Amerika Birleşik Devletleri’nde bu zamana kadar New York, Miami, Chicago ve Los Angeles şehirlerini birden fazla kez olmak üzere gezme şansını yakaladım. İstanbul’dan direkt seferin 14 saat sürmesi bile Los Angeles’e olan tutkumu diğer şehirlerin almasına izin vermedi. Bolca gülen yüz görebileceğiniz Los Angeles’te, belki de insanların bu denli sakin ve mutlu olmalarının sebebi, muhteşem bir sahil şeridine sahip olmalarıdır.
Artık yazılarımı hazırlarken, yardımcı ve ilham kaynağımın müzik olduğunu biliyorsunuzdur. Bu yazım için de fon olarak seçtiğim albüm, Los Angeles’ten aldığım ve şehrimizle doğrudan bağlantılı bir şarkıyla başlayan bir plak olan Eagles’ten “Hotel California”. Albümü de koyduğuma göre, artık yazı için hazırım.
Birçok ülkeden direkt seferlere ev sahipliği yapan Los Angeles Havalimanı’na indiğinizde, çeşitli milletten insanı buluşturan pasaport kuyruğunda yaklaşık 1 saat geçirmeye hazırlıklı olun. Tecrübelerime dayanarak havaalanındaki pasaport kontrolünün, uçuş yoğunluğuna bağlı olarak en az 45 dakika en fazla 2 saat sürebildiğini söyleyebilirim. Bundan dolayı uçuşta rahat bir ayakkabı ile seyahat etmeniz, varış sonrası pasaport kontrolünde size fayda sağlayacaktır.
Los Angeles, deprem kuşağında bulunması ve petrol çıkartılan birkaç şehirden biri olması sebebiyle yer sarsıntılarına maruz kalır ve bu nedenle yatay genişlemiş bir şehir olma özelliğini taşır. ABD’nin diğer şehirlerinden alıştığımız “downtown” (şehir merkezi) kavramı Los Angeles’te farklıdır; birkaç yüksek bina dışında burada gökdelen göremezsiniz, ayrıca şehirde birden çok merkezi nokta bulunur. O yüzden de kent merkezindeki bir otele yerleşip, Los Angeles’i -benim kısıtlı bulduğum- toplu taşıma araçları ile keşfetmek pek de mümkün değildir. Benim kişisel tercihim şehri araba kiralayarak gezmek yönünde oldu; size de ulaşım için araç kiralamanızı öneririm.
Kısa bir seyahatte Los Angeles’te görmeniz gereken yerleri, bulundukları merkezi noktalara göre sizlerle paylaşmak istiyorum; bu sayede şehri daha düzenli ve organize bir şekilde keşfedebilirsiniz. Şehirde birkaç günden daha uzun süre kalacaksanız, birçok gezi durağı bu noktalara eklenebilir.
Hollywood Bulvarı ve çevresi
Hollywood Boulevard (Hollywood Bulvarı)
Los Angeles’e gelen yerli yabancı turistlerin uğrak noktası olan bu bulvar; Çin Tiyatrosu, Mısır Tiyatrosu, her yıl Akademi Ödülleri’nin verildiği Kodak Tiyatrosu gibi birçok ilgi çekici mekana, çeşitli sinema salonu ve restorana ev sahipliği yapar. Çin Tiyatrosu’nun önündeki kaldırımda, bazı ünlülerin el ve ayak izlerini bulabilirsiniz, ancak bu bulvarda en çok ilgi çeken yer kuşkusuz ki Şöhretler Yolu’dur.
Walk of Fame (Şöhretler Yolu)

Hollywood Bulvarı ve Vine Caddesi arasında yer alan bu sokakta, 2400’den fazla şöhretli kişinin isimleri bulunmaktadır. Kaldırım üstüne yerleştirilmiş yıldızların içinde yazan ünlülerin isimleri, bu şekilde ölümsüzleştirilmektedir. 1958’de açılan Şöhretler Yolu’nun ilk yıldızı 1960 yılında aktrist Joanna Woodward’a verilmiştir.
Yıldızlar 5 kategoriden seçilir: Film-Sinema, Televizyon, Müzik, Radyo ve Tiyatro. Her kategorinin amblemi farklıdır. Sokakta gezinirken bazı istisnai amblemler de görebilirsiniz, bunlar özel kategorilerde yer alma şansı yakalayan isim ya da firmalara verilmiştir. Buna iyi bir örnek, Apollo 11 ile ay operasyonunu tamamlayan 3 astronota Şöhretler Yolu’nda verilen yıldızlardır.
