More
    Ana SayfaHollanda gezi rehberiAmsterdam gezi rehberiKanallar ve müzeler merkezi Amsterdam

    Kanallar ve müzeler merkezi Amsterdam

    Amsterdam deyince çoğu kişinin aklına büyük olasılıkla laleler ve yel değirmenleri gelir.


    Ben, Amsterdam adına ilk defa çocukken, Yalvaç Ural’ın Sihirli Pabuçlar adlı kitabında rastlamıştım. Kitabın kahramanı Abdullah, bu şehre elmastan bir laleyi aramaya gidiyor, sihirli pabuçlarının yardımıyla bu laleyi yel değirmenlerinin arasındaki bir evin bahçesinde buluyordu.

    Gidip görünce, kafamdaki imgelere bir de bisikleti ekledim. “Alçak Topraklar” anlamına gelen “The Netherlands”, Türkçe’deki karşılığıyla Hollanda, dümdüz bir ülke. Bu coğrafi avantaj, yanına kurallara uyan, saygılı sürücüler, uygun bisiklet yolları ve trafik ışıkları da eklenince, ülkemizde çoğu insan için artık çocukluk günlerinde kalmış bisikleti halen aktif şekilde kullanmaya el veriyor. Bu ülkede birçok insan işe giderken (ve hatta takım elbise giyerken) bisiklete biner.

    Amsterdam Şehir Merkezi'nin yanında bisiklet park yeri

    Maalesef, bu aletle bu kadar içli dışlı olmaktan mıdır bilinmez, bisiklet hırsızlığı oldukça yaygındır. Kilit yeterli bir çözüm değildir. Çoğu zaman bisikletler sigortalanır. Turist olarak kiralayacağınız bisiklet de sigortalı olacaktır.

    Sokağa çıktığınızda, Hollandalıların genelde oldukça kibar insanlar olduğunu görürsünüz. Tanımadıkları insanlarla bile selamlaşmayı, göz göze gelince gülümsemeyi, yabancılara yardımcı olmayı severler; trafikte yol vermekten ve kapıyı tutmaktan gocunmazlar. Kesinlikle sabırsız ve aceleci değillerdir. Hemen herkes İngilizce bilir ve konuşur. Bir konuda İngilizce yardım istediğinizde rahatlıkla size yardımcı olacak birilerini bulabilirsiniz.

    Otelinize yerleştiniz, bisikletinizi kiraladınız; gününüze Hollanda’nın en büyük tarih ve sanat müzesi olarak bilinen Rijksmuseum ile başlayabilirsiniz. Eğer bir müze severseniz buraya bir günden fazlasını bile ayırabilirsiniz. Rehber eşliğinde yapılan randevulu gezilere katılıp, müzenin farklı yönlerini keşfetmenizi tavsiye ederim.

    Amsterdam’da görülmesi gereken bir diğer müze de Anne Frank’in Evi’dir. Nazi dönemi Hollandası’nda geçen, canlı kanlı bir insanın hikayesini öğrenirsiniz. Türkiye’ye dönünce de, kitaplaştırılan “Anne Frank’in Günlüğü”nü okuyabilirsiniz; izlenimleriniz pekişecektir. Bu müze-ev Hollanda’nın en popüler müzelerindendir.

    Museumplein, Rijksmuseum Amsterdam işareti

    Resme meraklıysanız, Hollanda’ya gelmişken kulağı kesik ressam Van Gogh Müzesi’ni de görmelisiniz. Buradan çıktıktan sonra bir parkta (yağmur yağmıyorsa) oturun. Bisikletinizle, evet, hala her yerde olan düzlüğün tadını çıkarmaya da devam edebilirsiniz.

    öğleden sonranızı Jordaan tarafına ayırın, sokaklarda gezip bol fotoğraf çekin, alışveriş yapın, bir kafenin sokağa yayılmış masalarından birinde oturun. Evlerdeki salonların perdesiz camlarına çaktırmadan bir bakış atın, süslemelere hayran olun. Bahçelerden ilham alın.

    Yaşlı bir çifte selam verin. Konuşmayı çok severler. 🙂 Şehir ve Hollanda ile ilgili en ilginç şeyleri onlardan duyarsınız.

    Amsterdam’ın müzelerinde tarih ve kültür koklayın, kafelerinde keyif yapın, kanallarında gezinin, parklarında güzelce bir gerinip oksijeni içinize çekin. İyi eğlenceler!

    Not: Yağmura karşı önleminizi almayı unutmayın! 🙂

    *Blogumuzda yer alan bu yazının tarihi bazı güncellemelerden dolayı yeni görünüyor olabilir. Yazının içeriği yazarın kendi görüşünü yansıtmaktadır ve yazıda yer alan fiyat, ulaşım gibi bazı bilgilerin değişmiş olması mümkündür. Göz önünde bulundurmanızı rica ederiz.

    Bunlar da var!