Görmeden gelme
Kutubiye Camisi
Muvahhidler Dönemi’nden (1147-1238) günümüze ulaşan üç eserden olan biri Kutubiye Camisi, Marakeş gezginlerinin şehirdeki ilk durakları arasında bulunuyor. Dantel gibi işlenmiş duvarların ardındaki geniş avlusuyla, etrafındaki revaklarıyla ve en önemlisi de 70 metrelik, köşegen planlı minaresiyle Kuzey Afrika cami mimarisine damgasını vuran Kutubiye Camisi yerli yabancı bütün turistlerin ilgi odağı durumunda. Yaygın anlatıma göre cami, adını kitap sözcüğünün Arapçadaki karşılığından almış. Bunun nedeni de burada eskiden bir kitap pazarının bulunuyor olmasıymış. Caminin yapısal özelliklerini, zarif süslemelerini ve atmosferini inceledikten sonra günbatımı yaklaştığında yapıyı uzaktan seyretmeyi unutmayın. Günün bu saatlerinde Kutubiye Camisi, güneşin son ışıklarıyla pembeden kızıla doğru renk değiştiriyor.
Kıyamet Meydanı (Marrakech Souk)
Eski kent merkezinde yer alan, gündüzleri sakin, hatta etkileyici bir çehresi olmayan meydan, akşam olmaya başlayınca âdeta kılık değiştiriyor. Turist kafilelerinin yanı sıra, yerli halktan oluşan insan kalabalıklarının uğrak yeri olan bu meydanı, akşam saatlerinde gezmek yaşanması gereken bir deneyim. Seyyar lokantalar, maymun terbiyecileri, falcılar, kobra oynatanlar, kınayla dövme yapanlar, çalgıcılar ve hediyelik eşya satıcılarının hepsi, bu ünlü meydanı ziyaret etmeden önce akıllarda oluşan “bir meydanda bu kadar övülecek ne olabilir ki” sorusuna yanıt verir gibi. Meydanın kokusu bile kendine özgü: Burada tezgâhlarda pişirilen, sunulan, yenilen Kuzey Afrika yemeklerinin kokusuna, çeşit çeşit baharatın ve tütsünün kokusu karışıyor. Bir zamanlar infazların gerçekleştirildiği meydan artık dünyanın her tarafından gelen turistlerin Marakeş’te en merak ettikleri yerlerin başında geliyor. Geceleri binlerce ampulle aydınlatılan meydan pek çok filme ve romana esin vermiş. Alfred Hitchcock’un 1956 yapımı Çok Şey Bilen Adam (The Man Who Knew Too Much) filminde bu meydan önemli bir yer tutuyor. Hatta ünlü Kanadalı müzisyen Loreena McKennitt’in “Marrakesh Night Market” adlı şarkısı da Kıyamet Meydanı’nı anlatan bir şarkı.
Majorelle Bahçesi
1920 ile 1930 yılları arasında Fransız ressam Jacques Majorelle tarafından tasarlanan Majorelle Bahçesi, 50 dönüm arazi üzerinde kurulu bir botanik ve peyzaj bahçesi. 1980-2008 yılları arasında ünlü moda tasarımcısı Yves Saint-Laurent’e ait olan bahçede çeşit çeşit kaktüs, egzotik bitki ve ağaçlar, havuzlar, kanallar ve çeşmeler bulunuyor. Bahçenin en önemli özelliği ise göz alıcı mavisi. Majorelle Mavisi olarak anılan mavinin bu tonuna bahçede sıkça rastlayabilirsiniz. Bahçede yer alan Berberi Müzesi’ndeyse, takı ve giysi başta olmak üzere Berberi kültürüne ait eserler sergileniyor.
Bahia Sarayı
Marakeş’in eski kent merkezinde (Medina) bulunan Bahia Sarayı, Marakeş’in en güzel ev-saraylarından biri. Sultanın başveziri Si Moussa için yaptırılan saray, 1859-1873 ve 1894-1900 yılları arasındaki dönemlerde, iki aşamada tamamlanmış. Bahia Sarayı’nın merkezî avlusundaki yasemin, portakal, muz ve mersin ağaçları, saraya girerken hem güzel görüntüler, hem de hoş koku sağlıyor. Mermer Avlu, sarayın en eski bölümlerinden. Kuzey Afrika mermerlerinden yapılmış avlusuyla, içindeki tavan, taş ve çini işçilikleriyle ve mimari ahengiyle göz okşayan saray Marakeş’e gidildiğinde mutlaka görülmesi gereken bir yer.
Fas Sanatları Müzesi
Çinileri, mermer döşemeleri, taş işçiliği ve tavan süslemeleriyle hayranlık uyandıran Dar Si Said Müzesi ya da diğer adıyla Fas Sanatları Müzesi, Fas geleneksel sanatlarının sergilendiği en ünlü müze olarak büyük ilgi görüyor. Müzenin koleksiyonunda görebilecekleriniz arasında silah, bakır eşya, oyma işleri, gelin giysileri ve halı gibi yerel sanat ürünleri bulunuyor. Bahçedeki portakal, mandalina, mersin gibi kokulu ağaçların arasında keyifli bir gezi gerçekleştirebileceğiniz müzenin en büyük artısı, fotoğraf çekimi için çok estetik bir yapı olması. Marakeş gezilerinizin en güzel fotoğraflarını bu müzede çekebilirsiniz.