Bu zamana kadar sadece bir şöhretin iki ayrı dalda yıldızı sokakta yer almıştır, o da dünyaca ünlü sanatçı Michael Jackson’dır. Charlie Chaplin’se aynı dalda iki ayrı yıldıza sahiptir. Gene Autry alınabilecek 5 yıldızı da alan tek şöhret olarak tarihe geçmiştir. Normalde kaldırıma yerleştirilen bu yıldızların içindeki tek istisna Muhammed Ali’nin yıldızıdır. Ünlü boksör, Hz. Muhammed (SAV) ile aynı ismi paylaşması nedeniyle kaldırıma konulacak isminin ayaklar altında kalmasının doğru olmayacağı fikrini paylaşır ve organizasyon firması da bunu haklı bir neden olarak görür. Bu şekilde Muhammed Ali’nin yıldızı kaldırım yerine Kodak Sineması’nın duvarına asılır ve duvarda yer alan tek yıldız olur.
Sunset Strip
Sunset Bulvarı’nın yaklaşık 1,5 kilometrelik en gözde bölümüdür. Burada birçok restoran, kafe, bar ve gece kulübü bulunur. Havanın kararmasıyla devasa billboardlar ve ışık cümbüşü size ihtişamlı bir karşılama yapacaktır.
Hollywood Sign (Hollywood Tabelası)

Hollywood’un başlıca simgelerinden olan tabela 1923 yılında dikilmiştir. Hollywood Bulvarı’ndaki yüksek binalardan görebileceğiniz bu yazıya, 20 dakikalık bir araba yolculuğuyla Mont Lee dağına çıkarak ulaşabilirsiniz.
Beverly Hills ve Rodeo Drive
Beverly Hills
Dünyanın en büyük ve pahalı evlerinin bulunduğu, evlere hayranlıkla bakarken çeşitli rüyalara dalabileceğiniz bir yer. Arabayla ünlülerin yaşadığı bu muhteşem evlerin ve malikanelerin arasından yavaşça geçerken, sokakların temizliği ve yeşillerle bezeli oluşu sizi bu farklı ambiyansa hayran bırakacaktır. Ancak derin hayallere dalmadan önce hatırlatmak isterim ki, Beverly Hills’te ortalama emlak değerleri 2,2 milyon dolar civarında.
Rodeo Drive

Birçok lüks mağazanın yer aldığı Rodeo Drive’de yürürken, sadece alışverişe gelenlerin kullandığı araçlar bile size zenginliği hissettirecektir. Alışveriş için bütçeniz çok yüksek değilse bu mağazaları sadece bu ihtişamı görmek adına dolaşabilir ve bir sonraki durağınıza doğru yola çıkabilirsiniz.
Santa Monica Rıhtımı ve çevresi
Third Street Promenade (Üçüncü Cadde)
Santa Monica semtinin en kalabalık ve ilgi çeken bölgesidir. Burası mağazalar, restoranlar ve barların yer aldığı yaklaşık 1,5-2 km uzunluğunda, bir ucunda Santa Monica Place adlı alışveriş merkezi bulunan, günün her saati cıvıl cıvıl olan bir caddedir. Sokak sanatçıları her ünlü caddede olduğu gibi burada da değişik şovlarla karşınıza çıkabilmektedir. Caddenin ortasındaki coffee shop’larda güzel bir kahve yudumlarken etraftaki kalabalığı gözlemleyebilirsiniz. Sahile doğru yaklaşık 10dk yürürseniz, Santa Monica Rıhtımı’na ulaşırsınız.
Santa Monica Pier (Santa Monica Rıhtımı)
Tahta zeminli, nostaljik büyük iskele üzerinde Bubba Gump gibi ünlü zincir restoranlar, kulüpler ve sayısız filmden hatırlayacağınız ünlü lunapark karşınıza çıkar. Lunaparkta bu güzel manzarayı daha yüksekten görebilmenizi sağlayan dönme dolaba ve eğlenceli zaman geçirmek içinde rollercoster’e binmenizi tavsiye ederim. Los Angeles gezilerimden birinde rıhtımın geniş otoparkında sirk çadırına rastlamıştım; yılın değişik zamanlarında rıhtımda çeşitli sürpriz organizasyonlarla karşılaşmak mümkündür. Bunlar dışında gün batımında muhteşem bir manzaraya şahit olabilir ve bu güzel rıhtımda bisiklet kiralayarak dolaşabilirsiniz.
