekerek güzel bir peyzajlandırmanın içerisinde yürüyüş yapabiliyorsunuz. 

    Konak merkeze vardığımda beni İzmir’in simgesi olan meşhur Saat Kulesi karşıladı. 1901 yılında yapımı tamamlanan kule, görünüş itibariyle harika bir mimariye sahip. Saat Kulesi’nin tam ortasında yer aldığı Konak Meydanı da soluklanmak ve etrafı izlemek açısından iyi bir nokta.

    Konak Meydanı’na kısa bir yürüyüş mesafesinde bulunan vapura binerek Karşıyaka semtine gitmek, bu şehirde yapılması gerek şeylerin başında geliyor. Yolculuk esnasında tertemiz körfez havasını içinize çekerken mükemmel bir Alsancak-Kordon ve Karşıyaka manzarasına şahit oluyorsunuz. Vapur etrafında uçuşan martılar ve körfezin güzelliği de size harika anlar yaşatıyor. Karşıyaka’ya geçtiğinizde isterseniz kıyı boyunca yürüyün, isterseniz de kalabalık çarşısını dolaşın.

    Karşıyaka’dan tekrar Konak’a döndükten sonraki ilk durağım Hisar Camii oldu. On altıncı yüzyılda inşa edilen bu güzel camiyi gezdikten sonra soluğu Kemeraltı’nda aldım. Tarihi Kemeraltı Çarşısı ve Havra Sokağı’nın bulunduğu bölge bir açık hava pazarı; burada birçok ev eşyası, giyim ve gıda malzemesini bulmak mümkün.

    Magazalar-Kemeralti

    Kemeraltı’ndan sonra yönümü Ümran Baradan Oyun ve Oyuncak Müzesi’ne çevirdim. Mesafe olarak Konak Meydanı’na yakın olmasına rağmen dik bir yokuşun üst kısmında yer alan müzeye ulaşmak için belediye otobüsüne bindim. Konusu açılmışken size İzmir’de en azından 3 binişlik toplu ulaşım kartlarından almanızı öneririm; bu şekilde hem metroyu kullanabilir, hem de belediye otobüsleriyle birçok noktaya ulaşabilirsiniz. Müze, bina olarak fazla büyük olmasa da, barındırdığı koleksiyonun zenginliği ile beni şaşırttı. Müzede sergilenen oyuncakları incelerken çocukluk anılarım canlandı; kendimi yeniden o günlere dönmüş gibi hissettim. İzmir’i aile olarak ziyaret ediyorsanız, bu keyifli müzeyi mutlaka gezin.

    Müzeyi gezdikten sonra yeniden otobüse binerek önce Konak Meydanı’na, oradan da başka bir otobüse binerek bir sonraki ziyaret noktam olan Asansör’e ulaştım. Tarihi 100 yıldan fazla olan Asansör; İzmir Körfezi ile beraber İzmir sahil şeridini (Alsancak-Karşıyaka) kuşbakışı olarak izleyebileceğiniz ve bol bol güzel manzara fotoğrafları çekebileceğiniz bir mekân. Oraya kadar gitmişken mutlaka asansöre de binin ve kulenin aşağıdan fotoğrafını çekmeyi unutmayın. Ayrıca aşağıya indiğinizde ünlü Cezayirli sanatçı Enrico Macias’ın heykelini de görüp fotoğraflayabileceksiniz.

    Tarih olarak daha da eskilere gitmek istediğim için Asansör’den sonra Agora Açık Hava Müzesi’ne geçtim. Müze, Smyrna Antik Kenti ve Smyrna Agorasını içermekte. Müze alanında Antik Yunan ve Bizans döneminden kalmış çok sayıda sütun, heykel ve taş yapıya rastlayabilirsiniz. Burası gerçekten bir tarih hazinesi ve kazı çalışmaları halen devam etmekte. Müze alanında eski bir bazilikanın kalıntılarını gezerken harika fotoğraflar çekebilirsiniz.

    İzmir smyra antik kenti agorasi

    İzmir’deki ikinci günüme bu şehre has bir lezzet olan boyoz yiyerek başladım. Çay ve boyozla yaptığım basit kahvaltıdan sonra son dönemde yerli turistler arasında en çok tercih edilen tatil bölgelerinden olan İzmir’in Çeşme ilçesine doğru yola koyuldum. İzmir’den Çeşme’ye ulaşım şehrin güneybatı kısmında yer alan Üçkuyular dolmuş otogarından kalkan otobüsler ile yapılabilir. Çeşme’ye olan yolculuğum yaklaşık 1 saat sürdü.

    Harika bir denize ve kumsallara sahip olan Çeşme’deki ilk durağım Çeşme Kalesi oldu. Osmanlı tarihinde askeri bakımdan büyük bir öneme sahip olan bu kalenin yaşı 500’ün üzerinde. Kale Çeşme ve çevresine kuşbakışı bakmanıza olanak sağlıyor. Bir süre kalenin burçlarını ve surlarını dolaştıktan sonra, kale içerisinde yer alan Çeşme Arkeoloji Müzesi’ni gezdim. Burası arkeolojik kazılardan elde edilmiş birçok tarihi esere ev sahipliği yapan güzel bir müze. Çeşme Kalesi yakınlarında “Kırım Hanı 1. Kaplan Giray Han” ve “Cezayirli Gazi Hasan Paşa”nın da birer heykeli bulunuyor.

    Çeşme merkezde son duraklarım, acıkan karnımı doyurmak için soluklandığım Kumrucu Şevki ve sakızlı dondurma almak için uğradığım Rumeli Pastanesi oldu. Kumru, içerisinde birçok farklı kahvaltı malzemesini barındıran İzmir bölgesine has ünlü bir sandviç çeşidi… Sakızlı dondurma da yine Çeşme bölgesinde meşhur olup normal dondurmaya göre daha farklı bir tada ve akışkanlığa sahip. Çeşme merkezde acıktığınızda civarda birçok kumrucu ve sakızlı dondurmacı bulabilirsiniz. Lokma tatlısı da meşhur olan Çeşme, gastronomi meraklılarını kesinlikle pişman etmeyecektir.

    Cesme Town of Izmir Province in Turkey

    Denize girmek ve güneşlenmek için Çeşme çevresinde birçok plaj mevcut. Karnımı doyurduktan sonra hem güneşlenmek hem de Çeşme’nin meşhur denizinde yüzmek için sabırsızlandığımdan Altınkum Plajı’na gittim. Altınkum’a ulaşım Çeşme merkezden kalkan dolmuşlarla hızlı bir şekilde sağlanmakta. Kısa bir minibüs yolculuğu sonrasında vardığım Altınkum’un gerçekten altın sarısı renge sahip olan plajlarını ve tertemiz denizini gördüğümde çok iyi bir tercih yaptığımı anladım.

    Aynı gün akşama kadar güneşin ve denizin tadını çıkardıktan sonra önce yine minibüs ile Çeşme’ye, daha sonrasında da İzmir’e dönüş yaparak havalimanına doğru yola koyuldum.

    *Blogumuzda yer alan bu yazının tarihi bazı güncellemelerden dolayı yeni görünüyor olabilir. Yazının içeriği yazarın kendi görüşünü yansıtmaktadır ve yazıda yer alan fiyat, ulaşım gibi bazı bilgilerin değişmiş olması mümkündür. Göz önünde bulundurmanızı rica ederiz.

    Bunlar da var!