El Badi Sarayı
Kral Ahmed el-Mansur tarafından 1578-1593 yılları arasında inşa ettirilen El Badi Sarayı, 360 odası ve havuzlu avlusu olan büyük bir saray. Sarayın yapımında kaliteli İtalyan mermeri tercih edilmiş. İnşaat için gereken para, 1578’deki Fas-Portekiz savaşı sonrasında, Portekizlilerin ödedikleri savaş tazminatıyla karşılanmış. Havuzlar ve bahçelerle donatılmış büyük merkezi avlu, daha ilk bakışta hayranlık uyandırıyor. Eskiden avlunun dört köşesinde yazlık köşkler bulunurmuş. Günümüzde bunlardan sadece Kristal Köşk olarak anılanın temelleri kalmış. Diğer tarafta, zamanında sadece sultanın devlet işleri için kullandığı Beşinci Köşk olarak adlandırılan köşk yer alıyor. Sarayın en önemli yeriyse Kutubiye Camisi’nin 12. yüzyıla tarihlendirilen minberinin sergilendiği köşk. Bu bölüm için ayrıca ücret ödemek gerekiyor.
Ali Bin Yusuf Medresesi
Medreseye girişte, ziyaretçileri geniş bir avlu ve merkezi havuz karşılıyor. Sanatın, estetiğin her köşeye sindiği, her taşa uygulandığı bu yapıda ahşap işçiliği, duvar boyamaları ve elbette göz alıcı çiniler özellikle görülmeli. Medresedeki bazı süslemelerin, İspanya’daki Elhamra Sarayı’ndakilerle çok benzerlik göstermesi coğrafya ve sanat ilişkisini düşündürüyor. Medresenin 130 odasının olması, o zaman için ne kadar büyük bir yapı olduğuna işaret ediyor. 12. yüzyıla tarihlendirilen Ali Bin Yusuf Camisi ise tavan işlemeleri ve yazıtlarıyla ilgi çekiyor. Bu ünlü medrese bugün Marakeş gezginlerinin ziyaret ettiği önemli bir yer.
Bin Yusuf Camisi
Adını Murabıt Emiri Ali Bin Yusuf’tan alan Bin Yusuf Camisi, kentin Medina bölgesinde yer alıyor. 1121-1132 yılları arasında inşa edilen cami, kentin en çok ziyaretçi çeken mekânları arasında ilk sıralarda yer alıyor. 120 metre uzunluğa ve 80 metre genişliğe sahip dikdörtgen tabanı ve yaklaşık 30 metrelik minaresiyle cami, Murabıtlar Döneminde inşa edilen en büyük cami olma özelliğine de sahip. Şehrin gelişimi bu cami etrafında tasarlanmış ve böylece cami, erken dönem Marakeş şehir hayatının merkezine yerleşmiş. Yakınındaki Kubbe Ba’adin ise camiyle birlikte, günümüze ulaşabilen az sayıdaki Murabıtlar Dönemi mimari eserlerinden. Tarihi değeri olan Bin Yusuf Camisi bugün de Marakeş’in en önemli camisi olarak hizmet veriyor.
Yemeden dönme
Tajin
Fas’ın ulusal yemeklerinden Tajin, çeşitli et, sebze ve baharatların bir arada kullanılmasıyla yapılıyor. Koni şeklinde büyük bir kapağı olan geniş toprak kaplarda pişirilen Tajin, sunulurken de bu kapla sofraya getiriliyor. Tajin kabı, Türk mutfağındaki sahanı andıran, ancak ondan çok daha büyük ölçülere sahip bir çeşit tencere gibi de düşünülebilir. Faslılar sulu ya da kuru her tür yemeği tajinde hazırlıyor. Marakeş’teyken unutmamalısınız ki, kuzu, dana, tavuk, keçi ve deve etiyle de yapılabilen tajin’i denemek için en doğru adrestesiniz. Kentin pek çok restoranında karşınıza çıkacak tajin’i deneyebilir ve böylece gerçek Fas mutfağını tanıyabilirsiniz.
Kuskus
İrmik ya da buğday unuyla yapılan, sebze ya da etle tatlandırılan, güveçte pişirilen bu yemek Kazablanka gibi Marakeş’in de en meşhur lezzetlerinden biri. İrmik unu nemlendiriliyor ve topaklanması sağlanıyor. Sonra buğday unuyla kaplanıyor ve buharda ya da suda pişiriliyor. Pilava benzeyen kuskus tek başına servis edildiği gibi, et ya da sebzeyle güveçte pişen bir yemek olarak da sunulabiliyor. Kuskus’u tatmadan Marakeş’ten ayrılmayın ve geleneksel lezzetler sunan bir Marakeş restoranında mutlaka kısa bir lezzet molası verin.
Bestila (Tavuklu Börek)
İnce yufka parçalarının içine güvercin etinin sarılmasıyla yapılan bu hamur işi, güvercin eti bulanamadığında alternatif olarak tavuk etiyle de hazırlanıyor. Etin yanı sıra yumurta, badem, kuru üzüm, tarçın, bal, maydanoz gibi malzemelerle zenginleştirilen bestila, hem tatlı, hem de tuzlu olabilen bir yemek. Geleneksel olarak yalnızca bayramlarda ve özel günlerde yapıldığı için her yerde göremeyeceğiniz bu yemeğe restoranlarda ya da Marakeşli dostlarınızın sofralarında rastlarsanız, bu fırsatı iyi değerlendirin ve bestila’nın tadına bakın.
Harira
Aileden aileye farklılık gösteren harira tarifinde genel olarak un, mercimek, nohut, pirinç, soğan, kereviz, kişniş, maydanoz ve domates bulunuyor. Bazen içine kuşbaşı kuzu eti de konuluyor. İsteğe göre limon suyu, zencefil ya da tarçın eklenebiliyor. Harira, yoğun kıvamlı ve bol sebzeli olduğu için ana yemek kadar doyurucu bir çorba. Ramazan ayının yanı sıra, düğün yemekleri ve kutlamalar gibi özel günlerde sunulan harira da fırsatını bulduğunuzda denemeniz gereken Marakeş lezzetlerinden.