Turistler tarafından çok sevilen bu rıhtım ve iskele, ayrıca, Route 66’nın bitiş noktasıdır. Chicago şehrinden başlayarak Amerika Birleşik Devletleri’ni doğudan batıya boydan boya kat eden yaklaşık 3.940km uzunluğunda bir otoyol olan ve “ABD’nin Ana Caddesi” olarak anılan Route 66, 1985 yılında ABD otoyolları sisteminden çıkartılmıştır.
Venice Beach (Venedik Sahili)
Los Angeles’e yolunuz düşerse uğramadan geçmemeniz gereken bir sahil şerididir Venice Beach. Birçok filmde görmüş olduğunuz Kaliforniya sahneleri burada çekilmiştir. Kızların paten ile kaydığı, çeşitli sokak sanatçılarının gösterilerini icra ettikleri ve dilencilerin bile çeşitli yaratıcılıklarla para koparmaya çalıştığı bu bölge için, çeşitli ülkelerde gezdiğim sahil şeritlerinden en renklisi ve eğlencelisi diyebilirim. Sahile ismini veren kıyı şeridinden çok, biraz daha içerde yer alan yerleşim yerlerinin fiziki yapısıdır. Bir zamanlar Los Angeles’ten ayrı bir şehir olan Venedik yerleşim yeri, 1926 yılında Los Angeles şehrine katılmıştır. Bölge, evlerin aralarında bulunan küçük kanallar ve köprüler nedeniyle Venedik ismini almıştır. Gezinizi bir öğlen ya da akşam yemeğine denk getirerek, sahil kenarına denk düşen bir masada etrafı gözlemleyin. Ayrıca altın renkli kumsalda yürüyüp bisiklet kiralayarak sahilin keyfini çıkartabilirsiniz.

Los Angeles’in tüm güzelliklerini anlatmaya yeltensem 5-6 seriden oluşacak bir yazı ile karşınıza çıkmak zorunda kalırdım; çünkü Los Angeles eğlence, alışveriş ve kültür seyahati için herkesin kendi yaş ve ilgili alanında bir şeyler bulabileceği, ziyaretçisini hiç sıkmayan, zengin bir şehirdir. İl sınırları içindeki irili ufaklı onlarca sahili keşfedebilir, yazımda değinmediğim LACMA gibi müzeleri ve sergileri ziyaret edebilir, aileniz ile seyahat ediyorsanız Hollywood Universal Stüdyoları veya Disneyland’da neşe dolu saatler geçirebilirsiniz.
Bu yazıyı Los Angeles için bir başlangıç yazısı olarak görmenizi rica ediyorum ve size fayda sağlayacak birkaç not ile yazımı bitiriyorum.
- Gezinizde araba kiralayacak olursanız, parkometreli alanlara aracınızı park ettiğinizde park süresi dolmadan önce aracınıza dönmeyi ihmal etmeyin. Los Angeles’te sadece bu parkometreleri kontrol ederek ceza yazan bir emniyet birimi bulunuyor!
- Genel olarak ABD’de otopark ücretleri pahalıdır; bölgedeki alışveriş merkezlerini tespit ederek ücretsiz otopark hizmetlerinden faydalanabilirsiniz.
- Los Angeles’te özellikle akşamüstleri ana bağlantı yollarında trafik bir hayli yoğun olduğundan, bu yolları kullanacağınız zamanları iş çıkışı saatlerine denk getirmemenizi şiddetle tavsiye ederim.
- Zamanınız varsa Universal Stüdyoları için 2 gününüzü ayırın! Biletinizi internetten almanız, bazı dönemlerde oluşan bilet kuyruklarına takılmamış olursunuz. Disneyland için de aynı durum geçerlidir.
- Şehir içinde uygun fiyatlı alışveriş seçeneği çok az, bundan dolayı alışveriş için ayırdığınız bütçeyi outlet dükkanlarında değerlendirmenizi tavsiye ederim. Şehirden 1,5 saat uzaklıktaki Camarillo outletleri, birçok markalı üründe uygun fiyatlı avantajlar sunabilmektedir, ancak şehirden uzaklığı nedeniyle bir gününüzü buraya ayırmanız gerekebilir. Hollywood Bulvarı civarındaki dükkanlar ucuz işçilikli ürünler satmaktadır, bu nedenle bu bölgede birkaç hediyelik dışında başka bir alım yapmanızı önermem.